Yuva

90 5 0
                                    

Kitabın sonuna doğru yaklaşırken kapı açıldı. Gözlerim kitaptan kapıya doğru kaymadan önce okuduğum cümleyi tamamladım. Atlas'ın bu tarz aşk kitaplarını okuyacağını tahmin etmezdim.

"Dante ile tanışmamı sağlayan bir kitap" dedi odanın kapısını kapattığında.

Gülümseyip kalktım ve kitaplığına bıraktım.
"İnsan özgür olmadan mutlu ve huzurlu olamaz demiş Dante. Çok güzel bir aşk hikayesi" Dedim Dante'nin bir alıntısını yapıp. Tam da bana cuk oturan bir cümleyle.

"Her karanlık kendisini sonlandıracak şafağın tohumlarını içinde taşır da demiş Dante.Kurudu değil mi şortun?" Diye sordu. Nasıl aklında tutabiliyordu böyle sözleri?

"Evet. Çoktan" dedim.

"Sen bir şey söyleyecektin bana tuvalette. Neydi o?" Diye sordu.

Ona doğru gidip karşısına oturdum. "Bunu eğer size söylersem..." diye başladığım cümlemi "Resmi konuşmana gerek yok" dedi.

"Tamam." Diyip sandalyenin ucuna kaydım. "Bunu sana söyledim diye annemin ve kardeşimin hayatını riske atacağım. Ve belki de seni bu işin içine sürüklediğim için, karşına çıktığım için bana çok kızacaksın" dedim.

"Evet" dedi ayağa kalkıp. "Benche gelsene. Karşılıklı konuşalım. Daha yakın. Belli ki sıkıntılı bir durum" dedi. Benche oturduğumuzda "anlat bakalım seni sürekli dalgınlığa sürükleyen şu mevzuyu" dedi.

"Fırat seni biliyor" Gözlerine baktığımda gülüp başını salladı.

"Yani. Her gün geldiğin kursu araştırmasaydı bu garip olurdu. Öyle değil mi? Belki de Seçkin'den öğrendi. Belki Burak'tan...Kendimi saklamadım ve bir sürü iz bıraktım. Ondan kendimi saklamadım sonuçta " dedi. Çok rahat karşılamıştı.

"Nerden öğrendi hiçbir fikrim yok." Dedim. Yutkunup ona doğru baktım.

"Fazlası var anlaşılan" dedi kollarını göğsünde birleştirip.

"Fırat senden bir şey almamı istedi" dedim bir anda.

"Vay" dedi. "Kabul etmeyeceğini bildiği için seni neyle köşeye sıkıştırdı bilmek istiyorum. Ailemi riske atmış olacağım dedin. Ailenle mi?" dedi. Neyse ki korktuğum gibi olmamıştı. Fırat'ı ve beni zannettiğimden daha iyi tanıyordu.

"Evet. Annem ve babam ile" dedim. "Bak ben çok özür dilerim. Buna sessiz kalmak zorundaydım ama asla ve asla seni satmam ben. Ucunda annemler bile olsa yapamam ben bunu. Sana söylersem de aynı durum geçerli olcakmış ama senden yana bir sıkıntım olmadığı için söyledim. Ben duramadım sana söylemeden. Lütfen bana kızma. Lütfen. Ben senden bir şey çalamam. Yapmam bunu, asla" dedim.

"O da zaten bunu biliyor olmalı Hüzzam" dedi sessizce. Garip bir ifadeyle bana bakıyordu. Bakışları altında eziliyordum.
Sessizlik oluştu kısa bir süre. Ve o süreç boyunca beni izledi.

"Fırat'tan kurtulmak istiyorum artık ve ailemi işin içine karıştırdığı için elim kolum bağlı. Bugün çok umutlanmıştım" dedim sinirle ayağa kalkıp.

"Benden ne almanı istedi? Benim öyle değerli bir şeyim de yok. Para desen onda benden daha çok para var. İntikam için karşısına çıkacak olsam bu zamana kadar çıkmış olurdum" dedi.

"Kart dedi. Nasıl bir kart olduğunu da bilmiyorlar tam olarak. Siyah ve üzerinde çip varmış.Geçmişle ilgilenmediğinin farkında sanırım" dediğimde "akıllı adam" dedi gülümseyerek.

"Ne kartı ki bu? Ya gerçekten ne işe yarıyor bu kart? Çok mu önemli gerçekten?" Diye sordum.

"Sonunda doğru bir soru sordun" diyip ayağa kalktı. Karşıma geçip ellerini cebine soktu.

"Tamam sen bana sakın o kart hakkında bir şey söyleme. Bilmek istemiyorum. Sinirle söylendim ben" Dedim bir adım geri çekilip.

"Yine sorun çıkardım işte sana." Diyip geri oturdum benche. "Durduk yere senin de başına iş çıkarıyorum" dedim.

"Burak bana her şeyi anlattı Hüzzam. Olayın olduğu günün gecesinde konuştuk. Ama senden de duymak istedim. Her şeyi biliyorum ben. Sorduğum her sorunun cevabını da" dedi. Elleri cebinde öylece bana bakarken gözlerine anlamsızca baktım.

"Neden bana bir şey söylemediniz?" Dedim korkuyla.

"Ben istedim Burak'tan konuştuğumuzu saklamasını.Neden bu kadar çok güveniyorsun?Ailenin pahasına bana bunu neden anlattın sen? Hiç beklemiyordum. Bu kadarına çok şaşırdım. Anahtarı sana Betül için verdiğimde odayı karıştıracağını düşünmüştüm. Hemen teslim etmişsin anahtarı" dedi masasına dayanıp.

"Bilmen gerekiyordu. Hem olanları bilmem hem de bunu yapamayacağımı" Dedim. Senden hoşlandığımı söylemiştim Atlas hoca. Neden anlamıyordun ki? Hala bana güvenmiyordu.

"Burak'ı neden dinlemedin? Sana arkadaşlarıyla çözüm ürettiğinden bahsetmiş" dedi.

"Burak'a güvenmiyorum ve gözünün içine bakarken bir şeyleri saklayamıyorum. Ailem riskteyse sen de risktesin."dedim. Odanın içinde volta atmaya başlamıştım. Burak'ın da alacağı olsun. İnsan söylerdi.

"Burak'a güvenmiyorsun demek" Diye mırıldandı. Gülümsüyordu.

"Güvenemiyorum. Tamam, yardım ediyor ama Fırat'ın yanında çalışıyor. Ne derece güvenebilirim ben ona?" Dedim.

"Orası benim de aklımı karıştırıyor." Dedi işaret parmağını havaya kaldırıp.

"Sana karşı gerçekten çok mahçubum şuan ama kırıldım da. Hala güven problemi yaşıyorsunuz" dediğimde "Allah aşkına Hüzzam. Ben seni bilmiyor muyum? Böyle hissetmeyi bırak. İnsan ailesiyle tehdit edilince farklı davranır" Dedi. Sıkılmış gibi bir mimik takınmıştı.

"Ne olcak peki? Ne yapacağım ben?" Diye sorduğumda "bu işi aileni koruyarak nasıl çözebiliriz onu düşünerek hareket etmemiz lazım. O yüzden sabırlı olcağız ve de fırsattan yararlanacağız" dedi. Elindeki kağıt parçasını çöpe atarken "fırsat?" Dedim. Burda nasıl bir fırsat vardı ki?

"Kartı almak için benimle daha çok vakit geçirmen gerekmiyor mu? Özel alanımı sana açmam için yakın arkadaşım olman gerekiyor" dedi okuduğum kitabı eline alıp. Bana uzattığı kitabı alırken de "aşırı acıktım. Güzelce doyuralım karnımızı hadi" dedi.

"Bunu neden verdiniz?" Diye sordum.

"Sen kalan sayfaları oku. Ben de kalan işlerimi halledeyim. Uzun sürmez" dedi.

"Ben sizin, senin hakkını nasıl ödeyeceğim?" Dedim.

"Mesela şu resmi konuşmaya artık son vererek ödemeye başlayabilirsin" dedi. Bilgisayarın başına geçince kitabı kaldığım yerden okumaya devam ettim. Kitabı bitirdiğimde "harika bir kitaptı" diyip kalkıp kitaplığa koydum. Masasındaki mızıkayı görünce gülümsedim.

"Onu beğendiysen, bunu da beğenirsin" diyip masanın üzerindeki kitabı aldı eline.

Kitabı elime alıp inceledim. "Sen daha bitirmemişsin sanırım" dedim.Sen diye hitap etmek çok garibime gidiyordu.

"Hayır. Beğendiğim sayfaları kıvırdım. Dün bitirdim" dedi. Bilgisayarı kapatıp yazıcıdan çıkan sayfaları dosyaya koydu.

"O zaman alıyorum kitabı" dedim.

"Evet al. Hadi çıkalım. Bu sefer Burak'a haber vermen gerek galiba" diyince "evet" diyip kaşlarımı kaldırıp indirdim.

"Ben bi lavaboya gideyim." diyince "bilerek yapıyorsunuz değil mi" dedim kapıdan çıkarken.

"Tabii ki de. Dilime düştün bir kere." Dedi. Bir de ciddi ciddi konuşuyordu. "Ha bu arada Burak'a söyleme bana anlattığını." Diyince "tamam" dedim.

"Ben seni alırım Burak'ın yanından. Sen git konuş" diyince kafamı salladım. O acil çıkış kapısına, ben de kantinin ordan dışarıya çıktım.

* YALNIZ KUŞ *        Where stories live. Discover now