Adım Kedi

1.7K 193 97
                                    

             "Bu konuda endişeye düşmemelisin. Ben, senden uzak kalsam da bir şekilde yine senin yanında buluyorum kendimi. Senden kaçmak için ne kadar yol koşarsam koşayım bir şekilde ypşumun sonunda yine sen oluyorsun."

                 Onun güldüğünü hissediyordum. "Çünkü hep seni takip ediyorum da ondan."

                Vücut ısım düzelmeye başlamıştı. Yine de hâlâ hapşırıyordum. Benim onun yanına gelmem Hayal'i arkadaşının üzüntüsünden uzaklaştırmıştı. Çünkü beni korumayı daha öncelikli olarak görmüş olmalıydı. Peki ben gidince ne olacaktı? Tekrar eskisi gibi kendisini kaybedecek miydi? Ondan kaçmaya bir süre ara vermeliydim.

                    "Arkadaşın... O nasıl biriydi?"

                   Bana sarılmayı bırakarak geri çekildi. Yataktan kalkmıştı. Odanın içinde bir yere doğru gidiyordu. "O, hayatımda gördüğüm en zeki kızdı. Ondan daha zeki bir insanın olamayacağını düşünürdüm hep. Benim çocukluk arkadaşımdı. Neredeyse kendimi bildim bileli hep yanımdaydı. Onun garip tavırları bana hep sevimli gelmişti." 

                   Arkamdan Hayal'in ayak seslerinin duyulduğu yerden bir ses gelmişti. Bir eşyayı kaldırmış olmalıydı. "Buraya geldiğimde, ikinci şansa ihtiyacım olduğunda bana ikinci şansı o vermişti. Bense ona neler yaptım. onun bu hâle gelmesi benim suçum."

                   Başkasının zarar görmesinden gerçekten de kendini suçlu tutuyordu. Sanki dünyadaki bütün kötü şeyleri kendisinin engellemesi gerekiyormuş gibi hissediyordu. Engelleyemediği her kötü olayın suçlusu olarak kendisini görüyordu.

                 "Bu senin suçun değil. O, senin gibi bir arkadaşa sahip olduğu için çok şanslıydı. Sen de. Ama her kötülüğü engelleyemezsin. Kötü şeyler olur. Bunu enelleyemezsin. Ben de senin gibi düşünüyordum. Her kötü şeyi engellemem gerektiğini düşünüyordum. Ama engelleyemiyordum. Hiçbir şeyi engelleyemiyordum."

                Hayal tekrar battaniyenin altına girmişti. Önüme bir fotoğraf koydu. Sonra tekrar arkamdan sarıldı. Fotoğraftaki kız... O, garip bir şekilde bana tanıdık geliyordu. Uzun kızıl saçları omuzlarına kadar geliyordu. Kocaman gülümseyerek yan duruyordu fotoğrafta. Üzerinde tümüyle kırmızı ve siyah renklerden oluşan bir elbise vardı. Yüzündeki çilleri ve yeşil gözleri ona farklı bir güzellik katıyordu.

                Bu kızı tanıyordum.

               Kedi.

               Evet bu kız oydu. O olmalıydı. Bu kızı rüyalarımda görüyordum. Okuldaki en zeki kız oydu. Sürekli miyav derdi. Her cümlenin sonunda miyav sözcüğünü kullanırdı. Garip davranışlarına rağmen hayatımda gördüğüm en zeki kızdı. Ve... O çok sıcakkanlı biriydi. Onu tanıyordum. Hayatım boyunca edindiğim pek az gerçek arkadaştan biri olmuştu o. Rüyalarımda ya da değil. Arkadaşlığı gerçekti. Onun, babasını kurtarmak için her yolu denemesi... Etrafındaki herkese ışık saçması... O, harika biriydi. Gerçek olamayacak kadar iyiydi. Şimdiyse ölmüş müydü? Onu rüyalarımda gördüğümü Hayal'e söyleyemezdim.

               Elimi tekrar Hayal'in bana sarılan elinin üstüne koydum. "Arkadaşın çok iyi birine benziyor."

               "Evet o eşsiz biriydi. Biraz uyusak sanırım iyi olacak."

                "Hayal."

                 "Ne oldu?"

                "Seni tanıdığım için şanslıyım."

                Küçük bir gülümseme sesi daha duydum. Ama bu acı bir gülümsemeydi. "Bundan o kadar emin olma."

                 "Biliyor musun ben de bir arkadaşımı kaybettim. İlk arkadaşımı. Ve o benim için bir arkadaştan daha fazlasıydı. Onun gözlerimin önünde ölüşünü izledim. Bu yüzden senin ne hissettiğini anlıyorum. Bu yüzden yanında olacağım." Yüzünü tekrar omzuma gömüşünü hissettim. Omzum onun gözyaşlarını hissediyordu. Gözlerimi kapattım. Sanki o an için her şey durmuş gibiydi. Her şey... Sadece o ve ben vardık.

                  Gözlerimi tekrar açtığımda gözlerimin önünde bulanıklık vardı. Bütün vücudum uyuşmuştu. Vücudumu rahat hareket ettiremiyordum. Gözlerimi tekrar kapattım. Sonra tekrar açtım. Işık gözümü kamaştırıyordu. Gün ışığı. Sabah mı olmuştu. Oysa en son gece olduğuna o kadar emindim ki... En son neredeydim? Ne yapıyordum? Hayal'le birlikte uyuyordum. Evet bunu hatırlayabiliyordum. Uyumuş olmalıydım.

                 Gözlerimin önündeki görüntü biraz daha belirginleşti. Önümdeki makyaj aynası, krem rengi duvarlar, büyük çekmeceli akşap dolaplar, desenli halı... Rüyadaydım. Ve tekrar rüyalarımdaki kızın bedenine girmiştim.

                    Yatakta biraz daha dinlenip gözlerimdeki bulanıklığın kalkması için kendime zaman tanıdım. Ayağa kalkıp makyaj masasındaki aynanın önüne yürüdüm. Aynada kendimi görmek için eğildim. Bu yüz... Bu tanıdık yüzü unutmamalıydım. Bu yüzü bu sefer uyandığımda  unutmamak için ayrıntılı şekilde tüm hatlarını incelemeliydim. Masanın önündeki tükenmez kalemi elime aldım ve  kendi koluma yazmaya başladım: "UYANDIĞIN ZAMAN YÜZÜNÜ UNUTMA".

                  Kıyafetlerimi üstüme geçirdim.  Kıyafetlerimi giyerken asla ütü yapmazdım. Bu bedenin gerçek sahibiyse muhtemelen hep ütü yapıyordu. Çünkü düzenli bir kıza benziyordu. Evi oldukça derli topluydu. Benim kitap kafedeki odam gibi değildi. 

                Okula doğru yola koyuldum.  Okulun bahçesinin önüne geldiğimde etrafta neredeyse kimsenin olmadığını görüyordum. Herkes sınıflara girmiş olmalıydı. Okul bahçesinde beni Maral karşıladı: "Heyy yine geç kaldın. Derslere gecikmek ya da son anda yetişmek bir alışkanlık oldu senin için. Son zamanlarda okulu çok boşladın."

             "Ben... Üzgünüm sadece kafam dağınık."

             "Ahhh bahanelerini öğretmenlere anlatırsın." Elimden tutarak beni okula doğru çekiştirmeye başladı. Beni sınıftan içeri soktu. Bütün öğrenciler ve öğretmen sınıftaydı. İçeri girdiğimizde herkes bize doğru baktı. Maral, öğretmenden izin aldıktan sonra ikimizi de sınıftan içeri soktu. Sol taraftaki her zaman oturduğumuz sıraya oturduk. Sıraya oturduğumuzda Elif öne doğru eğilerek fısıldadı: "Neredeydin yine?"

                 "Ben, sadece hastayım biraz."

                  "Hasta mısın neyin var?" diye sordu Maral. eliyle yanağıma dokundu.

                 "Üşütmüşüm. Dün yağmurun altında kalmıştım o yüzden."

                Arkamızdan Elif'in yanından bir ses bize seslendi: "Ama dün yağmur yağmıyordu." 

              Bu ses... Onun sesiydi. Kedi'nin sesi.

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin