Bölüm 65 Gece Gezintisi

73 18 12
                                    

Yağmurlu bir salı günü. Hava tamamen karanlık, etraf çamur içinde. Taylor ufak bir gezintiye çıkmıştı, sabah olmadan okula dönmesi gerekiyordu. Yasak Orman'ın derinlerine girdikçe ağaçlar göğe yükselip gökyüzünü kapatıyordu. Güneş doğmaya başlasa bile fark etmesi mümkün değildi. Patileri iyice aşınmaya başlamıştı, daha önce ev içerisinde dolaştığı olsa da yabani otlara hiç mi hiç alışık değildi. Aynı zamanda üşüyordu ve acıkmıştı. Fakat bunu önceden de tahmin ettiği için ağzında kızarmış tavuk butlarıyla dolu bir poşet gezdiriyordu, yemeği fazlasıyla ıslanmış ve kirlenmişti ama seçme şansı yoktu. Bir ağacın altına sığınıp yeri eşeledi ve poşedi parçaladı. Kemikler kurt formundayken ona tavuktan bile daha lezzetli geliyordu, 8 parça budu midesine indirmesi sadece iki dakikasını aldı. Ardından tekrar yola koyuldu, ne aradığını bilmiyordu ama bu kadar zorluğa rağmen burada geçirdiği her saniye ona zevk veriyordu. Okula geldiği ilk günden itibaren burayı keşfetmenin hayalini kurdu, insan formunda burada hayatta kalmak zor olabilirdi fakat bu haliyle fazlasıyla çevik ve dinamikti. Kürkü sırılsıklam olmuştu, çamurlu pis suların arasından koştururken sıçrayan her damlayı bir sünger gibi çekiyordu. Neredeyse iki saattir oradan oraya koşturuyordu ama hâlâ burasının yasaklı bölge olmasını sağlayacak bir şey görememişti. Tamamen yalnızdı, tek duyduğu ses bastıran yağmur ve çıtırdayan ağaçlardı. Biraz daha ilerledi, enerjisi tükenmeye başlamıştı. Daha önce kurt formunda bu kadar koşturmamış olduğundan ne kadar süre dayanacağını hesaplayamamıştı. Geri dönmeye karar verdi, geldiği yolu takip etmek için geri döndü fakat yağan yağmur arkasında bıraktığı izi tamamen silmişti. Ağaçlara bıraktığı idrar yağmur tarafından temizliendiğinden geri dönüş yolunu bulamadı.

Paniklemişti, delirmiş bir boğa gibi oradan oraya koşturuyordu ki birkaç santim büyüklüğünde sivrilmiş ince bir odun parçası ön patisine girdi. Orman onun tiz inlemesiyle yankılanmıştı. Zar zor yürüyordu, artık geri dönüş yolunu bulsa bile dönmesi pek mümkün değildi. Bir ağacın kovuğuna sığınmaya kadar verdi.

Nihayet kuru bir kovuk bulduğunda içine girdi ve kıvrıldı, patisi hâlâ sızlıyordu. Normalde ormanda konaklamak gibi bir düşüncesi yoktu ama mecburdu, geceyi burada geçirecekti. Gözlerini kapadı, uykuya dalması çok uzun sürmemişti.

Ormanın yükselen ağaçlarından içeri ışık süzmeleri girmeye başlamıştı, Taylor'da tam o zamanlarda uyandı. Sürekli hapşuruyordu, gece boyu ıslak çamurların içinde koşturup kurulanmadan yattığından dolayı hastalanmış olması muhtemeldi. Yavaşça ayağı kalktı ve patisini denedi, tamamen iyileşmemişti ama artık yürüyebiliyordu. Dışarı çıktı ve yavaşça yürüyerek etrafına bakındı, okula gidiş yönünü arıyordu.

Birkaç dakika boyunca dolaştıktan sonra işin içinden böyle çıkamayacağını anladı, güneşi görebileceği bir pozisyon bulmalıydı. Yavaşça yürüyerek gökyüzünü rahatça görebileceği bir yer aradı.

Bir süre sonra zor olsa da bunu başarmıştı, güneşi net olarak görebiliyordu. Sırtını güneşe verdi ve aynı doğrultuda yürümeye devam etti. Neredeyse bir saat boyunca yavaş tempoda yürüdükten sonra ağaç yoğunluğunun yavaş yavaş azalmaya başladığını fark etti, doğru yoldaydı.

Yürümeye devam etti, canı çok yanıyordu ama mecburdu. Planladığı gece kaçamağının bu kadar dertli olacağını hesap edememişti. Buradan çıkmak işin kolay kısmıydı, asıl zor olan görünmeden okula girmek. Daha da zoru Hermione'ye nerede olduğunu ve ne yaptığını anlatmak. Belki de aylarca bunun için azar işitecekti fakat yıllardır kafasında kurduğu şeyi tam olarak olmasa da gerçekleştirmişti, bundan pişmanlık duymuyordu. Biraz daha yürüdükten sonra burnuna kokular gelmeye başladı bunların en ağır olanları kolonya ve parfüm kokusuydu. Belli ki okula yaklaşmıştı, bu yüzden daha da dikkatli hareket etmeye başladı, ağaçların arkalarına saklana saklana ilerledikten sonra nihayet Hogwarts'ın arka bahçesini görbilmeye başlamıştı. İyice ilerledikten sonra dönüştü ve yanına aldığı yedek kıyafetleri çıkartıp üstünü değiştirdi. Patisine giren kıymık avucunun içinde yarım santim derinliğinde bir oyuk oluşturmuştu, acısı insan formunda daha çok hissediliyordu. Suratında ve saçlarında çamur kalıntıları kalmıştı ama en azından cüppesi dikkat çekmeyecek kadar temizdi. Saatine baktığında öğlene geldiğini gördü, Slughorn'un dersini kaçırmıştı. Kafasını yerden kaldırmadan koşar adım duşlara gitti. İçeri girdikten sonra çantasını kenara koydu ve üstündeki kıyafetleri çıkarttı. Yarasının temizlenmesi gerekiyordu yoksa mikrop kapıp daha da kötü olabilirdi. Çantasındaki kolonyayı çıkarttı ve kirli tişörtüne döküp yarasının üstüne bastırdı. Bu sefer ilkinden daha da acı vermişti, attığı çığlık neredeyse okulun bütün koridorlarında yankılandı.

Küvetin içine biraz soğuk, biraz da sıcak su doldurarak ılık olacak şekilde ayarladı ve yavaşça içine girdi. Vücudu o kadar kirliydi ki su bir siyaha çalan bir renge bürünmüştü. Vücudunun her noktasını defalarca sabunladı, ardından çantasından çıkarttığı şampuan ile saçını köpürttü ve son kez durulandı. Biraz içeride bekledikten sonra yavaşça ayağa kalktı ve küvetten dışarıya adım attı, yanında sadece bir tane havlu olduğundan sadece saçını kurutmaya yetti. Vücudunu ise asasından çıkarttığı sıcak bir buharla kuruttu. Temiz kıyafetlerini de üzerine geçirdikten sonra banyodaki taburenin üstüne oturdu ve soluklandı. Gün gerçekten çok zor başlamıştı. Birkaç dakika soluklandı ve ayağa kalkıp lavaboya dayandı, aynadaki yansımasını inceliyordu. Suratına şöyle bir göz yeni yeni çıkmaya başlayan sakalları gözüne battı, ardından da Quidditch maçında aldığı yara. Şu anki hâline bakılırsa yavaştan iyileşmeye başlamıştı, Snitch'in kanatları o hızda yanından geçen biri için pek güvenli değildi. Saçlarını bir kez daha kuruttuktan sonra eliyle biraz karıştırdı, fazla uzamışlardı ve bu onu rahatsız ediyordu. Çocukluğundan beri saçlarını hiç omzunun üstüne kestirmemişti ama artık gerçekten sıkılmıştı, ilk tatilde gerçek bir berbere görünmesi gerekiyordu.

Saatini kontrol etti, eğer yanlış bilmiyorsa birkaç dakika içinde Snape'in Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersi başlıyordu ve bunu kaçırması ihtimal dahilinde bile olamazdı. Koşarak duşların olduğu bölümden çıktı ve sınıfa doğru ilerledi. İçeriye daldığında Snape ortalarda yoktu, ucu ucuna da olsa yetişmişti. Kafasını çevirdiğinde Harry ve Ron ortalarda yoktu ama sinirli gözlerle ona bakan tek başına oturmuş Hermione'yi gördü. Ağzından henüz laf çıkmamış olsa da bakışları ile onu eritiyordu, ağır adımlarla yanına gitti ve onun oturduğu sıraya oturdu.

-Sabahtan beri nerede olduğu sormalı mıyım? Dedi sinirli bir ses tonuyla. Bana kalp krizi geçirtme denemelerin ne zaman sona erecek?! Neredeydin?! Harry seni geceden beri yatağında göremediğini söyledi, nereye kayboldun! Ne yapıyordun?! Ayrıca neden sağ elinde kan izleri var? YİNE NEYİN PEŞİNDEYDİN?!

Hermione'nin son sözleri biraz fazla sesli olduğundan sınıftaki herkesin kafası onlara dönmüştü ama kısa bir süre sonra herkes yine kendi işiyle ilgilenmeye başladı.

-Ne cevap vereceğimi bilmiyorum, özür dilerim. Gerçekten aklımda olan bu değildi ama birkaç terslik yüzünde...

-Terslik mi? Evet tabii, anlıyorum. Terslikler... Nedense hep seni buluyorlar! Hani artık benden bir şey saklamayacaktın? Yine neyin peşindeydin?

-Bir şeyin peşinde değildim. Tek amacım ufak bir gezintiye çıkmaktı.

-Gezinti mi?

-Evet gezinti. Sadece ormanda biraz turlamak istedim.

-Ormanda mı? Ormanda mı?! Bu lanet yeri korumak için etrafta onca seherbaz geziyor, Dumbledore zorunda olmadığımız sürece asla okul sınırları dışına çıkmamamız gerektiğini söylüyor ama sen gecenin bir saati içinde nelerin döndüğü belirsiz öğrencilere yasaklı bir ormanda turlamaya çıkıyorsun öyle mi?! Nasıl bu kadar düşüncesiz olabiliyorsun? Sabahtan beri nerede olduğunu düşünmekten başıma ağrılar giriyor, iksir dersinde Ron uyarmasaydı neredeyse kazanı patlatıp etrafı ateşe verecektim ama sen bana rahatça tek amacım "turlamaktı" diyebiliyorsun. Gerçekten seni anlamıyorum Taylor, gerçekten.

Hermione'nin gözleri dolmuştu ve sinirden elleri titriyordu, Taylor ise gerçekten kırgındı. Onun haklı olduğunu biliyordu, yine her zamanki gibi işleri batıran taraf o olmuştu.

-Dediğin her şeyde haklısın. Özür dilerim, gerçekten özür dilerim. Bazen, bunu en iyi sen biliyorsun. Ani bir karar verip bir şey yapmaya kalkışıyorum ve sonucunda bu oluyor. Özür dilerim, gerçekten özür dilerim.

-Evet, maalesef ki biliyorum.

İçeri Snape'in girmesiyle sohbetleri yarıda kesildi, Harry ve Ron ikisinin de gergin olduğunu uzaktan anlamış olacaklar ki onlardan bir hayli uzağa oturdular. Taylor ders boyunca onu yumuşatmaya çalışsa da pek başarılı olamamıştı, Hermione günün sonuna kadar zorunda olmadığı sürece onun yüzüne bile bakmadı.

ʜᴀʟꜰ-ʙʟᴏᴏᴅ ʙʟᴀᴄᴋ ~ ꜱᴏɴ ᴏꜰ ʀᴇɢᴜʟᴜꜱHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin