Rüyalarımda Yedisu'yun geçmişini görüyordum. Bu mantıklı mıydı? Sanmıyordum. Ama ne mantıklıydı ki?
"Asıl sormam gereken bu değil demiştin."
"Evet, asıl soru bu olmamalı. Düşün, gözünün önünde olan bir şeyler var bunları düşün."
"Asansör... Asansör beş katlıydı fakat sen beni sadece dördün kata götürdün."
"Evet beşinci katı görmedin."
"Peki neden oraya gitmedik?"
""Çünkü oraya daha varmadan uyandın. Dördüncü katta olanları gördükten sonra uyandın."
"Hayır, cevabın bu olduğunu sanmıyorum. Uyanmasaydım bile beni oraya götreceğinden emin değilim."
"Anlamaya başladın. Ama sadece bu değil. Dördüncü kata çıkığında kat parçalanmaya başladı. Bütün bina arıza verdi. Bu nasıl oldu bilmiyorum. O küçük kız bir şekilde seni duyuyormuş. Sen onun yanına gidip onunla yaptığın her konuşmada o seni duymuş. Bunu hiç hatırlamıyordum. Asla... Ama bir şekilde seni duymuş."
"Küçük kıza ne oldu, o iyi mi?" soruyu sorduktan sonra sorduğum sorunun anlamsızlığını fark ederek sordum. Her rüyamda o küçük kızın büyümüş hâlinin bedenine giriyordum. Eğer iyi olmasaydı bunu yapamazdım.
"Doğru soru bu değil." dedi. Sonra elimden tuttu ve binaya doğru götürmeye başladı. Bina griydi ve çok eskiydi. Yer yer boyaları dökülmüş, sıvası akmıştı.Daha önce bu binanın dışını görmemiştim, doğrudan Kâbus'un yarattığı evdeki bir kapıdan girmiştim. Yine de bu binanın o bina olduğunun farkındaydım. Bu bina içimde garip bir ürperti yaratyordu.
Binaya doğru yürürken ayaklarımızın suya değmesil oluşan su şapırtısı seslerini duyuyorduk.Binanın önüne geldik. Kâbus, binanın kapısını açınca dışarıdaki su içeriye hücum etti. İçerisi hızlı şekilde su aldı.
"Gözde kaçırdığın şeyler var Rüzgar."
"Nedir bu peki."
"Ben söylemeyeceğim, sen bulacaksın." dedi ve beni binadan içeriye soktu. İçeride tavanlar örümcek ağlarıyla kaplıydı. Duvarların rengi, binanın dış cephesinde olduğu gibi griydi. Tavanlarsa siyahtı. Bu hâliyle bir hapishane koridorunu andırıyordu. Asansörün önüne vardık. Asansörün kapısını açınca su asansöre doğru hücum etti. Asansörden içeri giren su, asansörle kapı arasındaki boşluktan aşağı doğru dökülüyordu. Asansörden içeri girdik. Kâbus dört numaralı düğmeye bastı.
"Beşinci kata gideceğimizi sanıyordum."
Asansörden ses gelmeye başladı: "BİR MİSAFİR BİNAYA GİRİŞ YAPTI BİR MİSAFİR BİNAYA GİRİŞ YAPTI."
"O kata daha hazır değilsin." diye cevap verdi Kâbus.
"MİSAFİR DÖRDÜNCÜ KATA ÇIKIYOR. MİSAFİR DÖRDÜNCÜ KATA ÇIKIYOR."
Asansör dördüncü katta durunca asansörden yine ses geldi: "DÖRDÜNCÜ KATA HOŞ GELDİNİZ HAFIZASINI KAYBETMİŞ MİSAFİR."
Kâbus kapıyı açtıktan sonra benim elimi tutarak tekrar dışarı çıkardı beni. Rüyalarımda her defasında uyandığım eve gelmiştik. Burası o küçük kızın eviydi. Beni o kızın odasına doğru yönlendirdi. Önceki geldiğimde duvarlar çatlamaya başlamıştı, oysa şu an o çatlakların hiçbiri yoktu. Bina ilk zamanki hâlindeydi. Küçük kız yatağında cenin pozisyonunda kıvrılmış, yastığa sarılarak uyuyordu.
"Onun seni görebileceğini, duyabileceğini hiç düşünmemiştim. Çünkü bu çok mantıksızdı. Burada görüp görebileceğin her şey çoktan yaşanmış şeyler. Bir insan aklında geçmişte yaşadığı bir olayın hayalini kurduğunda eğer konuşursa onun sesini hayalindeki kişiler duyamaz. Bu çok saçma olurdu. Ama bir şekilde seni duydu."
Küçük kızın nefes alışverişlerinin sesini duyabiliyordum. Onun yanına doğru gittim. Yatağa oturdum. Saçlarını sevmeye başladım.
"Peki sence bu neden oldu?" diye sordu.
"Bilmiyorum." dedim kısık sesle. Sesimin küçük kızı uyandırmasından korkarak.
Küçük kızın uykusunda sayıkladığını duyabiliyordum. çok kısık bir sesle sayıkladığı için ancak onun yakınındayken duyabiliyordum ama sayıklıyordu. Sesini duyabilmek için dikkat kesildim.
Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim...
"Sormam gereken asıl soru ney olmalıydı?"
"Bunu sen bulacaksın."
"Beni beşinci kata çıkarmadın."
"Seni bu binaya getirmeye çalıştığımda annen engel olmaya çalışmıştı. Çünkü seni beşinci kata çıkaracağımı düşünüyordu. Oysa bunu yapmazdım, en azından şu anda. Hazır olduğunda çıkacaksın."
Sormam gereken soru o neydi? Üstelik bu kız çocuğu da kimdi? Kendisini bana Kâbus ismiyle tanıtıyordu, oysa gerçek isminin bu olduğunu sanmıyordum bile. Hastanedeyken hafızamın bir kısmını geri kazanmamiçin annemin görüntüsünün bana yardımcı olduğu anı hatırladım.
"Sen..." dedim ona doğru bakarak: "Aslında sen de gerçek değilsin. Tıpkı annemin görüntüsü gibi sen de hafızamın derinliklerinden gelmiş bir kişisin. Sadece seni hatırlayamıyorum. Bazı şeyleri hatırlamamda yardımcı olmam için zinim senin görüntünü yansıtıyor bana."
"Anlamaya başladın." dedi.
"Ama anlamadığım şey... Peki sen kimsin?" Bana kim olduğunu asla söylemeyecekti. Bunu kendim bulmam gerekiyordu. Bu cevap çok yakınımda olmalıydı. Hatta.... Tahmin ettiğimden de daha yakında olmalıydı.
Tahmin ettiğimden de daha yakında...
Saçlarını sevdiğim küçük kızın yüz hatlarına baktım, sonra başımı Kâbus'a çevirdim.
Tahmin ettiğimden de daha yakında, diye bir düşünce duydum zihnimin bir kenarında yankıland bu düşünce.
"Sen..." dedim. Tekrar küçük kıza baktım, sonra tekrar Kâbus'a. Saç rengi değişmişti, yüz hatları geçen birkaç senenin etkisiyle daha da belirginleşmişti ama kesinlikle aynıydı. Bu oydu.
"Sen... Osun."
"Bunu anlaman uzun sürdü. Ben... Seni o ana kadar hiç hatırlamıyordum bile. Hiçbir anımda yoktun. Bu katta o seninle konuşmaya başlayıncaya kadar hiçbir anımda yoktun Tamirci. Sonra kafamda senin seslerin yankılanmaya başladı. Bütün zor anlarımda benimle konuşmuş olan o seslerin. Hepsi bir anda zihnime hücum etmeye başladılar. O an her şey değişti. Geçmiş değişmişti. Çünkü artık yanımda olan biri vardı.
Gerçek soru bu muydu?
"Hayır gerçek soru bu da değildi ama bu anlaman gereken bir gerçekti ve bunu anlayabildin. Madem gerçek soruyu kendin bulamıyorsun o hâlde ben sana bunu söyleyeceğim. Sana tüm bunları göstermiş olmamın sebebi neydi?"
"Dondurucuda bulduğum birbrine dikilmş anne baba cesetleri... Onları görünce peşin hüküm vermiş olmam değil miydi?"
"Böyle bir şey yapman yanlış bir şeydi elbet. Ama seni böyle bir şey için rahatsız etmezdim."
"O hâlde neden?"
"Biraz önce sana söylediklerimi hatırla Tamirci. Sen geçmişi değiştirdin ve geleceği de. Bunu bir kere yaptın. Bir defa daha yapabilirsin."
"Nasıl?"
"Rüyalarında bedenime giriyorsun. Ama o zamanlar zamanda eski br tarihte olmuş oluyorsun. Yani geçmişte, uyandığındaysa şimdiki zamanda oluyorsun. Sen hem şimdiki zamanda hem de geçmişte yaşıyorsun Tamirci. Geçmişi bir kere değiştirdin; tekrar değiştirebilirsin. Kedi'yi kurtar, diğer arkadaşlarımı kurtar, herkesi kurtar. En iyi yaptığın şeyi yap. Tamir et."