Öğretmenin Geçmişi

140 63 13
                                    

Sesin nereden geldiğini bulmak için etrafımıza bakındık. Hiç kimse yoktu. Öğretmenin sesi tekrar duyuldu: "Hey oradakiler siz kimsiniz?"

                         Bizi yakalamış mıydı? Ses çok yakında gelmişti ve çok net bir şekilde duyulmuştu. O hâlde öğretmen neredeydi?

                           Beste eliyle omzumu dürttü ve bana üzerinde yürüdüğümüz su birikintisini işaret etti. Su birikintisinde öğretmenin görüntüsünün yansıması vardı. Üzerinde kahverengi bir ceket ve beyaz gömlek, başındaysa büyükçe bir şapka bulunuyordu. Onun alıştığımız giyiminden çok farklı bir giyim tarzıydı bu.

                          Öğretmenin karşısında giydiği kapüşon yüzünden yüzü gözükmeyen bir adam duruyordu. Kapüşonlu adam: 

                         "Biz karnavalın cambazlarıyız. Bize katılmak ister misin?"

                         "Size katılmak mı?" diye soru sordu önce öğretmen. Ve: "İsterim." diye cevaplandırdı soruyu bir süre düşündükten sonra. Sesi oldukça heyecanlı çıkıyordu. Aslında görüntüdeki bu kişinin yüzünün görüntüsü haricinde öğretmenle benzerliği yoktu. Öğretmenin sesindeki o keskinlik, duruşundaki kendine güven, bu adamda kesinlikle yoktu. Yine de bu adam öğretmen gibi gözüküyordu. Görünüşü onunla tamamıyla aynıydı. Belki de ona benzeyen birisiydi. Ama hiç kimse başka birine bu kadar benzeyemezdi.

                            Gözlerimi öğretmen ve kapüşonlu adamın bulunduğu alanın arkasına doğru yöneltince kalp atışlarımın hızlandığını fark ettim. Onların hemen arkasında bir karnaval vardı, giriş panosunda "Cehenneme Hoş Geldiniz" yazılı bir levha, arkasında atlı karınca, mağara, dönme dolap vardı. Bu görüntüdeki karnaval şu an bulunduğumuz karnavaldı. Yine de bir şeyler farklıydı. Peki farklı olan neydi? O zaman görüntüdeki manzarada arka planda dağlar olmadığını görmüştüm. Burası başka bir yerdi.

                            "Öyleyse gel" dedi kapüşonlu adam, öğretmene: "Gel dönme dolaba bin."

                            "Olur." öğretmen adamın söylediği söze itaat etmişti. Kapüşonlu adamın ses tonu sanki rica eder gibi zarif bir ses tonuyla çıkıyor olsa da o ses tonunun gizli bir yerlerinde emir bulunuyordu. Kapüşonlu adam kontrol odasına gidip oradaki kolu saat yönünün tersine çevirdi. Dönme dolap saat yönünün tersine doğru dönmeye başlayınca kapüşonlu adamın gülme sesleri başladı. Onun gülüşünde insanı dehşete düşüren  bir şey vardı. İnsanı ürküten bir şey...

                             Dönme dolap bir kez döndü, ikinci kez döndü, üçüncü kez...

                            Dönme dolabın içinde olan öğretmen tepeden bağırıyordu: "Ne oluyor? Yolunda gitmeyen bir şeyler var!"

                             Dördüncü dönüş, beşinci dönüş: "Ne oluyor? Bana bir şeyler olduğunu hissediyorum."

                               Kapüşonlu adam gülmeye devam ediyordu. Öğretmen bağırdıkça o mutlu oluyor gibiydi. Ama sadece bu da değil. Sanki... Sanki öğretmenin sesinin tonu da değişiyor gibiydi.

                            Altıncı dönüş, yedinci dönüş... Artık kesinlikle bu öğretmenin ses tonu değildi bundan emindim. Onun sesine benziyordu, çok benziyordu ama aynı değildi. Değişen bir şeyler vardı.

                                   Sekizinci dönüş... "Ellerim... Ellerim değişiyor. Ne oluyor bana! Ellerim küçülüyor. Beni öldürüyor musun? Ne yapıyorsun?" diye bağırıyordu öğretmenin sesi dönme dolabın tepesinden.

                                  Dokuzuncu dönüş. Artık kapüşonlu adam sadece mutlu olmuyordu sanki adamın boyu da uzamış gibiydi. Adam sanki acıdan besleniyor gibiydi. Öğretmenin acısından... Onun korkusundan besleniyordu.

                                  Dönme dolap yaklaşık on defa kadar dönünce durdu.  Dönme  dolapta öğretmenin kabinine bakınca ilk önce hiçbir şey göremedim. Sonra gözlerimi oraya daha çok odaklayınca onu gördüm: Onun kıyafetleri artık ona çok büyük geliyordu. giydiği kıyafetin kolları tamamen sarkmış, üstündeki giysi sanki on birkaç beden büyük gibi gelmişti. O zaman öğretmenin dönme  dolabının tepesindeyken: "Ellerim küçülüyor." diye bağırmasının arkasındaki nedeni görebildim. Gözlerim öğretmenin vücudundan yüzüne kaydı. Sadece vücudu değil; artık onun yüzü de küçülmüştü. Yüz hattı ancak on beş yaşında birinin yüz hattı gibiydi.

                                 Bu adama ne olmuştu böyle? Öğretmen neredeydi? Ama ben bu sorunun cevabını biliyordum. Öğretmen bu çocuktu. O çocuğa büyük gelen kıyafetler aslında öğretmenin kıyafetleriydi. Dönme dolapta öğretmenin sesinin yavaş yavaş değişmesi artık çok anlamlı geliyordu. 

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin