Adalet

107 39 18
                                    

Sarp; bir elinde defter, diğer elinde silah tutuyordu. Gözlerinde öfke ifadesi vardı.

Neden?

Bir insan az önce kendi hayatını kurtaran bir kişiye karşı nasıl böyle nefret dolu gözlerde bakabilirdi ki?

Bakabilir miydi?

Bu insan ruhunun acımasızlığı mıydı?

Bu ilçede neler oluyordu?

Lanetin bu ilçeyi böylesine ezmesinin sebebi içinde yaşayan insanların vicdansızlığı mıydı? İnsanlar neden bu kadar kötüydü?

Polis... Onunla birlikte pek çok davayı çözmüştük. Lanet hakkında soruşturmamızda onunla birlikte hareket etmiştik. Yine de sonrasında o bana sırtını dönmüştü. İnsanlar beni kovalarken bana kurşunlar yağdırmaktan geri durmamıştı.

Artık onunla ilgili her şey anlamını yitiriyordu. Çünkü o ölüyordu. Elini sağ göğsüne doğru götürdü. Akan sıvıyı durdurmaya çalışıyor gibiydi. Ama göğsüne koyduğu eli akarsuyun önündeki bir taş kadar işlevsizdi. Bir yolunu bulup akıyordu kan. Polisin gözlerinde hayal kırıklığı vardı.

"Neden?" diye sordu tekrar.

"Çünkü adalet buydu." diye seslendi Sarp.

"Defterimi okudun."

"Evet, onu okudum. Sen bir canisin."

Sarp ne diyordu böyle? Bulduğu defter... Onu karakolda bulmuş olmalıydı. Polise ait gibi gözüküyordu. Bu polisin bir tür hatıra defteri olmalıydı.

"Seni karakola tek başına yollamamalıydım. Hata ettim. İlk defa müdahale etmek istemiştim. İlk defa. Seyirci kalmak istememiştim. Çünkü izlemek bana sadece zarar getirmişti. Bu yüzden seni kurtardım."

"Bir cani tarafından kurtarılmak istemiyorum."

"Cani... Bunu öz ağabeyini balkondan atan kişinin söylemesi epey gülünç. Yaptığım şeyler canilik miydi bilmiyorum ama kötü olduğunu biliyorum. Bunun farkındayım. Ben bunu değiştirmek istemiştim."

İnsanlar hastaneden çıkmaya başlamıştı. Polisin vurulduğunu görmek onların öfkesini biraz olsun azaltmış gibi görünüyordu. Biraz önce ölü olarak suçladıkları ve ölmesini istedikleri Sarp'a artık saygıyla bakıyorlardı. Tanrım, bu insanlar ne kadar acımasızdı.

"Sen insanların öldürülmesini izleyen bir caniydin ve ölü olan sensin."

Sarp, son cümleyi söylediğinde kalabalıktan fısıltılar yükselmeye başlamıştı. Hiçbiri polisin ölmesiyle lanetin son bulacağına inanmıyordu, artık öldürmek insanların saldırganlık konusundaki temel ihtiyaçlarının dışavurumu hâline gelmişti. İnsanlar; köşeye sıkıştıklarında, hayatları söz konusu olduğunda her şeyi yaparlardı ve şimdi tam olarak her şeyi yapıyorlardı.

Polis herkesin gözlerine baktı, sonra başını yere doğru çevirdi.

"Buraya geldiğimde hiçbir şey hatırlamıyordum. Uyandığımda bir bardaydım. Barmen, bardan hiçbir çıkışın olmadığını ve onunla birlikte bir oyun oynamam gerektiğini söyledi. Onu tersleyerek bardan çıkmaya yöneldim. Barın kapısını bulmaya çalıştım. Hiçbir kapı yoktu, hem de hiçbir kapı. Bunun bir şaka olduğunu düşünmüştüm. Barda bir pencere dahi yoktu. Sanki kimsesizliğin ortasında gibiydi."

Polis konuşurken git gide sesi kısalıyordu, daha çok soluk alma ihtiyacı duyuyordu.

"Bar oldukça büyüktü. Hayatımda gördüğüm en büyük bardı. Barın büyük salonunun dışında bir bekleme salonu bulunuyordu. Benim uyandığım salon işte bu salondu. Burada bir asansör vardı. Barın dışarıyla tek temasının bu asansör olduğunu düşünüyordum. Asansörü ne kadar çalıştırmayı denediysem çalışmadı. Asansörün kartla çalışan asansörlerden olduğunu düşündüm. Eğer silahım yanımda olsaydı o barmenin hakkından gelerek asansörü çalıştırmasını zorla sağlardım. Ama silahım yanımda yoktu ve barmenin içki standının arkasında bir silah olduğunu fark etmiştim. Bu yüzden barmenin oyununu kabul etmek zorunda kaldım."


Kalabalıktan birkaç kişi de böyle bir barla ilgili hikayeler duyduklarını fısıldadılar.

Onaylayanlardan birinin okul memuru olduğunu fark ettim. Memur: "Evet ben de Yedisu'ya o barda uyanarak gelenlerin olduğunu duydum Barmen için herkes onun yüzünün gözükmediğini, çünkü kapüşon taktığını söylüyor."


"Evet bir kapüşon takıyordu ama ben onun yüzünü gördüm. Onun oyununu kabul edince birlikte içki içmeye başladık. Her içki içtiğimde bir anım aklıma geliyordu. İçkilerin aslında benim anılarımdan oluştuğunu, anılarımın sıvısı olduğunu çok sonradan fark edebildim. İlk kavuştuğum anım benim aslında bir müfettiş olduğumdu. Bu anıya kavuştuğumda barı neden o kadar dikkatli bir şekilde incelediğim bir anlama kavuşmuş oldu. Sonrasında nasıl bir dedektif olduğumu hatırladım. Ben adalete inanan bir dedektiftim. Daha doğrusu kendimin adalet dediği şeye... Suç işleyen kim olursa onu tespit edip cezalandırıyordum. Bu benim kuralımdı. Kural kuraldır."

"Bir kısmınız Yedisu'ya o bar sayesinde geldi, bunu az önce siz de söylediniz ama bunu söyleyenlerin hepsi o barı ve barmeni unuttu. Çünkü barmenin bize içirdiği içkilerin özelliği buydu. Orada geçirdiğimiz zamanı hatırlamamızı engellemekti. Bunu daha ilk içkiyi içmemle birlikte anladım. Bu yüzden orada hatırladığım her şeyi yazmayı istedim barmenden. Barmen bu istekle ilk defa karşılaştığını söyledi ama bana izin verdi. Ben de her şeyi yazdım. Sarp'ın şu anda elinde tuttuğu deftere. O benim soruşturma defterimdi."

"Sonraki bardaklarda kişiliğimin kötü yönlerini hatırladım. Evet, ben suç işleyenleri cezalandıran biriydim ama hastalıklı bir özelliğim vardı. Suç işlenmesine asla müdahalede bulunmazdım. Ben suçu engellemek isteyen biri değil, suç işleyenden intikam alan biriydim. Bir intikam kırbacıydım. Ama bu hastalıklı hâlim en sonunda benim çöküşüme neden olacaktı."

"Gece parkta yürürken bir kadının bağırma sesini duydum. Kadının sesinin geldiği yöne doğru koştum. Kadınla adamı görünce hemen bir ağacın arkasına saklandım. Adam kadının boynunu sıkıyordu. Onlara hiçbir şekilde müdahale etmedim. Suçun işlenmesini bekliyordum. Suç işlenecekti ve ertesi gün cinayet dosyasını ben alarak katili, yani önümdeki adamı cezalandıracaktım."

"Düşündüğüm gibi de oldu; adam, kadını öldürdü. Sonrasında katilin evine gitmesini bekledim. Katilin adresi, ismi, her şeyi elimdeydi artık. Kendime sadece üç gün süre vermiştim. Üç gün sonra katili adalete teslim edecektim. Suç ve ceza, suç ve intikam. Ama öyle olmadı. O katil benim aileme tecavüz etti."

"Bu anıların hepsi barda yeni içkiler içtikçe aklıma hücum ediyordu. O barmen... O barmense bütün anılarımı zaten biliyor gibiydi. Aklıma gelen her anıyla ilgili bana sorular yöneltiyordu. Sonunda son anım aklıma geldi. Her şeyden önceki son anım... Aileme tecavüz eden o alçağı öldürmeye gitmiştim. Onu ellerimle boğacaktım. Onun üstüne çullandım ve ellerimi boynuna geçirdim. Günler önce yapmam gereken şeyi o an yapıyordum. Ama işimi asla bitiremedim. Çünkü o an kafama sert bir darbe aldığımı hissettim. Bütün dünyam o an kararmıştı. Artık nerede olduğumu biliyordum. Ben ölmüştüm. O barsa bir mahkeme salonuydu. Barmense bir yargıç. Barmen, son içkiyi de içince beni söz verdiği gibi asansöre götürdü."


Polis artık tekrar gözlerini Sarp'a çevirdi: "Ama sen bütün bunları zaten biliyorsun. Çünkü bunları o deftere yazmıştım. Ama o defterde yazılı olmayan bir şey var: Ben asansöre bineceğim sırada o barda uyandığım koltuğa baktım. Orada biri uyuyordu. Bir kadın... O kadın şu an aramızda." Polis elini kaldırarak arkalarda bir yeri işaret etti. Herkes polisin elini işaret ettiği yere doğru çevirdi başını.

Maral... Onun işaret ettiği kişi Maral'dı.

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin