Demek Arda bey ona anlatmıştı! Acaba ne kadarından bahsetmişti ki? Ah bu adam neden benim her düşüncemdeydi! Derin bir nefes aldıktan sonra Ege hocaya tüm görüşmeyi detaylıca anlattım. Ve en sonunda da  "Hocam bana doğru söyleyin neden beni bu işe kabul etti, üstelik bu kadar yüksek bir maaşla?" diye sordum. Bu kadar fazla maaş almam normal miydi?

"Birincisi Elif, maaşın o şirketteki çalışanların aldıklarının eminim çeyreği bile değildir, ikincisi de sen Arda'ya yük falan değilsin. Bak Arda çok başarılı bir iş adamı olmasına rağmen hala yaptığı sunumları sıkıntılı buluyor. Tamam teknik kısmını çok iyi, çok güzel ürünler çıkarıyorlar ortaya ama Arda bunu iyi pazarlayamadıklarını ve hala hak ettikleri yerde olmadıklarını düşünüyor. Şu an Türkiye'nin en iyisiler ama o dünyada da rahatlıkla bir numara olacaklarını düşünüyor ki bence haklı. Bu nedenle senden ve katılmak istediğin yarışmadan ona bahsettim, ona ne kadar mükemmel yazılar yazdığını söyleyince ve sürekli daha iyi olmak için çalıştığını anlatınca, seni işe almaya ikna oldu."

"İyi de ben onun işiyle alakalı sunumu hazırlayamam ki, hiçbir deneyimim yok."

"İyi yazan, her şeyde iyi yazar. Bu konuda endişelenme hem Arda sana eksik kaldığın konularda yardım edecektir. Dıştan sert görünse de aslında çok iyi ve merhametlidir. Ona gözün kapalı güvenebilirsin."

Dün tanıdığım adam hiç böyle bir izlenim vermemişti. "Açıkçası gözümü çok korkuttu, ayrıca çok iyi bir şekilde İngilizce öğrenmemi istiyor."

"Bu çok iyi işte, zaten senin yarışma için de İngilizceyi çok iyi konuşman gerek. Eğer üst tura çıkarsan ikinci tur İngiltere'de yapılacak ve sunum tamamen İngilizce olacak. Sen de hazırladığın hikayeyi iyi bir şekilde jüriye anlatmak istiyorsan İngilizceyi çok iyi bilmen lazım."

"Ben bunu hiç düşünmemiştim" dedim ama bunu Ege hocadan çok kendime söylemiştim. Salak kafam ya nasıl da düşünemedim, dünyanın her tarafından gelen adamlara Türkçe sunum yapacak halim yoktu ya. Ben şimdi ne yapacaktım!

"Şimdiden endişelenmene gerek yok ilk tur burada ve Türkçe olacak. Zaten sen o zamana kadar İngilizce çalışırsın; böylelikle bir taşla üç kuş vurmuş olursun. Öğrendiğin İngilizce; okuluna da, işine de, yarışmana da yarar."

"Haklısınız hocam bu iş çok iyi oldu. Ben sizin hakkınızı asla ödeyemem"

"Saçmalama Elif ne hakkı ben senin hem hocan hem de bir abin sayılırım. İstediğin zaman benden yardım isteyebilirsin ben de istediğin zaman sana yardım ederim" dedi bana güven veren gülümseyişiyle.

"Hocam sayenizde artık o kadar huzurluyum ki zaten sizin sayenizde Kaan'ı tanıdım, Kaan sayesinde de Miray'ı. Artık hayatımda o kadar çok güvendiğim ve sevdiğim insanlar var ki; önceden bunu hayal bile edemezdim. Bunun için size çok teşekkür ederim" dedim ve o an gözlerimden inen damlaları fark ettim, sulu göz olan ben, yine farkında olmadan gözyaşlarımı akıtmıştım ama bu sefer mutluluk gözyaşlarıydı!

"Sen ağlıyor musun? Bak söz ver bana bir daha asla ağlamayacaksın hem de hiçbir şey için."

"Hocam bunlar mutluluk gözyaşları" dedim elimiz tersiyle gözyaşlarımı silerek.

"Olsun mutlu olduğun zaman gül sakın bir daha ağladığını görmeyeceğim" dedi tatlı bir şekilde kaşlarını çatarak, onun bu hali beni gülümsetmişti.

"Hah şöyle gül işte, Elif benim birazdan dersim başlayacak çıkmam lazım."

"Tamam hocam ben de zaten Miray'la buluşacaktım, kendinize iyi bakın" deyip odadan ayrıldım.

İnanmaktan VazgeçmeΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα