Bölüm 51 (1. Kısım)

104 18 15
                                    

Pazar sabahı kızlar yatakhanesinde ilk uyanan Hermione olmuştu, yatağının etrafındaki perdeleri açıp doğruluktan sonra gözlerini ovuşturdu ve günlük kıyafetlerini giydi. Hafta sonu olduğundan herkes uyuyordu, onun dışında hiç kimse pazar günleri bu kadar erken kalkmayı tercih etmezdi.

Ağır adımlarla merdivenlerden aşağı sessizce indi, ortak salona açılan eşikten geçtiği gibi karşısına koltukta uyuya kalmış Taylor çıktı. Fazlasıyla pasaklı görünüyordu, Quidditch kıyafetleri, dizlikleri, dirsek korumaları ve eldivenleri hala üzerindeydi. Belli ki çok yorulmuştu, bu yüzden onları çıkartmayı aklından bile geçirmedi.

Hermione dudak kıvırarak onu süzdü ve yanına yaklaşıp yavaşça oturdu. Taylor çok rahatsız bir pozisyonda uyuduğundan onu düzeltmeye çalıştı fakat uyandırmak da istemiyordu. Belinin altına kaymış olan yastığı yavaşça çekip onun kafasının altına koydu.

Kafasını çevirip saate baktığında fazlasıyla erken olduğunu gördü, pazar günleri bu saatte yapacak bir iş bulmak zordu. Kahvaltıya bile daha birkaç saat vardı, o an Taylor'un yanında kalma fikri Hermione'ye pek çekici gelmişti.

Elini yavaşça onun suratına koydu ve beyaz yüzü kaplamış simsiyah saçları kulağının arkasına götürdü. Suratı da kıyafetleri kadar kirliydi, acilen yıkanması gerekiyordu.

Sağ kaşının üstündeki şişlik Hermione'nin dikkatini çekmişti, istemsizce elini yaranın üstüne koydu ve ovalamaya başladı. Birkaç saniye sonra Taylor irkilerek uyanmıştı, gözlerini bile zar zor açıyordu. Uyku sersemliğinden dolayı daha yerine gelmemiş sesiyle kendisini zorlayarak konuştu,

-S-sen miydin? Gerçekten her yerim ağrıyor.

Hermione onu uyandırmak istemiyordu fakat uyandırdığı için de pişman değildi, tebessüm ederek Taylor'a baktı,

-Kaşına ne oldu?

-Ne? Ha, bir şey değil. Bana atılan topu tutamadım, suratıma çarptı. Sen zaten tribünde değil miydin?

-Sonuna kadar duramadım, iksir ödevini bitirmem gerekiyordu.

Taylor'un gözleri bir anda faltaşı gibi açıldı, ayrılmak için kafasını sağa sola sallayarak doğruldu. Etrafa uçuşan saçları kurulanmaya çalışan bir köpeğin görüntüsünü andırıyordu,

-Ne ödevi?!

-Snape'in iksir ödevi, yirmi iki parşömen.

-NE?! YİRMİ K-

Hermione eliyle onun ağzını kapattı ve kaşlarını çatarak gergin ama kısık bir sesle onu yatıştırmaya çalıştı,

-Yavaş! Herkesi uyandıracaksın sessiz ol, diyerek elini geri çekti.

Taylor'un sesindeki panik hâlâ dinmemişti fakat eskisine göre fazlasıyla sessizdi,

-Aklımdan çıkmış, yapmayı unuttum. Bir günde bitirebilmem mümkün değil, acaba...

Hermione çatık kaşlarını normale döndürdü ama gözleri daha da kısılmıştı, merak dolu bakışlarla Taylor'un cümlesini bitirmesini bekliyordu.

-Acaba ne?

-Şey, seninkini alabilir miyim? Biliyorsun Snape'in ödevini yapmayınca baş-

Konuşmaya başladıktan birkaç saniye sonra Taylor'un sözü Hermione tarafından kesildi,

-Alabilirsin.

-Alabilir miyim?

-Evet alabi-

Taylor bir anda Hermione'yi kendisine çekip sarıldı,

-Dur, yavaş ol.

-Sen olmasaydın ne yapardım bilmiyorum.

-Bence bir yolunu bulurdun, dedi gülerek. İlk antrenmana göre nasıldın?

-Kötü değildim, birkaç skor yapmayı başardım. Oyunun kendisi de izlemesi kadar sıkıcı değilmiş. Bu arada, koltuk şu an sana da ekstra rahat gelmiyor mu?

-Koltuk mu? Senin aklından ne geçiyor?

-Yani, ben biraz daha kestireceğim de... Eğer istersen bana katılabilirsin yani kötü de olmaz.

Hermione "Yapacak daha iyi bir işim yok." diyerek onu yanağından öptü ve kafasını omzuna yatırdı,

-Uyanınca görüşürüz ve şu yarayı da Pomfrey'e göstereceğiz.

ʜᴀʟꜰ-ʙʟᴏᴏᴅ ʙʟᴀᴄᴋ ~ ꜱᴏɴ ᴏꜰ ʀᴇɢᴜʟᴜꜱWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu