Ateşle İmtihan

110 41 24
                                    


Dolunay, iblisin güçlerine sahipti, çünkü iblisle bir anlaşma yapmıştı. Artık her şey rayına oturmuştu. Dolunay ve Hayal'in bu güçlere sahip olmasının nedenini artık anlayabiliyordum. Zihnimin bir köşesinde bunu zaten bilsem de kendime itiraf edememiştim.

Ormanın içindeki lunaparktayken muhafızın Beste'ye söylediği söz aklıma geliyordu: "Atlı karınca sana en çok istediğin şeyi verir; ama karşılığında en değer verdiğini elinden alır." Beste en çok istediği şeyi almıştı, bir süper kahraman kadar güçlü olmuş, muhafızı yenmişti; ama karşılığında en çok değer verdiği elinden alınmıştı. Lunaparkın yeni muhafızı yapılmış bir daha arkadaşlarını, yani en değer verdiğini görmesi engellenmişti.

Aynı şeyi Dolunay ve Hayal de yapmış olmalıydı. Onlar da ormanın ortasındaki lanetli lunaparkta bir anlaşma yapmış olabilirlerdi. Dolunay'ın anlaşması barajın yapılmasını engellemek olmalıydı, peki Hayal'inki neydi?

Dördümüz de Dolunay'a bakıyorduk. Dolunaysa sessizdi, başını öne eğmişti. Kitabın sayfasını biraz koparıp ağzına attı, yemeye başladı.

"Dedikleri doğru mu?" dedi, Elif.

"Doğru söylüyor. Lanet benim yüzümden var. İnsan ne istediğine dikkat etmeli ama edemiyor. " kitabın sayfasını biraz daha kopardı, tekrar ağzına attı.

"Yani Kedi ve öğretmen senin yüzünden mi öldü? Cevabın bu mu?"

"Arkadaşlarınız da ilçedeki diğer herkes de benim yüzümden öldü. Durum bu, bunu değiştiremem."

"Sen şaka mı yapıyorsun?" Elif onu omzundan tuttu hafifçe sarsar gibi oldu. Elif kazanamayacağı bir kavgaya girmek üzere gibiydi. Dolunay, lanetin başlamasına neden olmuş olsa bile bunu umursamıyordum. O... Benim ailemdi. O benim ailemdi.

"Onu zorlama Elif. Eminim Dolunay'ın bunun için mantıklı bir açıklaması vardır."

"Hayır Rüzgar, hiçbir mantıklı açıklamam yok. Her şey benim yüzümden oldu. İnsanlar benim yüzümden öldü ve bunu değiştiremem." Dolunay'ın elinin titrediğini görüyordum. O, kendisini ne kadar mutlu gibi göstermeye çalışırsa çalışsın öyle değildi. Onun gergin olduğunu hissedebiliyordum ve bize söylemediği çok şey olduğunu. Beni elimden tutup yanına çekti. Yanındaki sandalyeye oturttu.

"Birazdan kötü şeyler olacak Rüzgar. Çok kötü şeyler olacak. Bu yüzden bu birbirimizi son görüşümüz olacak." beni kendine doğru çekti tekrar, sarıldı. Gözyaşlarının omzuma değdiğini hissediyordum.

"Bu son görüşmemiz." diye tekrarladı. Başını geriye doğru çekti.

"Kötü bir hayatım oldu, kötü bir ailem, kötü bir çevrem. Ama burada yeni bir hayat edindim, yeni bir çevre, yeni bir aile... Ailemi korumak için her şeyi yaparım Rüzgar. Beni anlamalısın. Bunu sana söyleyip öyle veda etmek istiyorum."

"Veda etmeyeceğiz."

Dışarıdan tekrar sesler duyuldu.

Yakın onları!

Yakın!

Kamyon kapının ve camların önünü kapatmıştı bu yüzden dışarıyı göremiyorduk, fakat dışarıda kötü bir şeyler olduğunu anlayabiliyorduk. Burayı yakıyorlardı. Sıcaklığın arttığını hissediyordum. Dışarıdan ateş sesleri geliyorlardı. Onlar bir şekilde yangın çıkartmıştı. Burada yanarak ölecek miydik?

"Dolunay bir şeyler yap."

"Korkmana gerek yok  Rüzgar. Ateş arındırır, temizler. Ateş asla kötü değildir."

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin