Beste'nin Hayali

159 80 7
                                    

Beste elini geri çekti önce. Gözlerinin içine baktığımda onların dolmuş olduğunu görüyordum. Yüzünde sanki zayıf düşmüş bir ifade vardı. Bir şeylere karşı koymaya çalışan ama bunu başaramayan bir ifade vardı. O yaşanan her olumsuz şeyden kendisini sorumlu tutuyor ve hepsini düzeltmeye çalışıyordu. Bunu yaparken kendisine ne olacağıysa onun için önemli değildi.

"Ben eğer yeterince güçlü olsaydım bu kasabada bunca insan ölmezdi. Eğer yeterince güçlü olsaydım ailem ölmezdi."

"Onların ölmesi senin suçun değil. Ben insanlar kaybettim. Çok sevdiğim insanları kaybettim." ağzımdan çıkan kelimeleri söyledikten sonra boğazımda bir düğümün oluştuğunu fark ettim. Melodi... Onu kaybetmiştim. Onu unutmaya çalışıyordum. Aşmaya çalışıyordum ama aşamazdım. Onun ölümünün suçlusu bendim. Beste'ye verdiğim öğütlerin ne önemi vardı ki. Onun düştüğü hataya ben de düşüyordum.

Beste elini fötr şapkalı adama doğru uzattı. Sonra geri çekti: "Peki karşılığında ne alacaksınız benden?" diye sordu.

"Bunu hiç kimse bilemez. Hiç kimse. Atlı karınca buna kendisi karar verir. Herkeste onun ihtiyaç duyduğu bir şey olduğu gibi ondan alınması gereken şey de vardır. Bunu sadece atlıkarınca bilir. Ve düzeni o oluşturur."

"Ben... Yeterince güçlü olacak mıyım?"

"İstediğin şey, ihtiyaç duyduğun şey neyse ona sahip olacaksın. Atlı karıncanın çalışma sistemi budur. Ve her zaman tamamen kusursuz şekilde çalışır. Bu şey bir insan değil; onda kusurlara yer yoktur."

Beste tekrar elini uzattı. Bu sefer fötr şapkalı adam onun elini tuttu. Onu yukarı çekmeye başladı. "Dur!" diye seslendim ona.

"Bir şey yok her şey yolunda." dedi fötr şapkalı.

Beste bu sefer tekrar bakışlarını bana çevirdi: "Yapmak zorundayım." dedi. Atlı karıncaya tırmandı. Beste atlı karıncaya çıkınca sanki birisi düğmeye basmış gibi çalışmaya başladı. Beste'nin bulunduğu zemin saat yönünde hareket ediyordu. Onun yüzündeki korkmuş, zayıf düşmüş ifadeyi hissedebiliyordum. Sanki ayakta duracak kadar bile cesareti kalmamış bir ifadeydi. İçimde bir şeylerin onu gördükçe erimeye başladığını hissedebiliyordum. Herkesi kurtarmak için kendisini tehlikeye atıyordu...

Atlı karıncanın dönen zemini dönerek Beste'yi atlı karıncanın ortasındaki büyük silindirin arkasına götürdü. Sonra tekrar Beste göz önüne çıktı. Sonra bir tur daha. Fötr şapkalı adam bana el sallıyordu. Bana: "Sen de gelmek istemediğine emin misin? Bana ihtiyacın olan pek çok şey var gibi gözüküyor. Kaybettiğin birisi gibi mesela."

O adam bunu söylediği anda kalbimden boğazıma doğru yayılan büyük bir darbe duygusunu hissettim.

Melodi... Melodi'yi nereden biliyordu? Bilebilir miydi? Bilemezdi. Bilmekten öte böyle bir adamın ondan haberi olması ihtimaline katlanamazdım.

"Her şey birazdan bitecek." dedi fötr şapkalı adam. İçimden atlı karıncaya atlayıp Beste'yi oradan çekerek almak için dayanılmaz bir istek duyuyordum. Ama içimde bir şeyler bunun her şeyden daha çok tehlikeli olduğunu söylüyordu. Atlı karınca döndükçe Beste tekrar ortaya çıkıyordu. Beste'nin bu sefer yanağından yaş süzüldüğünü görüyordum.

Bir yerlerden garip bir müzik sesi geldiğini işitiyordum. Ses nereden geliyordu? Atlı karıncadan mı? Duvarın tarafından mı? Bunu anlamak mümkün değildi. Belki buradaki her yerden geliyordu. Sonra zihnimde lunaparkın girişindeki yazı canlandı: "Cehenneme Hoş Geldiniz." ardından fötr şapkalı adamın bizi gördüğü ilk anda söylediği sözler kulaklarımda yankılandı: "Cehenneme hoş geldiniz."

Atlı karıncanın hareketleri yavaşlamaya başlayınca alanı daha iyi görebilmeye başladım. Beste yere yığılmış, cenin pozisyonunda yatıyordu.

"Beste!"

"Sakin ol, onun bir şeyi yok." dedi fötr şapkalı adam. Atlı karınca tamamen durunca alana atlayıp Beste'nin yanına gittim. Onun derin soluklar aldığını görebiliyordum. Gözleri kapalıydı ama sağlıklıydı, nefes alabiliyordu. Sadece baygın gözüküyordu.

"Onun bir şeyi yok."

"Ondan ne aldın?"

Fötr şapkalı adam gülmeye başladı: "Normalde herkes kendilerine ne verildiğini sorar, sense ne alındığını soruyorsun. İlk defa senin gibi biriyle karşılaşıyorum." Sonra düşünür gibi yapıp ekledi: "Gerçeği tek başına benim seninle yeterince karşılaşmamı sağlıyorsun."

Adamın dediklerini önemsemedim ve dinlemedim. Sorumu tekrarladım: "Ondan karşılığında ne aldın?"

"En değer verdiği şeyi aldım".

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin