Heves Yıkımı

89 6 0
                                    

Geri döndüğümde Yiğit gelmiş, mızıka ortadan kalkmıştı.
"Merhaba Yiğit" dedim geri otururken.

"Merhaba, hoşgeldin. Bir şeyler içer misiniz?" Diye sordu.

"Yok ben içmeyeceğim. Zaten çok da vaktini almayacağım. Kusura bakma acildi" dedim.

"Olur mu öyle şey. Benim Atlas ve senin için her daim vaktim var. Anlat bakalım" dedi.

"Biriniz mailime girebilir mi?" Diye sordum. Atlas direk telefonunu çıkarttı.

"Geçenlerde Fırat'lara Seçkin ve bir kaç kişi daha geldi. Birisi antikacıymış. Hediye bakma bahanesiyle gidip görmek istedim dükkanı. Bu sabah uğradım" dedim Atlas'ın uzattığı telefonunu alıp.

"Sen beni hiç dinlemeyeceksin değil mi?" Diye sordu Atlas. Tanışabildiğin kadar az kişiyle tanış demişti. Ben ise daha çok yakından tanımaya çalışmıştım.

"Kurtulmanın bir yolunu arıyorum.İyi ki de gitmişim" dedim ona dik dik bakıp.Mailime girdim sonra. Fotoğrafı açıp Yiğit'e doğru çevirdim telefonu. Eline alıp bakmaya başladı Yiğit. Atlas da Yiğit'e doğru eğilince ikisi beraber incelemeye başladılar.

"Bir silah üreticisi. Seçkin." Diyip bir elimi havaya kaldırdım. "Bir antikacı. Alihan" diyip diğer elimi de havaya kaldırdım. İki elimi birleştirirken de "ve bunlar Fırat ile bağlantılı." Dediğimde ikisi de bana baktı.

"Ben ordayken büyük büyük üç sandık yüklediler kamyonete. Yiğit eğer o sandıkların nereye gittiğini bulabilirsen Fırat'ı bitirmenin bir yolu olabilir. Lütfen yardım et." dedim.

"Sen sandıklar içinde antika eşya yerine silah olduğunu mu düşünüyorsun?" Diye sordu Yiğit.

"Ne olabilir ki? Belli değil mi her şey? Bak bu bellekte kopyası var o fotoğrafın. Ses kaydı da var silah anlaşması yaparken zaten " dedim ve Atlas'ın flash belleğini de çantamdan çıkartıp masa üzerine koydum.

"Düşündüğün gibi olabilir. Kamyonetin nereye gittiği hakkında hiçbir fikrimiz yok. Mobeselerden bulmak gerek. Plakasını biliyorsan daha kolay. Çevirmelere haber verilir. Çevre illere de haber verilmesi gerek çünkü oldukça zaman geçmiş. En fazla bu yapılabilir. Kaldı ki bu adam bu kadar salak mı? Çevirmelerden korksa kalkışır mı bu işe?" Dedi Atlas. Hep böyle olumsuz konuşuyordu Fırat ile ilgili.

"Zaten suçu antikacıya bırakır.Bu işi yaparken birilerinin cebini de mutlaka şişirmiştir" Dedi Yiğit. Atlas onaylar anlamda başını salladı.

"Benim elimde Fırat'tan kurtulmak için başka hiç bir yolum yok bu yoldan başka. Yiğit yalvarırım yardım et" dedim. Bu iş çöpe giderse artık hiç umudum kalmayacaktı.

"Bu kurtulmak için çok tehlikeli bir yol. Hadi kamyonetin nereye gideceğini belirledik. Nerde olduğunu da biliyoruz. Ya içinde hiçbir şey yoksa? Belki senin için yem olarak kullanıldı" dedi Yiğit.Ben ordayken o sandıkların ordan kaldırılması tesadüf olabilir miydi? Fırat'ın adı bilerek mi iliştirilmişti oraya?

"Bu ihtimal aklıma hiç gelmedi benim. Ama fazla tesadüf olmaz mı o zaman? Bir silahçı ve antikacı neden Fırat'ta bir araya gelsin?" Dedim.

"Araştırmadan hareket edemem. Sen plakayı biliyorsan plakayı söyle. Bilmiyorsan da antikacının yerini, kaçta orda olduğunu yaz. Kameraları inceletelim. " Dedi. Oh be araştıracaktı.Garsona bakarken "ben de var kağıt kalem" dedim.

Not defterimi ve kalemi çıkartırken "adresi bilmiyorum ama haritadan gösterebilirim" dedim. Biraz düşünüp orda saat kaç civarı olduğumu hatırlamaya çalıştım. Antikacının adını yazarken Yiğit'in açtığı haritadan alışveriş merkezini bulup ordan ilerledim antikacının olduğu sokağa. "İşte burası" dedim.

"Araştırdıktan sonra müdahale ettirtme cesareti bulacak mısın peki?" Diye sordu Atlas. Yiğit ters ters baktı Atlas'a. Ne kadar rahat bir tavırla konuşuyordu Atlas. Üç parmağına yanağını da yaslamıştı. Hafif de kaymıştı sandalyede öne doğru.

"Buna araştırdıktan sonra karar vereceğim. Hüzzam sen de bunu kurtulmak için değil, Fırat'ı bitirmek için istiyorsun. İkisi farklı bir durum. Böyle basit bir şey ile Fırat yıkılmaz.Seni kurtarmak için sonuna kadar savaşırım ama ona karşı savaş açamam. Bu benim boyumu aşar. Çünkü yenileceğimi biliyorum. Ensesi kalın kişiler bile zor kazanabilir o savaşı. Ben onda sinek ısırığı etkisi yaratırım. Çok üzgünüm. Garanti bir durum olmadığı sürece sadece araştırmakla kalacağım" dedi Yiğit. Ama Fırat'tan kurtulamazsam benim ailem riske girerdi.

Atlas aniden önümdeki not defterini alıp "Seçkin ve Alihan'ın soyadı ne?" Diye sordu. Yiğit'in telefonunu da kendine çekerken "bilmiyorum. Seçkin kafede ikram gönderen adam" dedim.

"Biliyorum" dedi. Telefonuyla yazdığım yerin fotoğrafını çekti. "Yiğit bunu ben arkadaşlarımla hallederim. Ama senin iznin gerekebilir. Yani senin arkadaşına haber verip bir soruşturma açtırtman gerekiyor arkadaşlarıma atabilmem için bu bilgileri" dedi Atlas. Arkadaşları mı? Arkadaşları kimdi ki? Polis miydi?

"Soruşturma açtığımız anda Fırat'ın haberi olur" dedi.

"Haberi olduğunda kamyonettekileri kaçırmak için zamanı olmayacak. O anda basılır" Dedi Atlas. Bu işe tamamen Atlas'ın karışmasını istemiyordum.

"Ya hiçbir şey yoksa?" Dedi Yiğit. "Beni bu ihtimal korkutuyor çünkü Fırat'la uğraşmak hiç kimsenin isteyeceği bir şey değil" dedi.

Atlas gülmüştü bu dediğine Yiğit'in. Ama ben kırılmıştım. Daha doğrusu kötü hissetmiştim.
"Tamam neyse sizin yaptığınızı anlamasın. Ben artık son aşamaya geldim de sabır konusunda. Yanında olup başka şeyler bulmaya çalışacağım" dedim. Not defterimi kendime doğru çektim. "Kimsenin durduk yere başını yakmak istemen" diye mırıldandım.

"Hüzzam, dediğim gibi ondan kurtulmaya çalışman için her şekilde yanındayım. Ama onu bitirmek için yapabileceğim şeyler sınırlı. Bence bundan sen de vazgeç" dedi Yiğit.

"Ya o beni öldürecek sonunda ya ben onu" dedim sinirle. "Sağol Yiğit. Sana kızmıyorum. Teşekkür ederim hatta yanımda olduğun için.Kimseyle paylaşamıyorum. Bu bile yeter" Dedim sonra.

"Senin işin çok uzun zaman alacak. Buna hazırlıklı ol" dedi Yiğit.

"Yok ben o işi elimden geldiğince kısa kestireceğim bu işi" dedi Atlas. "Sana ne yaptı da bu kadar çok uç noktaya getirdi ben onu merak ediyorum asıl"

"Ne olduğu besbelli ortada değil mi?" Diye çıkıştım. İnanmıyordu. İnanmıyordu işte. Gözlerinden ve alaycı mimiklerinden belliydi.

"Hüzzam'ı kurtarmak için dava açtığımız anda daha çok kıza yüklenecek. Bizim Hüzzam'ın da düşündüğü gibi direk Fırat'ı bitirecek bir yol bulmamız lazım" dedi Atlas,Yiğit'e bakıp.

Yiğit ne der gibi bakınca da "Hüzzam bize Fırat hakkında bu tarz bilgi aktarmaya devam edicek" diyince kalbim tekler gibi oldu. Hızlıca kalan suyu doldurdum ve içmeye başladım. Titriyordum. Karşılarında bana bir şey olduğunu fark ediyorlardı.

"Zaman gerek. Sabrın gerek" dedi Yiğit koluma dokunup. "Bir ara yine buluşalım olur mu bu konu için. Biz yanındayız. Ve bu konuda sana söz veriyorum kurtulacaksın" dedi.

"Söz vermene gerek yok. Ben güveniyorum size." Dedim. Atlas'ın uzattığı peçeteyi alıp akmak üzere olan göz yaşlarımı sildim.

"Kalkalım hadi" dedi Atlas. Böylelikle bom boş bir şekilde ayağa kalktım. Büyük hevesim, büyük umudum yarıda kalmıştı.

Ayağa kalkarken Yiğit, "Atlas üçümüzün olduğu grup açar mısın? Hüzzam bir şey olursa ordan aktarsın bize" dedi.

"Hüzzam'ın telefonu kırıldı. Sonra o istediği uygun bir zamanda kursun" dedi Atlas da. Ayağa kalkıp hızlıca kasaya suyun parasını ödemek için gittim. Atlas ve Yiğit de kapıda konuşuyorlardı. Atlas'ın arkadaşları kimdi çok merak etmiştim. Onların müdahale etmesinden bahsetmişti ve o an heyecanlanır gibi olmuştum. Ama sonra Atlas hoca hiç bahsetmemişti ve konu kapanmıştı. Yani benim artık bu mevzudan elimi ayağımı çekmem gerekiyordu.

* YALNIZ KUŞ *        Où les histoires vivent. Découvrez maintenant