Neden?

104 41 17
                                    

"Maral böyle olmasından hoşlanmadı. Polis iyi biri. Neden polisin etrafını sardınız?" Maral kalabalığa doğru ilerledi. Onları durdurmaya çalışıyordu. Tekrar konuşmaya başladı: "Maral, insanların birbirini korkutmasına çok üzülüyor."

"Sen bu işe karışma." dedi okulun müdürü.

"Peki kim karışmalı? Birbirinizden şüphe duyuyorsunuz, bu lanetin kendisinden bile daha tehlikeli bir şey. Olacakları göremiyor musunuz? Hepiniz birbirinizi ölü olarak suçlayacaksınız ve sonunda birbirinizi öldüreceksiniz. Lanetin öldürdüğü insan sayısından çok daha fazlasının ölümüne yol açacaksınız." Elif, Maral'ın ardından geliyordu.

"Ölü olanı bulup öldürmemiz gerekiyor." diye tekrar etti okul müdürü.

"Evet öldüreceğiz." diye onayladı kalabalık. İnsanlar sürü psikolojisine göre hareket ederdi. İçlerinden birinin bir işi yapması diğerlerinin de yapması için geçerli sebepti. Müdür, polise doğru yönelince diğer insanlar da müdürle birlikte polise doğru yöneldi. Polis, silahını kalabalığa doğrultup onları korkutmaya çalıştı; fakat bu onları sadece birkaç saniyeliğine duraklatabildi. Ardından tekrar polise yönelmeye devam ettiler. Polis, sürekli geri çekiliyordu. Geriye doğru adım atarken diğer yandan da kalabalığa doğru bakarak onların ani bir saldırı yapmasını engellemeye çalışıyordu. Polis bir anlığına hastanenin camına doğru baktı ve camdan dışarıyı seyreden bizi gördü. O an aklına sanki çok parlak bir fikir gelmişçesine hastaneye koşmaya başladı. Bize doğru geliyor diye düşündüm. Bize doğru... Ama neden? Kaçabileceği başka bir bina olmadığı için mi? Bizim onu koruma ihtimalimiz olduğunu düşündüğü için mi?

"Buraya geliyor." diyerek Hayal benimle aynı şeyi gördüğünü doğruladı. Polis hastanenin giriş kattaki ana kapısından girdiğinde ayak sesleri hastane odamıza kadar gelmeye başladı. Ayak sesleri sertleşmeye başladı, artık insanlar koşuyordu, polis de öyle yapıyor olmalıydı. Polis, ikinci kata, bizim olduğumuz kata, geldiğinde katın giriş kapısını kapadı ve kilitledi. Hastanedeki anahtarların poliste olması mantıklı mıydı?

Polis bizim yanımıza gelerek: "Bu insanlar kafayı yemiş olmalı. Hoparlörden yapılan bir duyuru yüzünden insanlar birbirini öldürmeye can atıyor." İnsanlar polisi öldürmek istiyordu. Peki ben istiyor muydum? O, cinayet soruşturmalarında rüyalarım sayesinde ona çok fazla yararım olduğu hâlde asla minnet duymamıştı. Asla takdir etmemişti. Daha bir gün önce benden şüphelendiği için beni suçlu olarak görmüştü. Beni öldürmek için halkla birlikte saldırmıştı. Ona sağladığım bütün yardımların teşekkürünü böyle ödemişti, beni öldürmeye çalışarak. Beni öldürmeye çalışanlardan kaçarken onun bana karşı ateşlediği silahları kafamda çok net şekilde canlandırabiliyordum. Oysa şu anda aynı duruma o düşmüştü. Bir gün öncesinde beni öldürmeye çalışan insanlar, şimdi onu öldürmeye çalışıyordu. Oysa o gün beni savunan Dolunay ve Hayal vardı; polisiyse kimse savunmuyordu. Tek başına kalmıştı.

"Onların hatasını bir gün önce sen de yapmıştın."

"Biliyorum Rüzgâr, bunun için üzgünüm; ama o gün her şey çok karışıktı ve tüm oklar seni gösteriyordu. Bütün bunlar yeterince soğukkanlı düşünmemi engelledi."

Kalabalık, katın giriş kapısına dayanmıştı. Dışarıdan bağırma sesleri geliyordu. İnsanlar kapıya yükleniyordu. Hastanenin kat giriş kapısı oldukça güçlüydü ama dışarıdaki kalabalığın sayısı da çok fazlaydı. Üstelik başka bir sorun daha vardı: Dışarıdaki kalabalık kapıyı kırmayı başarıp polisi öldürdükten sonra duracak mıydı? Bu sorunun cevabını asla yaşayarak öğrenmek istemiyordum.

"Onları nasıl atlatacağız? Kapıyı aşarlarsa üçümüze de zarar verebilirler." dedim.

Polis bir anlığına şaşırdı. Buraya gelerek bizi de tehlikeye attığını ancak şimdi fark etmişti. Kalabalıktan kaçarken hiçbir şey düşünmeden, gördüğü ilk korunaklı binaya girmek istemişti sadece.

Kapıdan bir kez daha ses duyuldu. Dışarı çıkmamız gerekiyordu. Polis hasta odasına doğru yönelip camdan dışarı baktı. Dışarıda kimse yoktu. Herkes hastaneye girmiş, üçüncü kat giriş kapısını kırmaya çalışıyordu.

"Dışarısı bomboş. Eğer dışarı çıkmayı başarırsak bizi yakalayamazlar." dedi.

"Peki nasıl çıkacağız? Bu yükseklikten atlayamayız."

"Benim bir fikrim var. Gelin benimle." Polisin peşinden yangın merdivenlerine doğru yola koyulduk. Yangın merdivenleri hastanenin dış tarafında asılı olarak yapılmış ve kırmızı renkteydi. Her kattan yangın merdivenine giriş vardı. Merdivenleri sessizce inmeye başladık. Hastaneden indiğimizdeyse gerçekten etrafta kimse yoktu. Onların bizi bulması zaman alacaktı. Önce üçüncü kat kapısını kırmaları gerekiyordu. Orada bizi göremediklerinde etrafta her yeri arayacaklardı ve bizim olmadığımızı fark ettiklerinde dışarı çıkmanın bir yolunu bulacaklardı.

"Artık özgürüz, kaçabiliriz." Diye seslendi polis sevinç içinde. Bu cümleyi kurduğundaysa büyük bir metalik ses yankılandı. Polis elini göğsüne götürdü. Göğsünde kırmızı bir leke belirmişti ve bu leke giderek artıyordu. Polis, etrafına bakmaya koyuldu ve onu gördü. Sarp... elinde bir silah vardı ve onu polise doğrultmuştu. Sarp'ın elindeki silah tekrar ateşlendi. Bu sefer polis ayakta durmakta zorlandı; yere çöktü: "Neden?" diye sordu.

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin