Ölen Ağabey

86 39 17
                                    

İnsanlar çaresizlik psikolojisindeyken sadece sonlarını beklerler. Sonlarının gelmesini ve yok olmayı... Ama insanlar için çaresizlikten kötü olan bir şey vardı: o da insanları bir umuda hapsetmekti. Ellerindeki küçük bir parça olan umudu kullanmak isteyen insanlar her şeyi deneyecekti. Denedikleri şeyin bir başkasına zarar verip vermemesiyse umurlarında bile olmayacaktı.

İşte Yedisu'da artık böyle bir an yaşanıyordu. İnsanlar ölüyü bulabilmek için birbirlerini suçluyordu. Bu yaşananları ancak hastanenin dar penceresinden izleyebiliyordum. Artık insanların hedeflerinde değildik, bu hedeflerden kurtulmuştuk ama yine de üstümüzdeki ürpertiyi sırtımızda hissediyorduk.

Hava kararıp gece olduğunda birisinin bağırış sesleri yankılanmaya başladı.

AĞABEY

AĞABEY

Onu öldürdüm.

Ağabeyim öldü.

Sesleri duyunca Hayal hastane yatağından, bense onun yanına yaklaştırdığım koltuktan kalktık. Ensemde soğuk bir hava hissediyordum. Bir şeylerin artık sona yaklaştığının göstergesiydi bu soğuk hava.

Etraftaki evlerin ışıkları yanmaya başlamıştı. Bazıları dışarı çıkıp onun yanına geliyordu.

"Ne oldu Sarp?"

"Sakin ol Sarp."

""Ne oldu? anlat."

Ağabeyim... Aklımda çok uzun zamandır bir soru vardı... Ağabeyimle yıllar önce köy yolunda gezerken ben ondan biraz uzaklaştım. Geri geldiğimdeyse onun bulunduğu yerde kan izleri bulmuştum. Ağabeyimi günlerce kimse görememişti. Herkes ama herkes onu kurtların kaçırdığını düşünüyordu. Bu konuda hepimiz hemfikirdik. Çünkü yolun yakınlarında kurtların ayak izlerim, bulmuştuk. O gün hava çok soğuktu ve kar vardı. Kar olduğu zamanlarda kurtların köylere indiğine çok rastlamıştık. Herkes ağabeyimin öldüğünü düşünmüştü. Fakat o günler sonara eve geri dönmüştü. Aynı kıyafetle, üstü toprak izleriyle kaplıydı.

Sarp adındaki bu çocuk abisine ne yapmış olabilirdi?

Ben... Ben o hoparlördeki konuşmayı duyunca artık endişelenmeye başlamıştım. Kafandaki sorular artmıştı. Bunu ağabeyimle konuştum. O balkonda sigara içiyordu. Onun yanına gidip konuşmaya başladım. Ona sorular sordum. Oysa bana sinirlendi. Ondan şüphelendiğim için beni hayatından sildiğini söyledi. Bana bağırdı, hakaretler savurdu. Aşırı tepki veriyordu. Biz... Biz itişmeye başladık. Sonra... Sonra o beni duvara dayadı ve ben... Ben onu tüm gücümle ittim. Ağabeyim... O balkondan düştü. Öldü. Onu ben öldürdüm. Benim yüzümden...

"Kendi ağabeyini mi öldürdün Sarp?" dedi kalabalıktan bir kadın.

Sarp, diz çöktü elleriyle yüzünü gizledi. Hıçkırmaya başlamıştı.

Ben... O benim tek ailemdi. Ailem çok erken vefat etti ve ağabeyimle ben tek kalmıştık. Ben tek ailemi öldürdüm.

"Dur Sarp, üzülme. Belki o gerçekten ölüdür. Bu durumda sen aslında onu öldürmemiş olursun. Çünkü o zaten çoktan ölmüştü. Öldürdüğün şey bir gölgeden ibaretti. Gerçek değildi."

"Ağabeyim... O gölge gibi durmuyordu.

"Onlar çok inandırıcı olabilirler Sarp. Gerçekle sahteyi karıştırman için her şeyi yaparlar."

"Sarp, bize ağabeyinin öldüğü yeri göster."

Sarp hıçkırıklarını kesmeye çalıştı. Ayağa kalktı. Evin yakınlarına bir ağacın arkasına doğru yol aldı.

Sarp'ın haykırışları bütün geceyi doldurdu.

"Oradaydı. Yemin ederim oradaydı. Ağabeyim oradaydı."

"Burada kimse yok Sarp."

Orada... Orada biri vardı. Ağabeyim oradaydı.

Sen iyi misin Sarp?

Onu düşerken görmüştüm.

Çok yoruldun Sarp. Biraz dinlenmek sana iyi gelecektir.

Düşüyordu. Düşerken bağırmıştı. Onu gördüm. Düşmüştü ve düştüğünde yere çarpma sesini duydum.

Sarp, burada kan izi de yok. Hiçbir iz yok. En azından bir iz olmalıydı.

Kan izleri vardı. Gördüm. Buradan gitmiş olmalı.

Kan izi yok Sarp. Üçüncü kattan düşen hiç kimse gidemez. Hiç kimse, anlıyor musun?

Ağabeyim evde yok.

Ağabeyin başka birine gitmiş olmalı. Kız arkadaşına gitmiştir. Sen de sadece ağabeyini kıskanıyorsun.

Kalabalığın arasından bağırma sesleri geldi. İnsanlar bir anda kargaşa içine girdi. Herkes bir yerden kaçıyordu. Kaçmayan tek kişinin yaşlı kadın olduğunu ancak birkaç saniye sonra fark ettim. Kalabalık yaşlı kadından kaçıyordu. Yaşlı kadın bir elini kalabalığa uzattı. Sanki onlardan yardım istiyor gibiydi. Kalabalıksa kadından korkmuştu. Kadın boğuluyor gibi sesler çıkarıyordu. Elleriyle sanki kendisini boğmaya çalışan görünmeyen elleri çözmeye çalışıyor gibiydi. Ama çözemiyordu. Kadın boğuk sesler çıkardı. Sonra bir bacağını yere dayayarak tek bacağının üstünde oturdu. Tekrar elini kalabalığa uzattı. Ama kimse ona yardıma gelmiyordu. Kadın bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Ne söylemeye çalışıyor olabilirdi?


Kadın yere yığıldığında kalabalıktan çığlık sesleri duyuldu. Bazı insanlar evlerine doğru kaçtı. Bazılarıysa yere yığılmış olan kadından uzaklaşmak için sokakta anlamsızca koşuyordu.

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin