Rüyamdaki Kız Kim

141 54 22
                                    

"Sana yardım edeceğimi söylemiştim Rüzgar." ince bir çovcuk sesi kulağımda yankılanıyordu. Sözleri işitsem de tamamını anlayamıyordum. Zihnim uyuşmuş durumdaydı. Sesleri anlamam onları duyduktan ancak birkaç saniye sonra oluyordu.

                  "Ben her zaman sana yardım ederim Rüzgar. Sen sadece yardımımı iste. Sana her zaman yardım etmeye gelirim. Çünkü sen benim tamircimsin."
                  Tamirci. Ne demişti? Tamirci. Onun tamircisiydim. Zihnimde bir görüntü canlandı rüyalarımda bedenine girdiğim kızın küçükken yaşadıkları. Annesini ve babasını birbirine dikmesi. Annesi ve babasının onu kafese kapatarak orada beslemesi. Küçük kızın bana tamircim demesi...

                  "İyisin Rüzgar. Yaşıyorsun. Ben var oldukça sen hep yaşayacaksın. Asla zarar görmeyeceksin. Sen yaralandıkça ben seni  tamir edeceğim. Çünkü sen benim kalan tek ailemsin. Senden başka da ailem yok. Kalan son ailemi hep koruyacağım."

                    Aile...Ne diyordu? Aile... Ailem neredeydi? Anne ve babam yıllar önce ölmüştü. Melodi'yi korumayı başaramamıştım ve ellerimim arasından kayarak ölmüştü. Peki ya ablam? O benim kalan tek ailemdi ama ona haber vermeden çok uzaklara gitmiştim. Onu tek başına bırakmıştım. Annesi ve babası ölen tek kişi benmişim gibi, bundan tek etkilenen benmişim gibi davranmıştım. Oysa ablam ailemin ölümünden daha çok etkilenmişti. Ama onun üzülecek zamanı bile olmamıştı. Çünkü bakması gereken bir kardeşi  vardı. O, bana bakabilmek için üniversitesinden ayrılarak işe girmişti. Oysa ben onu yüzüstü bırakmıştım. Ne kadar bencil biriydim.

                     Gözlerimi açtığımda bulanık bir görüntü çıktı gözlerimin önünde. Yere bakıyordum. Başımı sağ tarafa çevirdim. Hâlâ sokaktaydım ve sokağın ortasında yığılıkalmış duruyordum. Artık bedenimde ağrı yoktu, uyuşukluk da yoktu. Hiçbir şey hissetmiyordum. Hiçbir şey.

                     "Nihayet uyandın Rüzgar. Benden her zaman yardım  isteyebilirsin. Söylemen yeterli ve ben her zaman yardım için geleceğim. Ne olursa olsun. Nasıl bir durumda olursam olayım geleceğim. Sadece yardımımı iste."

                     "Kâbus?" dedim  sesi tanıyarak. Bu o çocuğun sesiydi. Zihnim yine bana oyun oynuyordu. Başıma bir darbe mi almıştım? Kalabalıktan birisi bana taş mı fırlatmıştı? Dolunay'ın yıldırımlarından birisi bana mı isabet etmişti? Bilmiyordum.
                      "Evet, benim tamircim. Seni tamir etmek için buradayım."

                       Etrafa bakmaya başladım. Herkes buradaydı. Arkamdaki ve yanımdaki kalabalık... Herkes buradaydı. Ama bir şey farklıydı. İnsanlar hareket etmiyor; nefes bile almıyorlardı. Onlara ne olmuştu?

                       "Ben öldüm mü?" diye sordum ifadesizce. Korkmamıştım. Ölüm benim için bir şey ifade etmeli miydi bilmiyordum. Ondan korkmalı mıydım?

                       "Hayır. Sen asla ölmeyeceksin. Ben yaşadığım sürece buna asla izin vermeyeceğim."

                       "Peki o zaman ben neredeyim?"
                       "Rüyadasın. Baygınlık geçirdin hepsi bu."

                        Yanımdaki trafik lambasının direğini tutarak ayağa kalktım. Ayağa kalkmam için tüm gücümü vermem gerekmişti. Vücudum yorgundu. Nefes almakta zorlandığımı hissettim. Artık bir şeyler hissetmenin verdiği bir rahatlama vardı içimde. Hissettiğim şeyler ne kadar beni yorsa da bu sayede yaşadığımı anlayabiliyordum.

                         Gözlerşmşn önündeki şeyi gördüğümde kalp atışlarımın hızlandığını hissetmeye başladım. Bu kendi bedenimdi. Kendi bedenimi görüyordum. Yolda yere yığılmış şekilde duruyordu. Yalnızca on metre ilerimdeydi. O bedenin birkaç metre arkasındaysa kalabalık vardı.

                        Neler oluyordu?
                        "Ben öldüm mü?" diye sordum tekrar Kâbus'a.
                         "Hayır, ölmedin. Sadece rüyadasın. Benim bedenimdesin. Bu sefer eski zamanda değil; şimdiki zamandasın."
                         Kâbus'un söylediği şeyleri anlamıyordum. Anlamlandıramıyordum. Kendi bedenim karşımda yere yığılmış şekilde duruyordu.
                        "Gel." diye seslendi. Elimden tutarak beni bir yere doğru çekiştirmeye başladı. "Yavaş yürümeliyiz; çünkü şu an içine girdiğin bedenim pek güçlü durumda değil. Şu ana kadae hep üç  yıl önceki bedenimin içindeydin. O bedenim sağlıklıydı, şimdiki bedenimse değil."

                         Anlıyor gibiydim. Kâbus rüyalarımda bedenine girdiğim kızın çocukluk hâlinin bir görüntüsüydü. Bunu zaten bana söylemişti. Kâbus'un söylediğine göre  rüyalarımda onun gerçekte yaşadığım zamanki bedenine değil de üç yıl önceki bedenine giriyordum. Şimdiyse ne olmuşsa şu anki bedenine girmiştim. Bu oldukça  karışık bir durumdu ama anlayabiliyordum.

                        "Kâbus, benş nereye götürüyorsun?"
                        "Bekle tamircim. Sadece biraz bekle."
                        Beni bi evin kapısının önüne kadar götürdü. Kapı kapalıydı. Kapıya işaret parmağıyla dokundu ve kapı açıldı. Kapıdan içeriye birlikte girdik. Beni salona doğru yöneltti. Oradaki bir aynayı gösterdi. "İşte, aynaya bak."

                        Aynayı seyretmeye başladım. Kendi yansımamı. Bedeninde bulunduğum kadını... Bu bedenin sahibini tanıyordum. Hem de ok iyi tanıyordum. O hep bu kadar yorgunlukmu çekiyordu? Bedeni bu kadar zayıf mıydı? Bedenindeki onca hastalığa nasıl katlanıyordu? Daha çok gençti.

                         "Ama bunların hepsini unutacağım." dedim Kâbus'a. Uyandığımda sadece birkaç saniye rüyamı hatırlayacaktım ve geri kalan zamanda her şeyi unutacaktım."

                         "Hayır, bu sefer unutmayacaksın. Öğretmenin verdiği son dersi unuttun mu yoksa?" Kâbus aynanın önünden eline bir tükenmez kalem aldı. Sonra tekrar elimi tuttu. "Gel" diye seslenerek beni dışarı çıkardı. Yerde uzanmış şekilde yatan bedenimin yanına kadar götürdü beni. Sonra kalemi bana verdi. "Bir kağıda ihtiyacın yok. Kağıt olarak elini kullan." dedi

                        Yerde uzanmış olan bedenimin yanına doğru eğildim. Kendi bedenimin yüzüne dokundum önce. Her tarafı kan içindeydi. Bedenimin elini tutarak avucunun içini açtım ve yazımı yazdım:

                        "O kız Hâyâl."
                         

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin