Daha hızlı koşmalıydım, daha hızlı koşmalıydım, daha hızlı koşmalıydım...

Benim suçum, benim suçum, benim suçum, benim suçum...

Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim...

Peki ya gülümsemesi? Onun gülümsemesinde hep tanıdık bir şeyler olduğunu düşünmüştüm. Annem öldüğünde ben daha ilkokula bile başlamamıştım. Bana annemden geriye tek kalan şey onun gülümsemesinin anısıydı. Annemi aklıma getirmeye çalıştığım zamanlarda bulutlarla dolu bir odaya girmiş gibi hissederdim kendimi ve hiçbir şey göremezdim. Görebildiğim tek şeyse onun gülümsemesi olurdu. Yıllar sonra Melodi'yi gördüğümde de işte aynı gülümsemeyi görmüştüm. İşte tanıdık bir gülümseme. İşte tanıdığım bir şey... Onu gördüğüm ilk anda işte ondan bu yüzden nefret etmiştim, ama garip bir şekilde onu çok tanıdık bulmuştum.

Belki de onu gördüğüm ilk anda sevmiştim ama bunu asla kendime itiraf edememiştim. Bu yüzden ona kötü davranmıştım. Çünkü onu sevdiğimde elimden kaçacağını düşünmüştüm. Çünkü sevdiğim her şey elimden kaçmıştı. Çünkü sevdiğim her şey, sevdiğim herkes zarar görmüştü. Bu yüzden ona kötü davranmıştım. Bunu kendim bile bilmiyordum, çünkü hâlâ yeterince büyümemiştim. Hâlâ yeterince olgun değildim. Ama onun zarar görmesini istememiştim. Sevdiğim herkesin sonu aynı oluyordu ve sonra o çıkmıştı karşıma, tanıdık bir gülümsemesiyle bana kaybettiğim ailem, hatırlatan, hatta belki bana gerçek kendimi, olmak istediğim kendimi hatırlatan gülümsemesiyle çıkmıştı karşıma... Ondan nefret etmek zorundaydım, ona kötü davranmak zorundaydım. Çünkü bir kere daha sevdiğim bir kişiye zarar gelmesine dayanamazdım. O kadar gücüm kalmamıştı. Kendime o kadar güvenemiyordum.

Onunla arkadaş olmamalıydın, onunla arkadaş olmamalıydın...

Onu sevmemeliydin, onu sevmemeliydin, onu sevmemeliydin...

Senin suçun, senin suçun, senin suçun, senin suçun...

Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim...

Onu asla sevmeseydim güvende kalabilirdi. Benden uzakta olacaktı, onu göremeyecektim belki ama güvende kalacaktı. Benim sevdiğim herkes ölüyordu. Bu yüzden kimseyi sevmemeliydim. Onları gerçekten sevip onlardan uzak durmalıdyım. Ama bunu yapamamıştım. Çünkü bencildim, onun bana iyi gelmesinden dolayı ondan ayrılamamıştım. Çünkü bencildim, kendim mutlu olmam için onu da berbat etmiştim. Çünkü bencildim asla onun sorunlarını düşünmemiştim bile.

Melodi'nin sorunlarının olduğunun farkına varmalıydım. O her zaman yaptığı gülümsemesinin arkasında kederli bir sır saklıyordu. Bunu görmek için ona dikkatli bakmak yetebilirdi. Onun sürekli mutlu olduğunu, hiçbir şeye üzülmediğini düşünüyordum ama öyle değildi. O bütün üzüntülerini saklamak için bir maske kullanıyordu. Bir maskeydi bütün o yüz ifadesi. Onun arkasına saklanıyordu. Böylece herkes onu yanlarına alır, ona iyi davranır diye düşünüyordu belki de. Kendi üzüntülerini belli ederse ondan uzaklaşacağımı mı düşünmüştü? Ondan uzaklaşır mıydım? Onun yanında duruyordum çünkü bana iyi geliyordu. Çünkü beni üzüntülerimden kurtarıyordu. Peki ya bana maske olarak kullandığı mutlu yüzüyle değil, gerçek yüzü olan acılı, üzüntülü yüzüyle gelseydi?

Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim...

"Artık bana kim olduğunu söyleyecek misin?"

"Beni hâlâ hatırlayamadın değil mi?"

"Ne yaparsam yapayım seni hatırlayamıyorum. Sanki üzerinde bir sis perdesi var. Bu perdeyi asla aralayamıyorum."

"Öyleyse sana yardım edeyim."

Ailem öldükten sonra evimize yakın bir mezarlığa gömülmüşlerdi. Henüz dört yaşındaydım. İnsanlar o yaşlarda olan birinin hiçbir şeyin farkında olmadığına inanırdı ama ben her şeyin farkındaydım. Acı, hissettiğim ilk duygu buydu. O sıralar yaşadığım o kısacık hayatta ilk bu duyguyu yoğun olarak yaşama fırsatı bulmuştum. İnsanlar o yaşlarda olan birinin üzülmediğini düşünebilirdi, oysa ben diğer herkesten daha fazla üzülmüştüm. Çünkü ailemin ölümünden kendimi suçluyordum. Onları dinlemediğim için, dediklerini yapmadığım için, arkadaşlarımla kavga edip onları üzdüğüm için olmuştu bu olanlar. Eğer daha iyi biri olsaydım onlar zarar görmeyecekti. Ben daha uslu bir çocuk olsaydım ailem o gün trafik kazası geçirmeyecekti. Evet buna inanmıştım yıllar boyunca. Ve hâlâ içimin bir kısmı bunun doğru olduğunu düşünüyordu. Sevdiğim herkes ölüyordu. Çünkü belki de onları ben mutsuz ediyordum.

Ailemin kazayı geçirmesinden birkaç gün sonra ablam bana bir fotoğraf vermişti. Bu annemin fotoğrafıydı.Onun benim yaşlarımdayken çekilmiş bir fotoğrafıydı. Ablam bu fotoğraftakinin annem olduğunu ve onu saklamamı istemişti. O günden sonra o fotoğrafı hep pantolonumun ön cebinde taşımaya başlamıştım. Siyah kısa saçları sanki bir erkek çocuğu gibi önüne doğru taranmış, beyaz tenli ve bir kız çocuğuna göre daha geniş bir yüz hattına sahip bir yüz resmi. İşte karşımdaki çocuk buydu. Annemdi... Hafızamı geri almam için zihnimin yarattığı bir yardımcıydı. Bu yardımcı için annemden daha iyi bir kişi olamazdı.

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin