Beste'nin Hikâyesi

169 85 9
                                    


Öğretmen, o hiç yaşlanmıyordu. 1965 senesinde ve şimdi aynı yaşta gözüküyordu. Peki ya neden? Bir insan nasıl olurdu olurdu da elli beş yıl boyunca aynı yaşta gözükebilirdi? Yaşından küçük ya da büyük gösteren insanları görmüştüm. Kedi onlardan biriydi mesela. Kedi  hepimizden  iki yaş küçük gösterirdi. Peki ya bir insan elli beş yaş genç gösterebilir miydi? 

                         İnsanlar bu kadar genç gösteremezdi. Ama bu kural insanlar için geçerliydi. En azından yaşayan insanlar için... Ölüler için geçerli değildi. Ölüler hep aynı yaşta kalırdı. Öldükleri yaşta. Sizden elli yaş büyük biri dahi öldüğünde elli yıl önceki görüntüsüyle hatırlanırdı. Ve hep öyle kalırdı.

                            Peki şimdi biz öğretmeni mi öldürecektik?

                           Bu ilçeye gelen çoğu kişi tek başına gelirdi. Ailesi yanında olmazdı. Çünkü buraya gelenler, bir şeylerden kaçtığı için buraya gelirdi. Ve insanlar tek başına kaçardı. Öğretmen burada tek başına kalan çocukların ailesi gibi olurdu. Hep onlarla birlikte olurdu. Bir ölü bunu yapabilir miydi?

                         Peki şimdi onu mu öldürecektik?

                         Eğer onu öldürmezsek Her zaman insanlara fedakarlık yapan, insanları kendinden daha çok düşünen Maral'ı kaybedecektik. Zekası sayesinde geleceği oldukça parlak olan ve insanlara geleneği sevdirmeye çalışan Kedi'yi kaybedecektik. Çünkü öğretmen durdurulmadığı sürece her hafta biri ölecekti.

                       Peki bunlar öğretmenin suçu muydu? O sadece bir şekilde ölmüştü ve onu seven biri tarafından ormana gömülerek kurtarılmıştı. Belki öldüğünü ve toprağa gömülerek kurtarıldığını hatırlamıyordu bile.

                       Peki ya Hayal? Sıra ona gelebilirdi. Ölüm sırası. Her hafta  ilçeden  birisi ölecekti ve ilçenin nüfusu dört bindi. Bu da her hafta dört binde bir ihtimal var demekti. Bu küçük bir ihtimaldi ama aynı zamanda oldukça yüksek bir ihtimaldi de. Hayal'in ölme riskinin olduğunu düşününce vücudumda soğuk bir ürperti hissettim.

                       Peki ya öğretmeni nasıl öldürecektik? Onu öldürmek bu kadar basit miydi? Onu öldürmeye vicdanımız dayanabilir miydi. O sadece ölüydü ama bir şekilde sadece ölü değildi de.

                       Ormanın derinliklerindeki duvarla kaplı geçit... Oraya gidecektik çünkü öğretmenin orada bir sırrı daha vardı ve anahtar öğretmendi. Bütün kilitli kapıları onunla açacaktık. Kedi bir şeyleri bahane ederek gitmişti; şimdiyse Beste'yle tek başımıza kalmıştık. Beste'yle birlikte ormanda  yol alıyorduk. Hep aynı yere doğru gidiyorduk. Gerçek bedenimdeyken Hayal'le birlikte gittiğimiz ağaçların olmadığı açıklık yere doğru gidecektik önce. Sonraysa o geçide gidecektik.

                     "Beste, buraya gelen herkesin bir hikayesi var. Hepsi yaşadığı bir olaydan dolayı buraya geldi. Peki senin hikayen nedir?"

                          "İyi bir ailesi olan güzel bir çocuktum aslında. Ailem beni severdi, ben onların tek çocuklarıydım. Annemle babam çocukları olsun diye  çok fazla uğraşmışlar ama evlenmelerinin üzerinden on yıl geçmesine rağmen bir türlü çocukları olmamış. Ben doğduğumda annem ve babam artık kırk yaşında yaklaşmışlar. Bu yüzden benim onların hayatındaki yerimi anlaman çok zor olmaz sanırım." dedi. Bunları söylerken gözlerinin uzaklara baktığını ve sesinin güçsüzleştiğini hissedebiliyordum. Derin bir nefes alarak tekrar konuşmaya başladı: "Ben  onların her şeyleri olmuştum. Tek varlıklarıydım. Bu yüzden benim üstüme çok düşmüşlerdi. Benim çok başarılı ve her şeyi yapabilmeye gücü yeten  biri olmamı istiyorlardı. İki yaşımdayken İngilizce öğrenmem için yatılı bir dadı tutmuşlardı. Kadının görevi bana bakmaktan ziyade İngilizce öğretmekti. Piyano çalmaya başladığımda altı yaşındaydım.  Okuma yazmayı daha ilkokula  başlamadan önce öğrenmemi sağladılar."

                             Beste tekrar sessizleşti. Kendisini konuşabilmek için toparlamaya çalışıyordu: "İlkokula başladığımda yaşıtlarımdan çok ileride olduğumu fark etmiştim. Onların kilometrelerce ilerisindeydim. Annem sınıf atlamam için okula talepte dahi bulunmuştu. Okul yönetimi annemi haklı  bulmuştu yine de kanunen sorun yaşayabileceklerini bunun da riskli olduğunu söyleyerek bunu yapamamıştı. Bense yaşıtlarımdan çok daha önde olduğumu anlayınca artık her şeye gücümün yeteceğini düşünmeye başlamıştım."

                      Beste'nin gözünden bir damla  gözyaşı aktığını gördüm. Sesi çok güçsüzdü artık: "Bir gün yaz tatilinde araçla farklı bir şehre giderken şehirler arası otoyolda kaza yaptık. Babamın kullandığı araba ters döndü. Ben araçtan çıkabildim. Anneme ve babama seslendim, beni duymuyorlardı. Onlara seslendim, onları dürttüm beni hissetmediler bile. Onların dışarı çıkarmaya çalıştım. Babamı dışarı çektim. Tüm kuvvetimle çektim. Onu dışarı çıkaramadım. Oysa ben her şeyi başarabilecek biriydim. Onları hastaneye götürebilseydim, bunu başarsaydım o zaman yaşıyor olabilirlerdi. Bense gün boyunca otoyoldan bir aracın geçmesini bekleyip yardım istemekten başka bir şey yapamadım. Çünkü yeterince güçlü değildim ve güçlü olmadığım için sevdiklerim ölmüştü. Sevdiklerimin zarar görmesi benim suçumdu çünkü ben yeterince güçlü değildim. Sevdiklerimi kurtarabilmem için en güçlüsü olmalıydım, yenilmez olmalıydım; bir süper kahraman olmalıydım. Ben de oldum işte."

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin