Adım Taklitçi

245 133 9
                                    

Ressamın vücudundaki titreme durmuştu. Artık yüzünde ifadesiz bir şekil vardı. Tümüyle ifadesiz. Bu yüz şeklinden onun ne düşündüğünü kestirmek imkansızdı. Kedi ressamın  kimliğini çözebilmiş miydi? Ressam gerçekten de bir sanat hırsızı mıydı? Bunu bilemezdim ama şu bir gerçekti ki Kedi bu kadar kısa süre içinde Ressam'ın hakkında çok fazla şey öğrenmişti. Komiser bu kadar şeyi hayatı boyunca uğraşsa çözemeyebilirdi. Kedi'nin babası bu şehrin en zengin insanıydı ve herkes bu kadar zenginliği illegal işler yoluyla değil, zekasını kullanarak kazandığında hemfikirdi. Anlaşılan Kedi de babasına çekmişti.

                    "Hırsız mı? Ben mi?" diye haykırdı ressam. Çıldırmış gibi gülmeye başladı. Kedi onun sırlarını çözdüğü için aklını kkaybetmiş olmalıydı bunun başka bir açıklaması yoktu. Ressam ayağa kalktı kahkahası gittikçe artmaya başladı. Onun kahkahası bir şekilde beni ürpertiyordu. Bize saldırabilir miydi? Bir adım geriye attım ama bunu yapınca hemen pişman oldum. Ben kaçarsam Kedi ne yapacaktı? Öldürülecek miydi? Buna tekrar izin veremezdim.

                   "Dediklerim doğru değil mi miyav? Yanlış mı çözmüşüm?" Kedi üzülmüş şekilde elini çenesinin altına dayayarak düşünmeye başladı. O ressamın bu çıldırmı hâlinden hiç korkmuşa benzemiyordu. "O hâlde ben kaybettim miyav."

                   Bu sefer anlatmaya başlama sırası ressamdaydı. Kedi minderin üzerine oturunca ben de onun yanına gelip tekrar Kedi'nin yanındaki mindere oturdum.  Ressam onu biraz beklememiz gerektiğini söyledi ve tezahın arkasına yönelerek kendisine kahve yapmaya gitti. Eski kahvesi bitmişti. Bize de yeni kahve isteyip istemediğimizi sordu. Ben istememiştim tekrar zehirlenme riskini göze alamazdım fakat Kedi istedi. Ona tehlike anlamına geldiğini düşündüğüm bir bakışla bakmaya çalıştım. O zaman bana: "Niye öyle ölmüş balık gibi bana bakıyorsun miyav? Seni anlamak zor." dedi. Gerçekten bu kadar zeki bir kız şu an tehlike altında olduğumuzu kavrayamıyor muydu? Onun zekasının çalışma şekli çok garipti.

                      Ressam elinde  yeni kahvelerle geldiği zaman Kedi: "Peki hiç mi bilemedim miyav?" diye sordu üzgün şekilde.

                Ressam elinde kahveyle ayağa kalktı. Kedi'nin az önce oynadığı dedektif rolünü bu kez o  oynamaya başlamıştı. "Aslında bazılarını bildin. Kabukl etmeliyim ki çok başarılısın. Bugüne kadar hiç kimse benim hakkımda bu kadar şeyi çözememişti. Peki, sırrımı sana anlatacağım çünkü sen de bana kendi sırrını anlattın. Üstelik beni kimseye anlatmayacağına dair sana güveniyorum. Sen benim sırdaşım olacaksın. Öncelikle şunu bilmelisin ki ben hiçbir zaman  bir şeyi çalmadım, çalmam da. Ben sadece asıllarını olması gereken yere koydum. İnsanlar iyi bir sanatçı olabilmek için orijinal olmak gerektiğini söyler. Bu çok saçmadır. Çünkü on binlerce yıldır var olan insanlık tarihinde artık orijinal olan bir şey kalmamtır. Kalamaz da zaten. Çünlü bugüne kadar yapılabilecek, denenebilecek her şey geçmişte yaşamış iinsanlar tarafından bir şekilde yapıldı. İnsanlar on binlerce yıldır yaşıyor bu kadar uzun zamandır yaşam varken bizim aklımıza gelen bir fikrin yeni olduğuna ve bu fikrin daha önce kimsenin aklına gelmediğine inanmak ancak ahmaklık olurdu. Orijinal ürünler verebilmek için korkarım binlerce yıl  geç doğduk. ŞU an bizim burada yaptığımız konuşma bile orijinal  değil, daha önceden pek çok kişi tarafından yapıldı."

              Ressaam biraz önce Kedi'nin yaptığı gibi gezinmeye başladı. Ressam, odadaki bir tablonun yanına gitti. Tabloda tahminen otuz yaşında olan kahverengi saçlı bir kadın tuhaf bir hayvanı kucağında tutuyordu: "Örneğin  bu tablo daha önceden  pek çok farklı kişi tarafından çizildi. Bugüne kadar yaşayıp ölmüş olan  insanları toplasak yüz milyarlarca insan yapar bu. Bu kadar insanın arasından hiç kimsenin aklına böyle bir resim yapmanın gelmediğini düşünmek için ancak ahmak olmak lazımdır. Milyarda bir kişinin aklına gelmiş bile olsa bu yüzlerce insan yapar."

                 "Ahhh bu çok sıkıcı miyav."

                  "Dinle lütfen küçük sırdaşım. Sana en büyük sırlarımı anlatıyorum. Taklitlerin  gerçeğinden daha iyi olamayacağını kim söylemiş. Tam tersine taklitler eğer taklitçi ressamın yeteneği orijinalini yapana yakınsa çok daha iyi sonuçlar üretir.Bu Dünya'da hepimiz birer takitçiyiz ünkü bugün yaptığımız her şey geçmişte ekrar tekrar başkaları tarafından yapıldı. İşte ben de bu yüzden takitçiliğimi yükselttim ünlü ressam Leonardo Da Vinci'yi taklit etmeye başladım. O kadar iyi bir taklitçi oldum ki  artık benim eserlerim  Da Vinci'nin eserlerinden daha fazla orijinal hâle geldi. Fransa'da bulunan Louvre müzesini okulda duydunuz mu? Leonardo Da Vinci'nin eserlerinin sergilendiği hani? İşte orada Leonardo Da Vinci'ye ait olduğu iddia edilen eserlerin hepsi bana ait."

                  Kedi kahve içmek üzereyken kahvesini püskürttü: "Miyav." dedi. Bu adam ne saçmalıyordu böyle.

                  "Biraz önce size gösterdiğim tablo vardı ya, o tablonun ismi Kakımlı Kadın tablosudur. Leonardo Da Vinci tarafından yüzlerce yıl önce yapılmıştır. Şimdi  bu tablonun benim yaptığı örneği Louvre müzesinde, Leonardo Da Vinci'nin yaptığı örnek ise burada. Tam karşısnızda."

                  "Bennn, anlamıyorum miyav."

                 "Anlatayım Fransa hükûmeti ünlü ressam Leonardo  Da vinci'nin eserlerini satmak istiyordu fakat halkının vereceği tepkiden dolayı bunu yapmaya korkuyordu. İşte tam da  bu noktada  devreye ben girdim. Leonardo Da Vinci'nin taklitçisiydim ama taklidi o kadariyi yapıyordum ki Da Vinci'den daha orijinal oluyordu eserlerim. Benim eserlerimi Louvre müzesine koydular. Ve sonra Fransız Devleti gerçek Da Vinci eserlerini satmaya başladı.Az önce gösterdiğim "Kakımlı Kadın" tablosu 500 milyon euroya satıldı." sonra yürüyerek onlarca insanın büyük bir masada yemek yediği tablonun yanına gitti. "Son Akşam Yemeği tablosunu 3 milyar euroya sattılar." sonra bir başka tablonun yanına gitti. Tabloda yüzünde düşünceler ve gizem barındıran bir kadın vardı: "Mona Lisa isimli bu tabloyuysa  on milyar euroya sattılar."

                  "Hâlâ anlamıyorum miyav. Eğer Leonardo Da Vinci'nin tabloları satıldıysa neden burada duruyorlar?"

                    "Çünkü onları satın alan kişiden geri  aldım. Bu yaptığım şey çalma değildi çünkü artık Da Vinci'yi o kadar iyi taklit etmeyi başarmıştım ki gerçek  Da Vinci ben olmuştum. Benim olanı onlardan gerilıyordum. Evlerine gizlice girdim ve eserleri toplamaya başladım. Ancak  adece üçünü toplayabildim. Çünkü  asistanım onlaı  geri vermezsem  her şeyi anltacağını söyledi. Beni tehdit etti. Asistanım taklit tabloalrın üretim aşamasında benimle birlikte çalışıyordu. Ben tabloları yaptıktan sonra onları özel bir fırına koyup eskimelerini sağlıyorduk. Bu şekilde insanlar tabloların yüzlerce yıl önce yapıldığından asla şüphe etmiyordu. Asistanımın bunları anlatmasından  korktum ve onu öldürdüm. Sonraysa her şeyden kaçtım, herkesten. Herkesten kaçanların sığındığı bu ilçeye geldim. Beş hafta öncesine kadar burada hayatım hiç olmadığı kaadr iyiydi.Ama beş hafta önce  gizli bir numaradan bir kadın sesi benşmle konuşmaya başladı. Bana geçmişimi anlattı, bunları nereden bildiğini bilmiyorum Devlet hariç kimse bilmiyordu, çünkü asistanımı öldürmüştüm. Sonra bana tablolara isim yazmamı istedi. Beni tehdit etti. Ben de istediği isimleri tablolara yazdım. Hepsi bu." 

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin