Bölüm 69 (2. Kısım)

87 19 9
                                    

Gecenin bir saati, hava hâlâ aydınlanmamıştı ama Taylor bir sebepten uyanmıştı. Gözlerini araladı ve yavaşça doğruldu, Hermione saçları suratını kaplamış bir şekilde uyuyordu.

Taylor ayağa kalktı ve ağır adımlarla Hermione'nin odasındaki cama doğru yürüdü, üstünde sadece şortu vardı. Cama yaslandıktan sonra biraz dışarıyı izledi, sabahın körü olduğundan etrafta kimse yoktu ve ortam fazlasıyla sessizdi. Resmen incin top oynuyordu, kafasını yukarı kaldırıp gökyüzüne baktığında havanın lacivertimsi bir tonda olduğunu gördü, gün doğumuna pek fazla vakit kalmamıştı. Tekrar uyumak istese de bunun imkansız olduğunu o da biliyordu, zaten uykusuz biri olduğundan bir kere uyandı mı tekrar uyuması neredeyse mümkün değildi. Biraz daha dışarıyı izledikten sonra aklına bugün Amerika'ya dönmesi gerektiği geldi, fazla durmayacaktı. Ashley'i de alıp Kovuk'a dönme niyetindeydi, biraz da içindeki özlemi gidermek istiyordu. En iyi arkadaşından aylardır uzaktı, söz verdiğinin aksine ona mektup yazmayı da ihmal etmişti. Kafasına aniden dank eden bir düşünceyle "Neden şu an gitmiyorum ki?" diye sordu içinden. Hermione uyuyordu ve yakın zamanda uyanması pek muhtemel değildi, Taylor'da bir an önce ortadan kaybolmaya pek hevesliydi çünkü onun ailesiyle yakın zamanda bir yemeği daha kaldıracak modda değildi. Çok iyi insanlardı, ona karşı harika davranmışlardı ama Taylor'un çekingenliği daha fazlasını istemiyordu, en azından yakın zamanda.

Dışarıdan vuran sokak lambalarının ışıkları odanın içinde loş bir ışık sürmesi yaratıyordu, Taylor onların sayesinde az da olsa nereye bastığını seçebilmekteydi. Yavaşça Hermione'nin masasına doğru yürüdü ve oradaki gece lambasını açtı. Gidecekse de ona bir şey bırakmalıydı, bir not.

Kafasını sola çevirdiğinde bir defter ve kalem gördü, birlikte bir kış günü çekildikleri fotoğrafın tam yanında duruyordu. Taylor siyah kaşe bir palto Hermione'yse zeytin yeşili bir kaban giymişti, Taylor'da siyah bere Hermione'deyse Gryffindor beresi vardı. Fotoğrafın ilk saniyelerinde Hermione Taylor'u yanağından öpüyor sonrasındaysa gülüşüp poz veriyorlardı. Neredeyse bir dakika boyunca tekrar tekrar fotoğrafı izledi ve sonrasında asıl yapacağı şey aklına geldi, defteri açtı ve rastgele boş bir sayfayı koparttı.

Selam, beni etrafta göremeyince geçirdiğin küçük çaplı kalp krizinin etkisi umarım bu notu görünce geçer.

Fazlasıyla erken kalktım ve aklıma bugün Amerika'ya gitmem gerektiğini geldi. Çok değil, maksimum birkaç saat geçirip Ashley'i alacağım onu Kovuk'a getirmeyi planlıyorum.

Ailene dün gece için teşekkür ettiğimi ve en kısa sürede tekrar geleceğimi söyle, ilk defa kendimi bir aileye sahipmiş gibi hissetmemi sağladılar.

Eşyalarımı almadım çünkü çok yakında döneceğim, bavulumu zahmet olmazsa Kovuk'a kadar götürebilir misin?

               Umarım habersiz gittiğim için beni haşlamazsın

                           -Baş belân

Sayfayı fotoğrafın yanına görünür bir şekilde dikti ve etrafına oklar çizdi. Ardından bavulunu çok yavaş bir şekilde masanın yanına çekti, çıt bile çıkartmıyordu.

Siyah pantolununu ve tişörtünü giydi. En üstte katlanmış bir şekilde duran kot gömleği de üstüne geçirdikten sonra spor ayakkabılarını da giydi ve cüzdanını cebine koyup yavaşça odanın kapısını açtı. Aynı sessizlikte geri kapattıktan sonra dış kapıya yöneldi, olabildiğince sessiz bir şekilde evden ayrılmayı başarmıştı. Uçuç şebekesi Hermione'nin evine çok uzak olmadığından yürüyerek gidebilirdi.

Pek uzun sürmeyen bir yolculuktan sonda Uçuç şebekesine varmıştı, açılış saatine daha bir saat olduğundan ödemesi gereken Galleon miktarı üç katıydı fakat pek umrunda değildi. 18 Galleon'u metal ağızlı kasaya teker teker yerleştirdikten sonra geçit açıldı ve saniyeler sonra zümrüt alevler eşliğinde Kaliforniya'dan çıkmıştı.

Saat gece bire geliyordu, hızlı giderse Ashley'i hâlâ uyanık yakalama şansı vardı. Dışarı çıktıktan sonra oraya yakın bir taksi durağından boş bir taksi ayarladı ve en sonunda evine varabilmişti. Kendi evine değil, bir yanda olan Ashley'in evine doğru yöneldi, cama yaklaştığında içeriden renkli ışıklar geliyordu. Biraz daha yakından baktığında onun televizyon izlediğini gördü, yavaşça cama tıkladı. Ashley'in fark etmesi çok uzun sürmemişti, koşar adım kapıya gitti.

Kapıyı açtığında konuşma fırsatı bile vermeden Taylor'un boynuna sarıldı, boğacak gibi sıkıyordu. Taylor'da aynı şekilde karşılık verdi, son zamanlardaki en mutlu ânı açık ara buydu.

-Naber, dedi ayrıldıktan sonra. Suratından tebessüm eksik olmuyordu.

-Harika! Sen? Sen nasılsın?! Ashley'in mutluluktan gözleri dolmuştu ve sesini kontrol edemiyordu.

-Mükemmelim ama biraz sessiz ol istersen. Anneni uyandıracaksın.

-Evet tabi, pardon. Şey, pek uykum yok da senin eve geçelim mi? İçeride konuşmamız pek mümkün değil annem uyuyor.

Taylor başıyla onayladı ve birkaç metre yanda olan onun evine yürüdüler, Ashley'de farklı olan bir şeyler vardı Taylor ilk bakışta fark etmişti.

-Sen ergenliğe mi girdin yoksa saçlarımı çok mu kıskanıyorsun? Dedi gülerek.

-Ne? Ashley'in kafası karışmıştı.

-Altın gibi olan saçların siyaha dönmüş ve alışkın olduğumdan fazla kısa. Gözlerin yeşil değil de mavi olsaydı gerçekten ikiz gibi duracağız.

-Güzel olmamış mı? Yaparken çok hoşuma gitmişti.

-Kötü demedim ki zaten. Sadece farklı olmuş, diyerek kapıyı açtı ve içeri girdiler.

Ashley salondaki koltuğa oturmuş onu beklerken Taylor buzdolabından içecek bir şeyler aldı. Geri döndüğünde Ashley televizyonda az önce kendi evinde izlediği kanalı geri açmıştı.

-Sen yokken bu diziye daldım, fazla sürükleyici, dedi Taylor'un verdiği enerji içeceğini kafaya dikerken.

-Ben olsam kendimden kurtulduğum için mutlu olurdum, okuldakilerle iyi gitmiyor mu?

-Hayır, gidiyor tabii ki ama sen Hogwarts'a gittiğinden beri kendimi fazlasıyla yalnız hissediyorum. Sanki bir parçam eksik gibi.

-Bende. Ama en azından iki hafta boyunca başının etini yiyebilirim. Bu arada sana bir şey soracaktım, yarın benimle Kovuk'a gelmek ister misin? Tatili orada geçirmeyi düşünüyordum.

-Kovuk mu? O ne?

-Pardon söylemeyi unuttum. Ron'un evi, yani Weasleylerin evi. Gelmek isteyeceğini düşündüm, hem Ron'a da sürpriz olur.

-Dalga mı geçiyorsun!? Tabii ki gelmek isterim, hatta tam şu anda gidebiliriz!

-Yavaş ol, şu an gitsek bile muhtemelen uyuyorlardır ve Ron'un pek erken kalkmayı seven biri olmadığını sende biliyorsun. Yarın akşam gidebiliriz, sende o zamana kadar hazırlansan iyi olur.


ʜᴀʟꜰ-ʙʟᴏᴏᴅ ʙʟᴀᴄᴋ ~ ꜱᴏɴ ᴏꜰ ʀᴇɢᴜʟᴜꜱWhere stories live. Discover now