Aşk karşılığı

85 4 0
                                    

Yiğit ile saat dört buçuğa geldiğinde film izlemeyi yeni bitirmiştik. Yiğit ışığı açtığında gözlerim acıyınca kapatıp yavaş yavaş açtım.

"Eyvah, gece gece aldığımız kalorilerin hepsi senin suçun" dediğinde sehpanın üzerine baktım. Dünyayı yediğimiz boş abur cubur paketlerinden belliydi.

"Bir koşuya bakar"diyip paketleri toplamaya başladım. Mutfağa geçip çöpe atarken Yiğit de bilgisayarı ve kabloları topluyordu.

"Deli gibi uykum var" diyip koltuğa uzandım.

"İçerde yatsana" dedi Yiğit dürtüp beni.

"Orda sen yat" dedim. Silahların üzerinde uyuyabileceğimi sanmıyordum. Gözümün önüne Fırat'ın öldürdüğü insanlar ve vurulduğum an gelip duruyordu düşündükçe.

"Saçmalama. Şimdi bana yatak kılıflarını değiştirtme. Hem Atlas'ın ne zaman gelceği belli değil. Azar işitmek istemiyorum" diyince güldüm.

"Vay demek Atlas'tan korkuyorsun" dedim. Beni çekerken yere düşürdü. "Ah" dedim canım  yanınca. Yan tarafımdaki yara yerim acımıştı. Kabuk bağlamıştı ama orası hala hassastı.
"Hadi sürüklememi istemiyorsan git yatağında yat" diyince "ya Yiğit, orda yatmak istemiyorum. Çünkü beni orası huzursuz ediyor" diye çıkıştım. Bir anda gülerken ciddi bir hale dönmüştü sesim. Çünkü anlamayacaktı başka türlü.

"İyi yat burda" diyip içeri gitti ama elinde  başka bir yastık ve battaniyeyle geri döndü. O da diğer koltukta yatacaktı.

"Düşünmesi çok da zor bir fikir değilmiş" diye mırıldandım.

"Önce benim aklıma geldi " dedi gülerek.

"Başka fikirlerde kapışalım." Dedim.

"Kazanmasını severim. Tavlada olduğu gibi" diyince "hayır. Ben yendim. Son oyunda mars olucam diye sıkılıyorum bahanesi uydurup kapattın" dedim.

"Kızım bunlar kazanma stratejileri." Diyince güldüm. "Harikasın Yiğit. Bir kaç tüyo kaparım senden artık. İyi geceler" dedim.

"İyi geceler" dediğinde gözlerimi yumdum. Uyku beni hemen kendine çekmişti. Hatta saniyeler önce gözlerimi kapatmış gibi hissederken gözlerimi açtım. Güneş evin içinde dans ederken üzerimden çekilen battaniyeyi geri almak istedim. Uykumun açılmasını istemiyordum ama beynim uyku modundan çıkmaya çalışıyordu.

Kendimi ayılmaya ve net görmeye odaklarken havaya kaldırıldığımı hissettim. Gözlerim odaklamasını nihayet yaptığında Atlas'ın beni odaya taşıdığını fark ettim. Beni yatağın üzerine gayet sakin bir şekilde bıraktığında kenarıya çekilmiş yorganı üzerime çekip buz gibi yatağın uykumu açmamasını diledim. Gözlerimi tekrar kapatırken Atlas da odanın kapısını kapatıyordu. Yatağa onun da yattığını yatağın sallanmasından değil de üzerimdeki yorganın çektirilmesinden anlamıştım.
Yorgan savaşı yapmak üzere yarı uykulu bir halde çekiştirdim yorganı. Arkamdan yaklaşıp, yorganı üzerime doğru getirdi. Ama kolunu karnımın üzerinden çekmemişti. Üzerime attığı kolunu açılan tişörtümün üzerine denk getirdiği için tenime değiyordu ve bu beni istemsizce etkilemişti. Uykumdan geriye eser kalmamıştı hal böyle olunca. Ensemde sıcak nefesini hissetmek ona karşılık vermeye zorluyordu beni. Ona doğru döndüm. Eli sırtımda kalmıştı ve o da tekrar çekip belime koydu elini. Tişörtümü indiresim geliyordu elini tenimden çekmesi için ama ayıp olacaktı.

"Odadan çıkma diye tembihledikten sonra seni içerde uyurken bulmak çok sinir bozucu" diye mırıldanırken eline dayadı başını. Benim biraz daha yukarımda kalmıştı böylece.

"Geç saate kadar oturmuşsunuz anlaşılan" diye mırıldanınca bu sefer "anlaşılan" diye tekrarladım.

"Saat on iki buçuk" diyince "ne?" Diyip başını dayadığı kolundan saate baktım. Gerçekten de on ikiyi otuz beş, otuz altı geçiyordu.

* YALNIZ KUŞ *        Donde viven las historias. Descúbrelo ahora