• Kaçak •

102 15 6
                                    

2004

-Neden direkt içeri girmiyoruz ki?

-Sıradan bir kaçak değil Ron, Rodolphus     'un evde olduğundan emin olmadan içeri öylece dalamayız, dedi Taylor gözünü dürbününden ayırmadan.

-Kaç gün oldu? Harry bir yandan üçüne de kahve hazırlıyordu. Dört güne yakındır bir çadırın içerisinde tıkılıp kalmışlardı.

-Dört veya beş, cep telefonumun şarjı bitti. Hermione geri dönünce beni haşlayacak.

-James'i özledim.

-Doğumuna yetiştiğin için şanslısın. İhbar altı gün önce gelseydi onu bile göremeyecektin.

-Evet, biraz da olsa şanslıydım. Ginny daha yeni hastaneden çıktığı halde onunla tek başına uğraşmak zorunda, umarım çok zorlanmıyordur.

-Ashley ve Hermione'nin başından ayrılacağını sanmıyorum. Quidditch'e ne kadar ara verecek?

-En son konuştuğumuzda emekli olmayı düşünüyordu.

-Emekli mi? Daha o kadar yaşlanmadı ki.

-Başka şeyler denemek istediğini söyledi, bir de James'e hamile kaldıktan sonra verdiği arada spora olan heyecanı öldü. Bunu o söylemedi ama ben anlayabiliyorum, maçlara bile katlanamıyor.

-Umarım onun için iyi olu... Bir dakika, hareketlenme var. Biri kapıdan içeri girdi.

Taylor dürbünü gözüne iyice yaklaştırıp izlemeye devam etti, onun haberiyle ikisi de yerinden fırlamıştı. Ron koşarak yanına geldi.

-Neye benziyor? O olduğundan emin miyiz?

-Erkek olduğu kesin, bence kaçırmamamız gerekiyor, diyerek dürbünü indirdi ve belindeki kemere astı. İkisi kapıdan çıkarken Harry'de masadan asasını alıp onlara katıldı. Çift katlı çok da büyük olmayan ağaçlar içerisine gizlenmiş eve yaklaşıyorlardı. Ev tılsımlı olduğundan birkaç metre yakınına gelene kadar çıplak gözle göremediler, Taylor sürekli dürbününden kontrol ederek onları yönlendirdi.

Nihayet çıplak gözle görebilecekleri mesafeye geldiklerinde durdular, fısıltıyla yakın bir tonda konuşuyorlardı. Taylor gümüş dürbünü tekrardan belindeki kemere taktı ve,

-Burada bekleyin, diyerek asasını çıkarttı ve evin etrafında dönerek büyülü sözleri mırıldandı. Bir dakikalık bekleyişten sonra geri gelmişti.

-Bu saatten sonra hiç kimse buradan başka bir yere cisimlenemez, nereden giriyoruz?

-Eve girişi olan tek bir kapı görüyorum, dedi Harry etrafı incelerken.

-E hadi girelim öyleyse.

-Sakin ol Ron, hiçbirimizin zarar görmemesini istiyorum. En güvenli şekilde halletmeliyiz.

Taylor asasını çekti ve Harry'i dinlemeden kapıya yöneldi. "Alohomora." diye mırıldandı ama kapı açılmadı, mühürlenmişti.

-O zaman başka bir şey deneyelim, diyerek kemerine takılı olan çakıyı çıkarttı. Sirius'un hediyesi olan çakıyı, bununla her şeyi açabileceğini söylemişti ki haklıydı da. Biraz zorladıktan sonra kilit düştü ve kapı açıldı.

İçeri adımlarını attıktan sonra hiç konuşmadılar, sadece bakışları ile anlaşarak yavaşça ilerlediler. En üst kata geldiklerinde ayak sesleri duymaya başladılar, biri bir şeyle uğraşıyordu.

Taylor direkt öne atıldı ve asasını tezgahta arkası dönük bir şeylerle uğraşan adama doğrulttu,

-Tutuklusun Rodolphus! Kaçma şansın yok, zorluk çıkartma.

Adam hareketsiz kaldı fakat cevap vermedi, ardından ani bir hareketle masada duran asayı aldı ve Taylor'u kolundan vurdu,

-Hassiktir!

Harry adama ikinci bir şans vermeden onu sersemletmişti, Taylor'un kolu kanarken Ron çantasından çıkarttığı geyikdikeni özünü onun koluna döktü.

-Sikik bakanlık kuralları yüzünden az kalsın kolumu kaybediyordum! Bundan sonra hiç kimseyi uyarmayacağım!

-İyi misin? Dedi Harry Rodolphus Lestrange'i bağladıktan sonra.

-Sanırım, ne durumda Ron?

-Muhtemelen bir iki gün sargıda kalması gerekecek ama iyileşir.

-Tamam öyleyse, hadi gidelim buradan.

Ron Taylor'u yavaşça yerden kaldırıp sağlam kolundan tutarak dışarı çıkarttı, Harry ise Rodolphus'u taşıyordu. Tılsımlı bölgeden çıktıktan sonra biraz daha yürüdüler, Taylor buraya arabasını da getirmişti.

-Kullanabilir misin? Dedi Harry sırtındaki bedeni arka koltuğa koyarken.

-Tek kolum hala sağlam.

-Arabalardan nefret ediyorum.

-Havada uçan bir süpürgeyle futbol oynamaktan çekinmiyorsun ama yerde giden dört tekerlekli, güvenlik önlemleriyle dolu bir araba mı seni korkutuyor?

-Sorun da o zaten Taylor! Havada giderken çarpacak hiçbir şey yok ama yerde milyonlarca var.

-İyi gözünü kapat o zaman. Bir an önce bakanlığa varıp şu piçi teslim etmek istiyorum. Ardından gidip yatacağım.

-Kulağa hoş geliyor.

Bir saate yakın bir sürüşten sonra arabayı park edip gizli bir geçitten bakanlığa ulaşmışlardı. Hiç kimseyle konuşmadan hızlı adımlarla yürüyüp Rodolphus'u direkt olarak bir hücreye kilitlediler ve ayrıldılar. Taylor Hermione'yi haberdar etmek için onun ofisine gidiyordu ki camdan baktığında onun bir takım kağıtlarla uğraştığını gördü. Kapıyı tıklattı ve,

-Girebilir miyim? Dedi kapı eşiğine yaslanarak. Tek eli sargılı, sağ omzunun  altı tamamen kan lekekeri ile doluydu.

Hermione onu gördükten sonra elindeki kağıtları olduğu gibi masaya bıraktı ve yanına koşup sarıldı,

-İyi misin? Koluna ne oldu?!

-İş kazası. Kurbanımız gelmeye pek istekli değildi.

-Doktora göründün mü?!

-Ron halletti sayılır. Gitmeden bir daha kontrol ettireceğim. Geri döndüğümü haberdar etmek için yanına geldim.

-İyi yaptın! Günlerdir seni merak etmekten hiçbir şeye odaklanamadım. Diğerleri iyi değil mi?

-İkiside domuz gibi. Bense eve gidip biraz yatacağım, üç gündür uyumadım.

-Tamam... Akşam görüşürüz.

-Görüşürüz.

ʜᴀʟꜰ-ʙʟᴏᴏᴅ ʙʟᴀᴄᴋ ~ ꜱᴏɴ ᴏꜰ ʀᴇɢᴜʟᴜꜱWhere stories live. Discover now