Adım Katil

1.8K 261 102
                                    

        Gözlerimi açtığımda artık rüyadan uyanmıştım. Kitap kafedeki küçük odamdaydım. Etrafta dışarıdan gelen karga seserinin dışında hiçbir ses yoktu. Uzandığım koltuktan kalkmak istemiyordum. Çünkü aklımda o küçük kız vardı ve onu unutabilecek gibi de değildim. Her rüyamda bedenine girdiğim o kız... Küçüklüğünde böyle bir olay yaşamıştı.

Gözlerimden aşağı bir yaş tanesi süzüldüğünü hissediyordum.

Seni suçladığım için özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim...

Daha çok küçükken bunları yaşamıştı. O kız aklımda hep sevgi dolu, hayat dolu biri olarak kazınmıştı. Çünkü bütün arkadaşları ben onun bedenindeyken sevgi dolu gözlerle bakardı. Arkadaşlarının bu kadar sevgisini kazanmış birisi mutlu ve sevimli biri olmalıydı. Oysa gerçek çok farklıydı. Çok küçük bir yaşta çok fazla şey yaşamıştı.

Seni suçladığım için özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim...

O kızın hatıralarını izlerken o beni görmüştü, benim ona söylediklerimi duymuştu. Bunu nasıl yapabilmişti? Diğer hiç kimse beni görememişti. Diğer herkese dokunmaya çalıştığımda elim sadece boşluğa değiyordu. Oysa o kız beni görmüştü. Onun küçüklüğünü, eski hâlini görmüştüm.

Seni suçladığım için özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim...

Onun geçmişini izlerken temas kurabilmemin nedeni belki de rüyalarımda onun bedenine girmemdi. Onun bedenine girdiğim için aramızda bir şekilde bağ oluşmuş olmalıydı. Bana tamirci demişti. Bana sevgi dolu gözlerle bakmıştı. Onun bakışları içimden bir şeyleri kopartmıştı. O bana değer vermişti, beni koruyucusu olarak görmüştü. Oysa ben buna değer miydim? Değmezdim.

Seni suçladığım için özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim...

Gözümden bir damla daha yaş süzüldüğünü hissediyordum. Her gece rüyamda aynaya baktığımda gördüğüm o kızın görüntüsünün kalbimde bir şeyleri alevlendirdiğini hissedebiliyordum. Bu alevlenen şey neydi bilmiyordum. Ama ne zaman onu görsem kalbimdeki o şey alevleniyordu. Ve kalbimdeki sıcaklığı hissedebiliyordum o zaman.

O kız benim onu yanında olduğumu söylemişti. Onun yaşadıı bütün zor anlarda onun yanında olduğumu ve ona yardım ettiğimi. Ama yanılıyordu. Aslında o benim yanımda olmuştu. Zor anlarda yardım eden birivarsa bu oydu. Çünkü hayatımın en güzel günlerini onun vücuduna girdiğim rüyalarımda geçirmiştim. Bana sevgi dolu gözlerle bakan insanlar uzun zamandır olmamıştı. Melodi'nin bakışları haricinde ilk defa bana sevgi dolu gözlerle bakan birilerini görmüştüm onun sayesinde. Rüyalarımda bile olsa ben mutlu olmuştum. Ve bu onun sayesindeydi.

Kapı vuruldu ve Dolunay içeri girdi.

"Uyandın mı? İyi misin?"

Gözyaşlarımı silip toparlandım. Uzandığım koltukta doğruldum.

"Evet iyiyim." dedim gözyaşlarımı sormamasını umarak. Şükürler olsun ki sormadı. Dolunay hep beni rahatsız edecek davranışlarda bulunmaktan kaçınırdı. Sanki ideal bir ebeveyn gibiydi.

"Hayal şu pek iyi durumda değil. Ben düşündüm ki onu yanına gidip ona yardımcı olman iyi olur."

Hayal... En son onun evinde uyumuştum bunu hatırlıyordum. Şimdiyse burada uyanmıştım. Belli ki gün boyunca benim bedenime o rüyalarımdaki kız girmişti. O benim bedenimdeyken kötü bir şey yaşanmış mıydı acaba? Bunu bilemezdim ama bir şekilde ona güveniyordum artık. Sanki onu yıllarca tanyor gibiydim. Artık böyle hissediyordum.

"Hayal'in neyi var? Ona bir şey mi oldu?"

"Ona değil... Onun bir arkadaşına oldu."

"Kim? Nasıl?"

"Yedisu'daki laneti artık biiyorsun. Ormana ne zaman bir ölü gömülüp ölünün diriltilmesi sağlansa tabiatın dengeyi sağlamak için her hafta bir kişinin ölümüne neden olduğunu artık biliyorsun."

"Bir kişi mi öldü?"

"Evet biri daha öldü. Yaklaşık üç haftadır kimse ölmüyordu ama dün gece birisi daha ölmüş. Ölen kişi Hayal'in sevdiği bir arkadaşı. Bu yüzden birisinin onun yanında olmasına ihtiyacı var."

Hayal... Onunla birlikte uyuduğumdaki anı hatırladım. Onun yağmur yağdırmasını, yağmuru dinleyerek birlikte uyumamızı... Kar yağdırmasını, birlikte karda oynamamızı... Burada hayatıma renk katan çok az şey vardı. Ve Hayal onlardan biriydi. Şimdiyse onun arkadaşı ölmüştü. Onun hep melankolik olan yüz ifadesini hatırladım. Yaşadığı çok fazla acı olduğunu hissedebiliyordum. Bütün bu acıları bir gülümsemenin ardında gizlemeye çalışıyordu. Ve şimdi gizlemesi gereken bir acı daha olmuştu.

Telefonumu alıp Hayal'i aradım. Sesi üzgün mü çıkıyordu? Sinirli mi? Sanırım ikisi de değil. Yaşadığı acıya karşın güçlü olmaya çalışan birinin sesinin tınısı vardı onun sesinde. Bir şekilde güçlü kalmanın yolunu arıyordu. Nerede olduğunu sordum. Söyledi. Ölen arkadaşının evine gitmişti ama sonra kendi evine geri dönmüştü. Belki de orada kalmaya dayanamamıştı. Telefonu kapatıp dışarı çıkmak için kapıyı açtım. Dışarıda çok büyük bir yağmur yağıyordu. Yerlerde çok hızlı bir şekilde sular birikiyordu. Böyle giderse sel oluşabilirdi. Kitap kafenn kapısının tam girişinde yaklaşık otuz santimlik bir barikat konulmuştu. Dolunay bu barikatı ne zaman yağmur yağsa oraya sabitlerdi bu şekilde dışarıda ne kadar yağmu yağarsa yağsın kitap kafeye su asla girmezdi. Ama bu sefer sular çok hızlı yükseliyordu. Şu anda beş santim olmuş olmalıydı. Yağmuru kimin yağdırdığını biliyordum. Hayal olmalıydı. Yedisu'ya gelirken yanımda yağmurluk da mont da getirmemiştim. Yanımda sadece kazaklarım vardı. Hepsi bu. Hayal'i arayıp yağmuru kesmesini mi söylemeliydim? Ama bunu yapamazdım. Yağmur onun üzüntüsünü yatıştıracaksa o zaman devam etmeliydi.

Yağmurlu havaya adımımı attım. Ayakkabılarımın içinin sularla dolduğunu hissediyordum. Yürümeye başladım, sadece birkaç saniyede bütün kıyafetlerim tamamen ıslanmıştı. Kollarımla vücudumu sardım ve hızlı şekilde yürümeye başladım. Ayaklarımı aşan su birikintisi yüzünden yürürken dengemi sağlamak zor oluyordu.

Bütün vücudum ıslandığı için vücudum titremeye başlamıştı. Yağmuru daha az hissetmek için ağaçların altından yürüyordum ama yine de yağmurdan yeterince korunamıyordum. Bir ağacın önünde durup soluklanmaya başladığımda artık su birikintisi iyice yükselmişti. Yaklaşık on beş santim olmuştu ve artık yürümem iyice zorlaşmıştı. Yüzümden sürekli sular aktığını hissediyordum. Sulardan bazıları gözüme giriyor ve bu önümü görmemi zorlaştırıyordu. Bu yüzden başımı eğik tutarak duruyordum artık. Ağacın önünde soluklanmaya başladığımda Hayal'in evini görebiliyordum artık.

Gücümü toparlamaya çalışarak ürümeye devam ettim. Hayatımda kesinlikle bu kadar büyük bir yağmur görmemiştim. Belki de kimse görmemişti. Hiç kimse... Bu yağmur aslında Hayal'in gözyaşları olmalıydı. Bir arkadaşını kaybetmişti ve kendisini bu yüzden eksik hissediyordu. Tıpkı benim Melodi'yi kaybetmem gibi. Yürürken öksürmeye başlamıştım artık. Bu kadar soğuk bir havada böyle bir yağmura maruz kalmak hiç iyi değildi. Köü bir hastalık geçirecektim.

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin