Aynadaki Melodi

174 73 16
                                    


Beste'nin yanına gidip diz çöktüm. O, yerde cenin pozisyonunda yatıyordu. Saçlarının bir kısmı yüzüne dağılmıştı. Saçlarını geriye doğru tarayarak yüzünü açtım. Derin derin nefes alıyordu. Yüzü bir bebek kadar masumdu. Onun en değerli şeyinin ondan alındığını söylemişti. 

                           "Onun en değerli şeyi neydi?"

                            "Bunu ben bilemem. Kimse bilemez; sadece atlı karınca bilebilir. Karşılığındaysa onun en çok ihtiyacı olan şey ona verildi."

                             "Onu kandırdın."

                              "Kandırmadım, ona her şeyi söyledim. Ona anlaşmanın şartlarını söyledim ve o kabul etti. Hiçbir yalan yoktu, her şey açıktı."

                                Gözlerimin önünce ikinci bir kişi kaymıştı. Ve ben hiçbir şey yapamamıştım. Tıpkı Melodi'de olduğu gibi. Peki o da ölecek miydi? Onu kurtaramaz mıydım? 

                                 Beste'nin söylediği şeyler aslında benim için geçerliydi. İnsanlar gözlerimin önünde zarar görüyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Hiçbirini kurtaramıyordum. Eğer daha güçlü olsaydım onları kurtarabilirdim.

                               "Gizemi çözmen için yola devam etmen gerekiyor. Peki  gizemi çözmeye hâlâ kararlı mısın?"

                                "Onu arkamda bırakamam." dedim Beste'yi işaret ederek. Beste yerde bayılmış şekilde yatıyordu ve adamın ona zarar vermesinden korkarak Beste'yle adamın arasındaki noktada durmuştum.

                                 Fötr şapkalı adam ilkten neyi kastettiğimi anlamadı. Yüzü ifadesizleşti. Sonra birden  neden bahsettiğimi anlamış gibi gülmeye başladı: "Cidden size istediğim an zarar verebilirim. İstediğim an sizi toz edebilirim. Bu güce sahibim. Buna rağmen neden arkadaşına baygınken saldırayım ki? Sence bu mantıklı mı?"

                               Bu adam iblis miydi? İblis olmadığını, lunaparkın koruyucusu olduğunu söylüyordu ama yine de çok güçlü olmalıydı. Böyle lanetli bir yerin koruyucusunun kendisi de lanetli olmalıydı.

                             Ayağa kalktım, atlı karıncadan aşağı atladım. Önce gözlerimi en uzak mesafeye götürdüm. Devasa, mavi dönme dolabın arkasında boylu boyunca uzanan kocaman bir dağ vardı. Bu dağ dimdikti. Sanki buradan bir çıkış olmasın diye büyük bir güç tarafından özellikle oraya konulmuş gibiydi. Sonra bakışlarımı çok daha yakına biraz ilerimdeki aynalarla kaplı labirente yönelttim. Duvarın üstündeki ağaç dalından burayı izlerken labirentin ne kadar karışık olduğunu düşündüğümü hatırlıyordum. Aynalı labirentin önüne kadar geldim ve orada durdum. İçeriye giremezdim, çünkü girersem oradan çıkamazdım. O labirentin ne kadar  karışık olduğunu görmüştüm ve oraya girmek bana bir şey kazandırmayacaktı.

                          "Kendini suçlamağğğğ. Hiçbir şey için kendini suçlamağğ." ses içimdeki her şeyi titretmişti. Kalbim uzun zamandır söylemeyi unuttuğu bir besteyi tekrar çalmaya başlamıştı. Boğazımda nefes almamı engelleyen bir şeyin olmasına neden oldu.  Tanıdık sesi duyunca başımı o sesin geldiği yöne çevirdim. Aynada bana tanıdık gelen bir kızın  görüntüsü vardı. Kumral saçları at kuyruğu şeklindeydi, çenesi dışarıya doğru çıkık, çekik gözlü ve ince kaşlı bir kız...

                        "Melodi!" diye seslendim. Bu oydu. Bu oydu. Kız bana doğru  bakıyordu. 

                          "Hiçbir şey senin suçun değildi. Her şey benim suçumdu."

                            "Melodi!" kız bana doğru birkaç saniye daha bakınca labirentin içine doğru girdi. Peşinden koşmaya başladım. Labirentin içine girdim. Yolun sonunda Melodi'yi gördüm. Labirent koridorunun sonuna koşarak onun yanına gittim. 

                               "Benim hatamdı. O gün orada intihar etmeye kalkışmamalıydım. Başka yerde etmeliydim. Evimde intihar edebilirdim."

                               "Melodi!"

                              "Seni de peşimden sürükledim. Benim yüzümden başına bunlar geldi."

                                 "Hayır, hiçbir şey senin suçun değil. Her şey benim suçum." Nefes alışverişhızımı kontrol edemiyordum. Nefesim düzensizleşmişti. Sanki onunla konuşurken  nefes alıp vermeyi unutuyor gibiydim. Kalp atışlarım artık tamamen hızlanmıştı. Kalp atış seslerimi duyabiliyordum. Bu ritim sadece onun yanındayken oluşan bir kalp ritmiydi ve yıllardır sahibini kaybetmiş bir ritimdi.

                             Melodi yürümeye devam etti. Yol ayrımından sağa saptı, sonra başka bir yere saptı, sonra tekrar başka yere...Nereye gidiyordu. Sonra adımlarımı hızlandırıp ona yetiştim.

                           "Melodi! Dur lütfen" dedim. Elimi onun eline uzattım. Elim sert bir cisme çarptı ona ulaşamadı. Tekrar denedim, tekrar çarptı. Onunla aramızda bir nesne vardı. Cam...

                           Bir an Melodi'nin görüntüsü kesildi. Sonra sadece iki saniye sonra  Melodi'nin görüntüsü artık labirentteki bütün camlardaydı. Koridorda yüzlerce Melodi gözüküyordu.

                           "Sonsuza dek burada kal Rüzgar. Sonsuza dek burada benimle kal." ses yüzlerce farklı yerden geliyordu. Yüzlerce farklı Melodi'nin yansımasının her biri aynı anda konuşuyordu.


ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Where stories live. Discover now