ORMANIN LANETİ ( Dram - Fanta...

By SelcukAkgul

83.2K 22.4K 5.5K

Rüzgar adında bir çocuk hastanede çoğu şeyi hatırlamıyor olarak uyanır. Bildiği pek az şeyden biri okulunda b... More

Adım Rüzgar
Yeniden Karşılaşma
Kaybediş
Yok Oluş
Rüya
Rüya 2
Arayış
Adı Hayal
Tükenen Ömür
Dolunay'ın Hikâyesi
Rüzgar'ın Rüyaları
ORMAN
Adım ELİF
KAR
KİMSİN SEN?
Gizemli Oda
Adım Kâbus
Adım Aslı
Küçük Kız
YEMİN TUTAN
Adım Katil
Yağmur
Adım Kedi
Kedi'nin Kaderi
Hasta bakıcı Maral
Kâbus'la Yeniden Karşılaşma
Kâbusun Gerçek Yüzü
Adım Ressam
Polisin Hikâyesi
Kâtil Ressam
Dedektif Kedi
Kedi'nin Aklındaki Fikir
Kedi Davayı Çözüyor
Ressamın Sırrı
Adım Taklitçi
Hayal
Soruşturma Ortağı
Laneti Durduran Kadın
Uyurgezer Bekçi
Adım Bekçi
Adım Bekçi
Bekçi Anlatıyor
Öğretmen
Öğretmenin Gizemi
Adım Beste
Öğretmen Takip Altında
Peri Çayı
Barajın Gizemi
Adım Ölü
Ölü Kim?
Beste'nin Hikâyesi
Öğretmenin Hikâyesi
Duvarın Arkası
Sen İblis misin?
Beste'nin Hayali
Aynadaki Melodi
Yüzlerce Melodi
Melodi
Beste Ayağa Kalkıyor
Dönme Dolap
Öğretmenin Geçmişi
Öğretmenin Geçmişi
Rüyadan Uyanış
Sorgu
Öğretmen Sorgu Altında
Öğretmenin Hatası
Beste'nin Laneti
Beste'nin Değişimi
Beste'nin Hikâyesi
orman
Cenaze
Kaç
Ölüm
Misafirime Dokunamazsınız!
Rüyamdaki Kız Kim
Kâbus ve Hayal
Dolunay
Maral
O kız Hayal
Hayal
Yıllarca Bekledim
Ölü Olanı Öldür
Ölen Ağabey
Kaç Sarp
Neden?
Adalet
Suçlu Kim?
Sorgu
Ateşle İmtihan
Melodi
Benim Kardeşim, Benim Sorumluluğum
Adım Melodi
Ehven-i Şer
Bina Hasar Alıyor
O Güvende
Her Şeyin Sonu

Adım Melodi

12.5K 3K 1.5K
By SelcukAkgul

Gözlerimi açtığımda kendimi yabancı bir yerde buldum. Bilincim uzun süre yarı açık yarı kapalı olarak kaldı. Uzun bir süre uykuda mı yoksa uyanık mı olduğumu anlayamadım. Neredeydim ben? Bu soruyu kendi kendime sorduktan sonra beynimin tekrar uyuştuğunu hissediyordum. Sanki bir saniye uyanıyor ve bulunduğum yeri anlamaya çalışıyor, sonraki saniyeyse tekrar uyuyordum.

Bulunduğum yerin bir hastane olduğunu fark etmemse birkaç dakikamı aldı. Beyaz duvarlar, üzerinde bulunduğum yerden çok yüksek bir yatak, başucumda bulunan bir serum... Evet, hastanedeydim.
Peki neden buradayım?
Bilmiyorum.

Neredeyim sorusunun yerini artık "Neden buradayım?" sorusu almıştı. Kaza mı geçirmiştim? Bilmiyordum. Peki ne hatırlıyordum, yaşadığım şeylere dair en son ne hatırlıyordum? Hafızam çok bulanıktı, bilincim hâlâ tamamen açılmış değildi sanırım. En son yaşadığım şeye dair ne hatırlıyordum?

Gözlerimin önünde küçük bir kız canlandı. Muhtemelen henüz sekiz yaşlarındaydı, belki bir yaş daha fazla. Görüntü biraz daha netleşince kızı daha iyi görmeye başladım. Uzun kumral saçları vardı. Saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Kısık gözleri ve küçük burnu ona sevimli bir ifade katıyordu. Ve onun gülümsemesi... onun gülümsemesi bir şekilde içimde bir şeyleri canlandırıyordu. Çoktan yok olmuş bir şeyleri. Onun canlanmasıyla birlikte içimdeki bir şeylerin burkulduğunu hissettim. Peki kimdi bu küçük kız? Onun zihnimin derinliklerinde olduğunu hissedebiliyordum.

O, zihnimde canlanınca neden içimde tuhaf bir burukluk hissetmiştim? Onu tanıyor muydum? Ben neredeydim? Neden buradaydım?

Peki ya ben kimdim? Kafamın içinde her yerde sanki duvarlar vardı ve bu duvarlar yüzünden hiçbir bilgiye erişemiyordum. Ben kimdim? Kafamın içindeki duvarları aşmaya çalıştım, hatırla, hatırla, hatırla... Ben kimdim?

Gözlerimin önündeki görüntü bulanıklaştı. Sanki buğulu bir cam gibiydi görüntü artık. Dünyayı buğulu bir camın ardından görüyor gibiydim. Kapının açılma sesini duydum. Açıldı sonra kapandı. Buğulu görüntünün ardından kapının aancak belli belirsiz bir görüntüsünü görebiliyordum.

Kapı açıldığını ve içeriye küçük bir kız girdiğini görebildim. Kızın kısa siyah saçları beyaz teniyle bir tezat oluşturuyordu. Saçlarını sanki bir erkek çocuğu gibi öne doğru taramıştı. Aslında onun kız olduğunu belirten hiçbir işaret de yoktu, göğüsleri dümdüzdü, surat ifadesi bir erkek çocuğunki gibi biraz daha geniş ve daha güçlüydü. Yine de bir şekilde onun kız olduğunu biliyordum. Kıyafetleri yer yer yırtılmıştı. Küçük kız bana suçlayıcı gözlerle bakıyordu. Bu kız biraz önce zihnimde canlanan kız mıydı? Hayır değil, dedi zihnimin içindeki bir ses.

Küçük kız kapıyı kapattı ve odanın ortasına, yatağımın tam karşısına geldi, kollarını göğsünde kavuşturdu.

"Onun kim olduğunu biliyorsun." dedi
Doğru muydu? Onun kim olduğuu biliyor muydum? Evet, sanırım biliyordum. Bir şekilde onun zihnimin derinliklerinde olduğunu biliyordum. Melodi. O kızla ilkokuldayken karşılaşmıştım. İlkokuldayken örnek olmayacak tipte bir öğrenciydim. Diğer öğrencilere karşı zorbalık yapar, onları zor duruma düşürerek eğlenirdim. Bu şekilde kendimi mutlu hissederdim. O küçük kız, Melodi, sınıfımıza yeni kayıt olan bir öğrenciydi. Sııfımıza ilk girdiği anı hatırlıyordum. Küçük, ürkek bir kızdı. Yüzü daima gülümsüyordu, sanki her şeyden mutlu olmaya çalışıyor gibiydi.

Öğretmenimiz Fevzi Erdem: "Bakın bu yeni arkadaşınız Melodi. Okulumuza yeni kayıt yaptırdı. Onunla iyi geçinmenizi ve okula alışması için yardımcı olmanızı istiyorum." demişti. Sonra nasıl anlatacağını bilemeyerek duraksamıştı. Uygun kelimeleri seçmek için uğraştığını fark edebiliyorduk. Tekrar konuşmaya başladı: "Melodi bizim özel bir öğrencimiz. Onun çok küçük bir sorunu var, bu yüzden ona yardımcı olmalısınız."

Melodi, öğretmenin yanında duruyordu. Elinde büyükçe bir defter vardı. Öğretmenimizin konuşması bittiğinde deftere bir şeyler yazmaya başladı. Sonra defteri bize doğru gösterdi:
"Adım Melodi. Ben işitme engelliyim, bu yüzden sesleri duyamıyorum; fakat elimdeki defter sayesinde sizinle konuşabilirim"

Şu anda bu anıyı hatırladığımda içimde bir şeylerin burkulduğunu hissediyordum; fakat o anda aklımdan geçen tek şey "Ne yapıyor bu salak." düşüncesi olmuştu. Örnek bir çocuk değildim. Hem de hiç.

Sonra öğretmen Medodi'ye boş sıralardan birine oturmasını söyledi. Sınıfta önümdeki sıra daima boş olurdu o zamanlar. Çünkü önümdeki kişiye şakalar yapacağımı, onu gülünç duruma düşüreceğimi bilirlerdi. Bu yüzden kimse oraya oturmazdı.

Sınıfımızda o sıralar pek çok boş sıra vardı. Okulumuz henüz yeni açılmıştı, ikinci senesiydi ve bu yüzden çok az öğrenci vardı. Dolayısıyla da her sınıfta pek çok boş sıra bulunuyordu. Melodi düz bir şekilde yürüdü ve onca boş sıra arasından benim önümdeki sıraya oturdu. Şu anda düşündüğümde Melodi gerçek hatasını o anda yapmıştı. Başka bir sıraya otursaydı her şey onun için çok daha iyi gelişebilirdi.

Karşımdaki çocuk hastane odasında gezinmeye başladı. Önce camdan dışarıya doğru baktı, sonra tekrar yatağımın bulunduğu yerin karşısına geçti:

"Her şey senin suçun. " dedi

İçimdeki bir his bunun doğru olduğunu düşünüyordu. Sanki söyleyeceğim kelimeler boğazımda düğümleniyor gibiydi. Buna itiraz edemiyordum. Ama neden? Onu tanımıyordum bile? Kendimi bile tanımıyordum. Hiçbir şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Henüz ne olduğunu tam olarak hatırlayamıyordum bile. bütün hafızam kesik kesik canlanıyordu. Yine de beni suçlayabiliyordu bu çocuk ve kalbimdeki bir his bunun doğru olduğunu hissediyordu.

"Sen gerçek değilsin." dedim neden böyle dediğimin farkına varamayarak. karşımdaki bir hayal midi? Aslında orada yok muydu? Zihnim bana oyun onuyordu.

"Evet, gerçek değilim. Ama sen de öyle."
Peki sonra ne olmuştu? Ona kötü bir şey mi yapmıştım? İçimde bir şeylerin yok olduğunu hissediyordum. Her şey seneler önce olmuştu ama yine de ben suçluydum işte. Bir şekilde her şey benim hatamdı.

Melodi sınıfımıza ilk katıldığında onun hakkında düşündüğüm şeyleri hatırlıyorum, bu ucube de ne böyle kulakları duymuyormuş özürlünün teki, diye düşünmüştüm. Yakın arkadaşlarımın da benimle aynı fikirde olduğunu hissediyordum. Sınıfımızda herkes tek kişilik sıralarda otururdu. Sağ tarafımda Yağmur, sol tarafımda Volkan adındaki arkadaşlarım vardı. Onlar Melodi'nin tam çaprazında olduğu için onu doğrudan görebiliyordu. Ona bakarak sırıtıyorlardı. Volkan önce omzuma dokunmuştu ben ona bakınca da Melodi'yi işaret edip sırıtmıştı. Onlar için alay edebilecek yeni bir şeye ihtiyaç vardı ve Melodi de bu ihtiyacı karşılamıştı.

"Peki ya sen?" diye seslendi hastane odamdaki çocuk: "Sen de onlar gibi ona zorluk çıkarmadın mı? İçlerinde en suçlusu sensin."

Doğru söylüyordu içlerinde en suçlusu bendim. Durmak bilmez bir egom vardı, bütün ilginin bende olmasını istiyordum. İnsanlar daha güçlü olmak için daima zayıfları ezerdi ve benim için de zayıf biri gelmişti, tam önüme oturmuştu, onu ezerek tüm ilgiyi toplayabilecektim. Evet, ben de ona zorluk çıkarmıştım.

O gün teneffüs zili çalınca öğretmenin gitmesini beklemiştim. Öğretmen gidince önümdeki kitabı burkup rulo hâline geirdim, sonra önümdeki Melodi'nin kulağına dayayarak bağırdım "BÖÖÖÖÖÖ!!!" sınıftaki herkes bana bakarak gülmeye başladı. Artık ilgi odağıydım. İstediğim gibiydi. İnsanların gözdesiydim. Melodi arkasını döndü, gülümsüyordu. Neden gülümsüyor diye düşünmüştüm o zamanlar, hatırlıyordum. Gülümsemesi çok içtendi, gülümsemesinde insanın içine işleyen bir şeyler vardı. Kitabımın sayfasına yazmaya başladı: "Bu çok komikti."

Neden böyle yazmıştı ki? Ben onunla alay etmek için böyle yapmıştım. Kulakları duymadığı gibi beyni de çalışmıyor olmalıydı. Evet öyle olmalıydı. Bu kadar basit bir şeyi bile anlayamamıştı. Düpedüz kafasızdı o. İşte o zamanlar böyle düşünüyordum. kitabımı hemen geri çekmiştim, bağırmaya başlamıştım: "Benim kitabım o! Sen nasıl benim kitabımı karalarsın. Başkasının eşyasını kullanmaman gerektiğini sana öğretmediler mi?"

Melodi üzülmüştü. Dediklerimi anlıyor muydu? Daha sonraki zamanlar sağırların insanların dudak hareketlerini takip ederek ne dediklerini anladıklarını öğrenecektim. Fakat henüz o anda bunu bilmiyordum kızın dediklerim karşısında üzüldüğünü görünce şaşırmıştım. Bana doğru üzgün gözlerle bakmıştı: "Öjür Dileyim"

Konuşabiliyordu da. Bu da o an için benim için şaşırtıcı bir şeydi. Melodi, tüm işitme engelliler gibi konuşabiliyordu. Fakat söylediği şeyleri işitemediği için konuşması asla normal bir insan kadar anlaşılır olmuyordu. Daima bazı sesleri yanlış seslendiriyordu. Bu yüzden coğunlukla kağıda yazı yazarak iletişim kuruyordu.

Bir sonraki teneffüste bir kağıdı buruşturarak uzak bir yere geçip onun kafasına atmıştım. Bütün arkadaşlarım gülmüştü, sınıfın ilgi odağıydım. Ona karşı ne kötülük yaparsam sınıftan o kadar saygı alacağımı hissetmiştim artık. Kimse bana ona kötü şeyler yapmamı söylemiyordu fakat benim yaptığım her şeyi ilgiyle izleyerek, yaptığım her şeye gülerek bütün sınıftaki öğrenciler de beni teşvik etmiş oluyordu. O yıllarda sınıfımdaki diğer öğrenciler Melodi'ye karşı olan her kötü davranışımı gülerek onaylamasaydı bu davranışlarımı sürdürmezdim. Fakat arkadaşlarım yaptığım her kötü eylemde daha çok gülüyor, bana daha çok saygı duyuyordu. Artık çoğu konuda bana öncelik verir olmuşlardı. Bana çok saygı duyuyorlardı. Bu saygıyı kaybetmek istemiyordum, bu yüzden Melodi'ye gittikçe daha kötü davranıyordum.

Bir gün dersin bitmesini ve öğretmenin dışarı çıkmasını beklemiştim ve dışarı çıkar çıkmaz kitabımı tekrar rulo hâline getirip onun kulağına dayadım. Bağırmaya başladım: "Sen ucubenin tekisin!"

Herkes gülüyordu, tüm sınıf, tüm sınıf bana doğru bakıyordu. Beni seviyorlardı. Evet hepsi bana saygı duyuyordu.

Bir başka gün ders sırasında onun kulağında bir şey fark etmiştim. Kulakları duymuyordu ki, kulaklarında ne olabilirdi? Kulaklık olamazdı. Başka ne olabilirdi? Ders bitip öğretmen dışarı çıkınca Melodi'nin kulağını örten saçlarını kenarı çektim ve kulağındaki şeyi gördüm. Bir cihaz. Bu cihaz onun duyabilmesini mi sağlıyordu? Ama bize sesleri duyamadığını söylemişti. Bu durumda bize yalan mı söylemişti? Yalancı. Evet, o bir yalancıydı. İşitme cihazını onun kulağından çıkardım hemen ve cama doğru koştum. Melodi peşimden gelmişti. Cihazı almaya çalışıyordu. Herkes tekrar gülmeye başlamıştı. İşte diyordum içimden, işte tekrar ilgi odağıyım. Onların beni onaylaması daha fazlasını yapmama sebep olmuştu. Cihazı camdan dışarı fırlattım.

Ertesi gün Melodi okula gelmemişti. Sol tarafımdaki sırada oturan Yağmur bana doğru sırıtarak: "O salağa haddini bildirdin, okula gelmedi." demişti.
Onların onayları benim daha fazlasını yapmama neden oluyordu. Annem ve babam ben daha çok küçük yaştayken vefat etmişti. Bana yirmi yaşına daha yeni basmış olan ablam bakıyordu. Bir çocuğun mulu ve sağlıklı şekilde yetişmesi için hem anneye hem babaya ihtiyacı vardı; bense ikisinden de yoksundum. Ablam devletten gelen yetim maaşı ve bir restoranda çalışarak kazandığı garsonluk maaşıyla evin giderlerini sağlamaya çalışıyordu. Fakat bunu yaparken çok zorlandığını fark edebiliyordum. Ablam liseyi çok iyi bir ortalamayla bitirmişti fakat annemin ve babamın vefat haberinden sonra çok istediği üniversiteye gidememişti. Onun hayalinde hep akademisyen olmak vardı ve bunu başarabilirdi, en azından annem ve babam böyle söylüyordu. Ama ailemin ölümü onun hayatında her şeyi altüst etmişti. Bana karşı her zaman güleryüzlü ve sıcakkanlıydı, fakat o güleryüzünün altında yatan büyük bir üzüntüyü daha o ilkokul çağında bile sezebiliyordum.

Ben hayatta yalnızdım işte. Yanımda sadece gününün tamamını garsonluk yaparak geçiren zavallı ablam vardı ve annemle babamın bana yaşadıkları zamanlarda gösterdikleri sevginin anıları vardı. Başka bir şeyim yoktu. Başka bir şeyim de olsun istedim, insanlar beni onaylasın, beni sevsin, bana saygı duysun... İşte o zavallı Melodi'ye yaptığım tüm işkencelerin asıl nedeni buydu.

Continue Reading

You'll Also Like

2.4K 1.5K 20
Ölü biri sevilir miydi? O adamı hayatımın merkezi yaptığımda ölü birinin hatırlarına konmuştum. O bendim, ben ise o. Biz birbirimize bezeyen iki kad...
Y KARAKTERİ By Lisé

General Fiction

1.7K 363 22
'Her insan kendi hayatının başrolünde oynuyor' demiş bir yazar. İlk okuduğum da küçük zihnimi çok etkilemiş ve gözlerimin içi parlayarak ana karakter...
3.3K 1.7K 30
(Dipnot; Yazım hatalarımın çokluğundan yakında düzenlemeye alınacaktır.) İki genç kız. İki genç erkek. Eskiden malikane şimdi ise okul olan bir yer. ...
2.7K 1.2K 13
(Bölümler düzenleriyor.) Geçmişten gelen bir düşmanlık ve gezegenler arası yolculuklar... Bazıları normal bir hayat sürer, bazıları büyülü izlerle y...