Suçlu Kim?

85 39 19
                                    



Maral... Polis, Maral'ı işaret etmişti. Maral da ölümüydü? Bu imkansızdı. O... O çok hayat dolu bir kızdı. Sürekli olarak kendisinden başkalarını düşünürdü. Kendisi mağdur olması pahasına yine de başkalarının iyiliklerini düşünürdü. O, mükemmel biriydi.


"Maral"

İnsanlar Maral'ın etrafını sarmaya başladı. Herkesin gözü onun üstüne çevrilmişti. Sarp, bakışlarını polisten Maral'a doğru çevirmişti. Polis'in kan kaybından dolayı kendisini kaybederek yere yığılmasını kimse görmemişti bile. 


"Maral, bu adam neyden bahsediyor?" Konuşan Bircan'dı. Bircan, Maral'ın kaldığı yetimhanenin müdürüydü.

"Ben... Maral bunu çok eskiden yaşadı. Maral kötü bir şey yapmadı" Maral'ın sesi titriyor ve konulurken duraksayarak konuşuyordu.

Sarp artık Maral'ı suçlamaya hazırlanıyordu: "Yani doğru söylüyor, sen de polis gibi bir ölüsün. Aslında ölü olman gerekirken birisi seni ormana gömdü ve kurtuldun öyle mi?"

"Hayır. Maral hiçbir zaman ölmedi. Maral ölseydi bunu hatırlardı. Maral, hep yetimhanede yaşadı. Bircan Hanım, ben hep yetimhanede yaşadım. Maral hiç ölmedi. Maral'ın hep yetimhanede olduğunu siz biliyorsunuz." Maral'ın kendi ses tonu çok yumuşakken artık sesinin titreyerek konuşmasıyla birlikte onun ses tonu çaresizliğini iyice ifade ediyordu. Onu dinlerken içimde bir şeylerin ezildiğini hissediyordum.

Yetimhane Müdürü Bircan'ın yüzünde birkaç saniyeliğine acıma ifadesi oluştu, sonrasında bu ifade birden kayboldu. Artık ifadesiz, iki yüzlü bir insanın suratı vardı orada. 

"Belki de sen yetimhaneye getirilmeden önce öldün ve birisi seni ormana gömüp canlandırdı bunu nereden bileceğim. Polis seni işaret etti. Sen ölmüşsün, cehenneme gitmen gerekirken buraya gelmişsin."

"Evet, o ölmeliydi. O cehennemde olmalıydı." diye bağırdı kalabalıktan birisi. Diğer insanlar ona onay verdi. İnsanlar Maral'dan artık nefret ediyordu. Hepsinin suratı ona karşı kin doluydu.

"Maral ölmedi. Maral dört yaşındayken yetimhaneye getirildi. Maral'ın ailesi ölmüştü. Bunu biliyorsunuz. Beni yetimhanede siz büyütmüştünüz. Şimdi neden... Neden böyle yapıyorsunuz."

Bircan'ın yüzündeki acıma ifadesi bir saniyeliğine tekrar  ortaya çıktı. Yine de Bircan sözlerini geri almadı. Sessiz kaldı. Ortalıkta oluşan sessizliği fırsat bilen Sarp konuşmaya başladı:

"Kendinden sürekli olarak başkası gibi bahsediyorsun. Kendin için  asla ben demiyorsun. Hep Maral şunu yaptı, Maral bunu yaptı diyorsun. Sanki Maral sen değil de bir başkasıymış gibi konuşuyorsun. Neden bu şekilde konuşuyorsun? Yoksa sen Maral değil misin? Sen ölüp ormana gömüldükten sonra içine iblis mi girdi?"

"Evet o iblis olmalı."

"O öldü."

"Ölmüş o."

"Ormana gömülenler iblis olmalı."

"O kız zaten hep tuhaf biriydi. İnsan olmadığı kesindi."

"Sürekli kendi kendine konuşurdu. Belki de cinleriyle konuşuyordu."

"Yeter!" bağıran Elif'ti. Maral'ın önüne geçti. Onu arkasına doğru çekti. Bu kızın hayatı boyunca kimsesiz olarak yaşadığını biliyorsunuz. Çocuk yetimhanede büyüdü. O, yetimhaneye girmeden önce ölüp ormana gömülerek diriltildiyse neden onu dirilten  kişi yanına almadı. Ormana gömerek dirilttiği kişiyi kim yetimhaneye  verir ki? Hangi salak bunu yapar? Bunu sizin kadar aptal insanlar bile yapmaz. Yetimhanede her akşam saat dokuzda bütün yetimlerin odalarında olup olmadığı kontrol edilir. Her akşam onlardan imza toplanılır. Eğer o öldüyse bunu ilk senin fark etmen gerekirdi yetimhane müdürü. Onun imza atmadığı tek bir gün bile olmadı. Maral'a iblis demek mantıklı mı? O ilçedeki en iyi insan. Hepiniz onu kullanarak kendi işlerinizi yaptırttınız."

 Elif kalabalıktaki insanları işaret etmeye başladı artık insanları suçluyordu: "Sen... Hatırlıyorum iki ay önce evinin boyanacağını söyleyerek ondan yardım istedin. Ama senden çok o boya yaptı. Sırf boyacıya biraz para vermemek için yaptın bunu. Sen, senin küçük çocuğunu okuldan almaya hep o gider. Senin bir işin olmadığı hâlde ona yaptırtıyorsun bu işi. Sen... Sen de küçük çocuğunu ona emanet edip evde keyif çatıyorsun. Sanki çocuğunun annesi oymuş gibi. Hepiniz onun fedakar olmasını fırsat bilip kullandınız onu. Şimdi siz değil de o mu iblis oluyor?"


Elif bağırarak konuşurken herkes susuyordu. Konuşmasını bitirince herkes bir süre daha sessiz kaldı. İnsanlar onu  ne onaylıyor ne de ona karşı çıkıyordu.

Sessizliği hoparlörden gelen cızırtılar bozdu.

"Czzzz. Ses kontrol. Ses kontrol. Maral'ın hikayesi hepimizi duygulandırdı öyle değil mi?" ses muhtara aitti. "Maral'ın hikayesini dinleyince bundan öylesine duygulandım ki onu kayıtlarda aramak istedim. Aradım da. Peki ne buldum biliyor musunuz? Hiçbir şey. Hiçbir şey bulamadım. Maral'ın ne annesinin ne babasının ne de ailesinden herhangi birisinin kaydı var. Ailesinden hiç kimsenin kaydı yok, sadece kendi kaydı var. Bir annesi bir babası asla olmamış gibi. Ama bu nasıl olur? Maral eğer kendi kendine doğmadıysa nasıl bir annesi bir babası olmaz. Üstelik dört yaşındayken anne babasının öldüğünü, bu yüzden  yetimhaneye getirildiğini söylüyor. Annesi, babası olmayan kendi kendine var olan bir kişi sadece iblis olabilir." hoparlörün sesi kesilince insanlar Maral'a tekrar öfke dolu gözlerle bakmaya devam ettiler.

"Onun bu kadar iyi olmasından belliydi zaten."

İyiliği sadece bir maskeymiş."

"Bizi kandırıyormuş."

"Onun iyiliğini hep yapay buldum zaten."

"Hiçbir insan o kadar iyi olamazdı. Bu iyiliği sadece rol demiştim önceden ama inanmamıştınız."

"O iblis."

İnsanlar Maral ve Elif'in etrafında çember oluşturdu. İki yüze yakın insanın oluşturduğu bir kalabalık ikisinin etrafını sarmıştı. Kaçacak bir yerleri yoktu. Kalabalık birer ikişer adım atarak onlara yaklaşıyordu.

"Yeter!" diye bağırdı Hayal. Gökyüzünde bir şimşeğin sesi duyuldu. İnsanlar gökyüzüne baktı. "Bu şaklabanlık yeter. Her şeyin bir açıklaması vardır. Maral bir yetim ailesi öldükten sonra yetimhaneye kayıt edildi. Onun ailesi öldüğünde kimliği tespit edilmemiş olmalı. Her şeyin bir açıklaması vardır. Bir insanın kaydında ailesi yok diye o ölü mü olmak zorunda?" Gökyüzünden önce birkaç damla su düştüğünü hissettik. Sonra düşen sular arttı doluya dönüştü. Sadece birkaç saniyede bütün kıyafetlerimiz su içinde kalmıştı.

Sarp, onu işaret ederek bağırmaya başladı: "Gökyüzündeki olayları kontrol edebiliyorsun, yağmuru, karı, şimşekleri kontrol edebiliyorsun. Seni yıllardır içimizden biri gibi saydık ama belki de öyle değildin. Bir ölüyü savunduğuna göre belki de sen de iblissin. Hiçbir insan bu yeteneklere sahip değil."

"Evet, öyle olmalı."

"Onun iblis olduğu belli."

"Hiçbir insan böyle şeyler yapamaz."

"Öldürün onu!"

Son söz söylendiği de herkes Hayal'in ve benim olduğumuz yöne doğru koşmaya başladı. Vücudum kaskatı kesilmişti, kıpırdayamıyordum. Hareket edemiyordum. Sanki vücudum donmuştu.

Gökyüzünden bir yıldırım daha düştü. Yakınımızdaki bir arabaya çarptı. Etraftaki insanlar kaçmaya başladı ama sonra durdular. Bize tekrar nefret dolu gözlerle bakmaya başladılar. Sayıları çok fazlaydı. İki yüz... Hatta belki daha fazla. Hepsini durdurabilir miydi? Hayal'in yıldırımları hepsini durdurmaya yeter miydi?


"Koş Rüzgar koş. Kaçmalıyız." elimi tutarak çektiğini hissettim. Vücudum donukluktan kurtuldu. Vücudumun kontrolü tekrar benim elimdeydi. Onunla birlikte koşmaya başladım. Maral'ın ve Elif'in de bizimle birlikte koştuğunu görüyordum.

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin