"Baba ne oluyor?" ses salonun kapısından gelmişti. Bu ses küçük kızın sesiydi. Küçük kız onları görünce yüzü korkuyla kaplanmıştı.

"Kaç, kaç buradan kaç!" diye bağırmaya başladım.

Şahmerdan, kızını görünce önce yüzünde birkaç saniyeliğine korku belirmişti. Ama sonra o korku ifadesi silindi. Yüzü ifadesizdi artık sanki hiçbir şey olmamış gibi. Aslı'nın karnındaki bıçağı çekti ve ayağa kalktı.

"Hiçbir şey olmadı kızım. Artık her şey yoluna girecek. Sonsuz bir mutluluğa sahip olacağız bu gece. Hepimiz, sonsuz bir mutluluğa sahip olacağız."

Küçük kızın vücudu titremeye başlamıştı.

"Kaç, kaç buradan!" tekrar bağırmıştım. Sanki yeterince çok bağırırsam beni duyabileceğine inanıyordum.

Babası ona doğru koşunca küçük kız da kaçmaya başladı. Bir kapının kapandığını ve kilitlendiğini duydum. Kız kendisini korumak için bir odaya girip kapıyı kilitlemişti.

Kâbus, elimden tutarak beni salondan dışarı çıkarttı. Şahmerdan'ın yanına götürdü.

"Şahmerdan delirerek karısını öldürdü ama bunun farkında bile değildi. Çünkü kendisini kaybetmişti. Hayatta karşılaştığı bütün kötü şeyleri o düzeltmek istiyordu. Kötülükleri engellemek zorunda hissediyordu kendisini. Ve bunları düzeltemediğinde de kendisini suçluyordu. Karısının geçirdiği krizlerden, kızının psikolojisinin kötüye gitmesinden kendisini sorumlu tutuyordu yıllarca. Eğer yeterince güçlü olsaydım kolumu kaybetmezdim; o zaman da bunlar başıma gelmezdi. Karımın ve kızımın kötü olmasının tek suçlusu benim diye düşünüyordu. Onu yıllarca etkileyen bu bunalımlar, sadece bir anlığına iradesini devraldı ve Aslı'nın ölümüne sebep oldu."

"Peki şimdi neden kızını öldürmek istiyor?"

"Sadece kızını değil, kendisini de öldürmek istiyor. O zaman... Herkes öldüğü zaman artık acıları bitecek. Huzur başlayacak. Onun düşüncesi böyle artık. Artık o da aklını kaybetti."

Şahmerdan kapıya sert bir tekme attı.

"Kızım her şey iyi olacak. Hadi aç kapıyı."

Kâbus elimden tutarak beni odaya soktu, yine hayalet gibi kapının içinden geçmiştik. Küçük kızın elinde silah vardı ve derin derin nefes alıyordu. Burası Şahmerdan ve Aslı'nın odasıydı.

"Hadi kızım aç kapıyı."

"Açma!" diye bağırdım.

"Açmayacağım" diye seslendi küçük kız. Bana mı cevap vermişti? O beni duyabiliyor muydu?

Hayır beni duymuyordu. Babasına cevap vermiş olmalıydı.

Babası kapıya tekrar tekme attı. Büyük bir ses çıkarak kapının kilidi kırıldı. Kapı ardına kadar açıldı. Küçük kız silahı ona doğru doğrulttu. Küçük kız ağlamaya başlamıştı sesi titreyerek konuşmaya başladı:

"Benden nefret etme. Ben sadece ideal bir ailem olsun istedim."

Bunları kime demişti? Babasına mı? Hayır o beni duymuyor. O beni duymuyor. Çıkar bunu aklından. Bana bunu kaç kere söyledi Kâbus, kimse beni duymuyor.

"Her zor anımda benim yanımda olduğun için teşekkürler." tetiği çekti. Kâbus elimi tutarak beni odanın dışına çekti. Beni salona doğru götürdü.

"Deminki anın saatler sonrası göreceksin." dedi. Salondan içer girdik. Küçük kız, annesiyle abasının cesetlerini yan yana oturtmuştu. Onları kollarından birbirlerine dikiyordu. Onları bu şekilde birbirine bağlamaya mı çalışıyordu?

Küçük kızın yanına gittim. Koltuğun önünde diz çöktüm: "Ben her şeyi yanlış anlamıştım. Sen... Senin yaşadığın şeyler çok kötü. Sana kızdığım için üzgünüm." Bunları söylerken başımı yere eğmiştim.

"Üzülme." dedi bir ses. Sesin içinde mutluluk dolu bir tını vardı. Sesin kimden geldiğini anlamak için başımı kaldırdım. Küçük kız bana bakıyordu. "Asla üzülme. Sen benim tamircimdim. Yıllar boyunca ne zaman kötü bir olay yaşasam yanımda sen vardın. Hep gözyaşımı sen sildin. Hayatım boyunca yanımdaydın."

"Bu olamaz!" diye bağırdı Kâbus. "O seni duyamaz, seni göremez. Bunların hepsi zaten yıllar önce yaşandı. Bu sadece bir hatıra."

"UYARI! HATIRA BİNASI ZARAR GÖRÜYOR! UYARI!" Bu ses sanki büyük bir hoparlörden geliyordu. Belki de asansördeki hoparlörden geliyordu. Sesi buraya kadar ulaşıyordu.

Küçük kız elini yanağıma doğru götürdü ve gözyaşımı sildi. Ağlıyor muydum? Ağladığımı fark etmemiştim bile. "Sen asla üzülme tamircim. Sen bana tamir etmeyi öğrettin. Ben de her şeyi tamir etmeye başladım artık. Yaşadığım tüm üzüntüleri tamir etmeye başladım. Tüm üzüntülerimi bir gülümsemenin ardında gizliyorum. O zaman bütün üzüntülerim tamir oluyor. Benim için üzülmeni istemiyorum. Sen hep mutlu ol tamircim. Çünkü sen beni hep korudun."

"Seni göremez bu sadece bir anı!"

"UYARI! HATIRA BİNASINDA SİSTEM HATASI OLUŞTU! UYARI!"

"Ben... Ben senin sayende hayatta kaldım tamirci. Sen olmasaydın ben çoktan intihar edecektim. Benden nefret etme. Ben sadece ideal bir ailem olsun istedim. Babamın kolunu kaybetmeden önceki zaman gibi. Birbirini seven, birbirini koruyan bir ailem oldun istedim. Ama olmadı işte. Bu yüzden onları birbirlerine diktim. Çünkü o zaman... Çünkü o zaman hep birbirleriyle el ele olacaklardı. Sonsuza kadar birbirlerini seveceklerdi. Sonsuza kadar mutlu bir ailem olacaktı."

"UYARI! HATIRA BİNASINDA SİSTEM HATASI OLUŞTU! UYARI!"

Küçük kız elini yanağıma getirdi ve yanağımı sevdi. Tıpkı o ağladığı zamanlarda ona yaptığım gibi. Artık ağlayan bendim. Oysa ona söylediğim gibi bütün üzüntüsünü mutlu bir gülümsemenin ardında gizliyordu. Karşısındakine güç veren bir gülümsemeydi yüzündeki: "Ben, artık herkesin kalbindeki iyiliği görüyorum tamirci. İnsanların kötü kalplerinin içindeki iyiliği görüyorum. Ben... Bunun için çaba gösteriyorum. Benden nefret etme tamirci. Ben hep iyi biri olmaya çalışıyorum. Çünkü ben... Çünkü ben... Çünkü ben senin güvenini kaybetmek istemiyorum. Bütün kötü zamanlarımda bana güç veren sen olmuştun. Gözyaşımı silen sen olmuştun. Ben de bu yüzden Tanrı'ya bir yemin ettim: senin yardımını boşa çıkartmamak için. Bütün üzüntümü mutlu bir gülümsemenin ardına saklayıp hep iyi olacağıma dair bir yemin.

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Where stories live. Discover now