azim

169 7 0
                                    

Sınıftan çıkmış beraber ilerliyorken merdivenlerin oraya gelince duraksadı. Kantinde mor taytlı kızdan başka kimse yoktu. Hafifçe gülümseyip "Görüşürüz" diyip kantine doğru ilerleyince ben de "görüşürüz" diyip kursun çıkışına doğru ilerledim. Her şey güzelken kızı görünce gülümsemesi tüm moralimi bozmuştu. Arkası da dönük olunca kim olduğunu görememiştim. Morlu siyahlı taytı ve sırt çantasını görmüştüm sadece. Bir de kıvırcık saçlarını. Bakalım bir daha denk gelebilecek miydim? Of Hüzzam ya aşık ola ola kime aşık olmuştun. Nerden gidip de en imkansızını bulmuştum ki?

Arabaya binince Burak kaşlarını çatmış bana bakıyordu.
"İyi misiniz Hüzzam hanım?" Diye sordu.

"yorgunum" dedim sinirle. Oysa ki Atlas hocaya kızgındım. Hakkım yokken.
Bir yandan da Ege'ye daha yeni çıktığımı bildirip sonra buluşalım diye mesaj atıyordum. İkinci bir kez kurs çıkışında reddediyordum onu.

"O zaman bu neşenizi yerine getirir" diyip elime bir resim kağıdı uzattı. Üzerinde renkli renkli çizilmiş kıyafetler, ev, güneş, bulut ve çocukların olduğu bir resimdi bu.
"Bu ne?" Diye sorduğumda arkasını çevirdi.

"Hüzzam abla, verdiğin giysiler için teşekkür ederiz" yazıyordu yamuk ve okunması zor bir yazıyla. Gözlerim dolunca camı açtım.

Yaptıkları resmin fotoğrafını çekip instagramıma attım. Ama yazıyı atmamıştım. Sadece resmi atmıştım. İyiliği gösteriş için yapmamıştım çünkü.
"Anlamı olan hediyeler en değerlerlileridir" yazmıştım sadece. Demek Fırat'ın hediyesi buydu... Alışveriş için istediğim parayı çocuk kıyafeti alarak Burak'tan kuruma bağışlamasını istemiştim daha onun çalışmaya başladığı ilk gün. Onun böyle bir karşılığını almak ne çok sevindiriciydi.

Eve geçince kendimi direk odaya attım. Üzerimi değiştirip kendi çapımda spor yapmaya başladım. Tekrar bahçeden yukarıya odama çıktım. Duş alıp yemek yedikten sonra da sırf vakit öldürmek için film izledim.
Gözlerimi kapattığımda aklıma Atlas hoca geliyordu. Sonra da o kız. Uykuya öylece dalmıştım. Sabah uyandığımda üzerimi bile değiştirmeden uyuduğumu fark edince ne kadar çok yorulduğumu anladım.

Aşağıya indiğimde kahvaltı hazırlanıyordu. "Kursa geç kalacaksın" desi Zehra. Kurs saatlerimi sadece Burak'a attığımı zannetmiştim oysa ki... Ama Burak'ın her şeyi onlara da bildirdiğinin ayrıntısını kaçırmıştım.
"bugün geç gideceğim" dedim.

"Seni oyalıyor en azından" dedi Fırat da. Ters ters çayımı içerken baktım ona.

"Evet. Aklım dağılıyor. Sizden uzaklaşmak öyle iyi geliyor ki geri dönesim gelmiyor. Artık annemleri de nasıl korkuttuysanız onlar da arayıp sormuyor" dedikten sonra beni ağlama tuttu.

"Hüzzam" dedi Zehra.

"Hüzzam, annenler şuan büyük bir kargaşanın ortasında. Biraz zaman verirsen onlar önce kendi meselelerini halletsinler" dedi Fırat da.

"Senin yüzünden oldu her şey. Ailemi dağıttın" dedim sinirle elimdeki çatalı masaya vurdurup.

"Ben değil, bunu baban yaptı" dedi Fırat. Evet haklıydı. Nalet olsun ki Fırat haklıydı.

"Hayatımıza girmediğinde her şey yolundaydı" dedim.

"Hüzzam bilmediğin şeyler var. Zamanla hepsini öğreneceksin" dedi Fırat.

* YALNIZ KUŞ *        Where stories live. Discover now