Beste Ayağa Kalkıyor

148 76 44
                                    

Melodi kollarımın arasındayken ayak sesleri tekrar gelmeye başladı. Ayak sesleri bana artık hiçbir şey düşündürtmüyordu. Sadece o anın etkisine kapılmıştım. Başka hiçbir şeyin olmadığını düşünüyor gibiydi. Ayak sesleri gittikçe yaklaşıyordu.

                       Birkaç saniye sonra ayak seslerinin sahibi göründü. Uzun beyaz saçları dağınıktı ve bir kısmı  yüzüne düşüyordu. Yüz hatları keskin ve kemikliydi. Onun kim olduğunu tanımam ancak birkaç saniyemi almıştı. Beste'ydi. Saçları beyazlamıştı hem de tamamı. Bu onun görüntüsünü garip bir şekilde daha güzelleştirmişti. Eski sevimli ifadesi değişmiş, artık hayatta çok şey görmüş insanlara has bakışlar yerleşmişti gözlerine. Yüz ifadesi eskisi gibi mutluluk dolu bir surata değil; ciddi bir surata aitti.

                    Beste adımlarını bize doğru yöneltti. Attığı her adım yere oldukça sağlam basıyor gibiydi ve güçlüydü. Bakışlarını doğrudan bana yöneltmişti. Önüme kadar geldi, sonra durdu. Hafifçe eğilerek elini bana doğru uzattı. Ben tepki vermeyince:

                      "Hadi, buradan gidelim." dedi. Sesi emir verici bir otoriterlikteydi. İnsanların onun sesini duyunca yapmasını sağlayacak güçte bir tondaydı.

                         "Ama..." diye başlayınca ben sözümü bitirmeden lafımı kesti:

                        "Burada her ne görüyorsan hepsi birer yanıltmaca, aynaların gösterdiği birer illüzyondan ibaret. Hadi, elimi tut gidelim."

                         Onun sözleri bir şekilde insanı ikna ediyordu. Söylediği her şeyi yapmam gereken birer talimat gibi hissediyordum. Tanrım bu kıza ne olmuştu böyle. Elimi onun eline doğru uzattım. Beni ayağa kaldırdı ve elimden tutarak peşinden sürükledi. Labirent koridorunda o önde, ben arkada olacak şekilde onun elini tutarak ilerledik. Yürürken hep koridorun sağ tarafına bakıyordu. Baktığı şeyin ne olduğunu anlamak için sağa dikkatlice baktım. Aynalarla kaplı koridorun tozlu cam duvarlarında parmak izi vardı. Gelirken yol boyunca tozlu aynalara parmağıyla dokunarak parmak izini bırakmıştı. Bu sayede nereden geçerek çıkışa ulaşması gerektiğini biliyordu. 

                                Beni çıkışa kadar bu şekilde götürdü. Çıkışa geldiğimizde ona sarıldım. 

                               "Sana bir şey olduğunu sanıp çok korkmuştum." dedim.

                              "Ama bana bir şey oldu zaten." dedi o bir yabancının otoriter ses tonuyla.

                             "Evet, değişmişsin. Ama saçların çok yakışmış." saçlarının gerçekten yakıştığını ve güzel olduğunu düşünüyordum ama değişen diğer özellikleri beni bir şekilde ürpertiyordu. Sanki fazla güçlü gibiydi.

                                  "Orada yıllar önce kaybettiğim birini gördüm."

                                 "Biliyorum. Artık sahte değil, gerçek bir süper kahraman oldum. Unuttun mu yoksa?"

                               Söylediği sözlerde hiçbir şaka ifadesi ya da sıcaklık yoktu. Tamamen ciddi bir tondaydı. O artık eski Beste değildi. Onun Beste olduğunu belli eden tek şey yüz hatları ve gözlerinde az kalan o muzip bir ışıltılıydı.

                               Sonra  farklı olan bir şey olduğunu düşündüm. Bir şey farklıydı, eksikti. Saatler öncesinde ben labirente girmeden önce burada olan ve şimdi olmayan bir şey vardı.

                               Fötr şapkalı adam...

                              Etrafıma bakmaya başladım. Fötr şapkalı adam neredeydi? Atlı karıncaya doğru yürümeye başladım. Orada olmalıydı belki de. Onu en son orada görmüştüm. Oraya yaklaştıkça bir kişinin yerde yatmış şekilde durduğunu fark ettim.

                           Bu kim olabilirdi.

                           Yerde yatan adamın yüz üstü şekilde yerde yattığını ve başında fötr bir şapka olduğunu fark ettim. Bu sefer yerde serili yatan Beste değil; fötr şapkalı adamdı. Buna sevinmeli miydim? Beş dakika kadar önce olsaydı sevinebilirdim ama şu an fötr şapkalı adam bana Beste'den daha az tehlikeli gibi gözüküyordu. Atlı karıncanın tepesine çıktım. Adamın yanına doğru gidip yanına varınca eğildim. Elimi adamın boynuna dayadım. Hiçbir ses yoktu. Hiçbir kıpırtı yoktu. Ne nefes alıyor ne de nabzı atıyordu. 

                           İçimdeki kanın soğumaya başladığını hissettim.

                         Beste sana ne oldu böyle?

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin