Öğretmenin Hikâyesi

170 83 9
                                    

Beste'yle birlikte ağaçların olmadığı boş alana geldiğimizde önce durup etrafa baktık. Duvarla kaplı geçidin nerede olduğunu bilmiyorduk ama bulmak için saatlerimizi harcamaya hazırdık.  Rüzgarın yapraklara, ağaç dallarına vurmasıyla çıkan hışırtı sesi bizi garip şekilde korkutuyordu. Açıklık alanda olmamızdan dolayı esen bütün rüzgarın tenimize işlemesi içimizi ürpertiyordu.

                        Yolun tam aksi istikâmette yürümeye devam ettik. Bir sincabın ağaca tırmandığını gördük, bir kuşun biz yürürken cıvıldadığını... Sanki doğa bize doğru yolda olduğumuzu göstermeye çalışıyordu. Peki doğru yolun sonunda ne vardı? İşte kalp atışlarımızın hızlanmasına neden olan şey buydu.

                         Onlarca dakika boyunca yürümüştük. Hiç kimsenin ormanda bu kadar ilerlediğini sanmıyorduk. Belki de hiç adım atılmamış yerlere adım atıyorduk. Ne bulacağımız konusundaysa hiçbir fikrimiz yoktu.

                         Karşımıza büyük bir duvar çıkmıştı. Duvarın her  iki tarafı da tırmanmanın imkansız gibi gözüktüğü dimdik dağlarla çevriliydi. Ve bu iki dağın ortası boştu. İşte bu boşluk yaklaşık üç metre uzunluğundaki bir duvarla kaplanmıştı.

                         "O duvarın arkasında ne var?" Beste bunu sorarken kolumu tutuyordu ve sesi titriyordu. O duvarın arkasında her ne varsa bunun Beste'yi korkuttuğunu anlayabiliyordum. Peki beni korkutmalı mıydı? Mantıklı olan korkmaktı; ama korktuğumu sanmıyordum.

                        "O duvarın arkasında her ne varsa sorularımızın büyük bir kısmına cevap vereceğini düşünüyorum."

                     "Peki oraya nasıl tırmanacağız?" dedi bu sefer koluma iki eliyle sarılarak.

                        Bakışlarımı duvardan ona doğru kaydırdım: "Sen bir süper kahramansın. Süper kahramanlar her türlü zorluğu aşar." dedim. Bunu söylediğimde Beste'nin yüzü gülmeye başladı. Ellerini kolumdan çekti Duvara doğru yürüdü. Biraz önce onu korkutan duvar bu sefer sanki basit bir oyuncak gibiydi onun için. Duvarın yanına gitti. Duvara dokundu. Kulağını duvara getirdi. Sanki duvarın arkasında ne olduğunu bu şekilde öğrenmeyi umuyor gibiydi.

                            Duvardan bir adım geriye attı tek elini duvara dayadı, diğer eliyle de bir gözündeki göz bandını çıkardı: "Her şeyi gören göz, bize duvarın arkasına geçmek için çözüm göster." 

                              Yine hiçbir şey olmamıştı. Duvarın yakınındaki bir ağaca doğru koşup ağaca dolanmış olan sarmaşık yığınlarını topladı.

                          "Ben süper kahraman Beste duvarın arkasına geçmek için bir yol buldum."

                          "Her şeyi gören gözün nasıl bir yol buldu?" diye sordum onun oyununu sürdürerek.

                         "Önce şu ağaca tırmanacağız" dedi duvara yakın bir ağacı işaret ederek. Bu ağacın bir dalı duvarın karşı tarafına doğru sarkıyordu. "Ağaca tırmanmak duvara tırmanmak gibi zor olmayacak, çünkü ağaçta çok fazla oyuklar var. Bu da tırmanmamızı kolaylaştıracak. Tırmandıktan sonra şu dala tutuna tutuna duvarın karşı tarafındaki ucuna geçeceğiz.  Sonra sarmaşığı dala bağlayıp aşağı sarkıtacağız. Bu şekilde duvarın karşısına geçebileceğiz."

                            











ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin