Bölüm 53 Emanet

131 21 73
                                    

-Bu kadar parayı ne diye çektin ki? Araba falan mı almayı planlıyorsun?

-Hayır o kadar değersiz şeylerle ilgilenmiyorum.

-Bizi ne yapmaya götürüyorsun?

İkisi beraber Diagon Yolu'nun kalabalık sokaklarında ilerlerken Taylor onun sorusunu cevapsız bıraktı fakat Hermione durmaya niyetli değildi.

-Hey! Ne yapmaya gidiyoruz? Neden hâlâ anlatmıyorsun?

Taylor iç çekerek cevapladı,

-Şu anda seni götürüp götürmeme hakkında verdiğim kararı sorguluyorum.

-Gidebilirim istersen? Hemen, şu an!

-Neden dediğim her şeyi ciddiye almak zorundasın ki?

-Dediğin her şeyin ardında bir açık kapı bıraktığın için olabilir mi? Ne siyah diyorsun ne beyaz, her zaman gri.

Taylor her zamanki cüretkâr ve alaycı havasından ödün vermeyerek elini onun beline koydu,

-Belirsizliklerden keyif alıyorum, sıkıcı hayatımı biraz olsun eğlenceli hâle getiriyorlar.

-Seni eğlendirmek için tam olarak ne yapmamız gerekiyor? Zaten Harry tek başına beladan ayrılmıyordu bir de sen çıktın. İlk tanıştığımız zamanlarda Harry'i beladan uzak tutmama yardımcı olabilirsin sanmıştım ama sadece ekibi genişletmiş oldun.

Hermione'nin sesi birkaç dakika öncesine göre sakin ve neşeliydi, ufaktan Taylor'a uyum sağlıyordu. Genelde onunla beraberken kendisini ekstra rahat hissediyordu ama bu sefer biraz daha keyifliydi, Taylor'un evini görebilecek ve orada bir hafta geçirebilecek olmanın verdiği heyecan bunu ikiye katlıyordu. Uçuç şebekesine yürürlerken Taylor biraz fazla aceleciydi, aylardır hayalini kurduğu şeye ulaşmasına çok az kalmıştı. Ücreti ödeyip Anahtarların yanına ulaştıklarında Taylor Hermione'yi önden gönderdi, arkasından ise kendisi gitti. Yeşil dumanların içinden çıktığında onu öksürürken gördü,

-İyisin değil mi?

-İyiyim, iyiyim. Sadece bu iğrenç şey sanırım ciğerlerime yapıştı.

Taylor gülümsemeyerek kafasını sağa sola salladı,

-Merak etme, senin gibi birini birkaç toz zerresi öldüremez.

-Eğer o tozlar senin gibi bir büyücüden geliyorsa neden olmasın, kim bilir?

Hermione onu bir anda beklemediği yerden vurmuştu, Taylor'un rahat ruh haline az da olsa endişe tanecikleri serpildi.

-Gerçekten, şu anda bunu konuşmak istiyor musun?

-Bilmem, sırlarını açıklayacağına dair söz vermiştin yanlış hatırlamıyorsam.

-Evet, sözümde duruyorum zaten.

-Duruyor musun? Dalga geçmeyi kes.

-Dalga mı? Seni buraya getirmeyebilirdim biliyorsun değil mi? Pamuk şeker almaya gittiğimizi falan mı düşünüyorsun? Neyse, lütfen gideceğimiz yerde de gerginlik çıkartma. Sahibi çok nazik biri değildir.

Taylor'un hiç olmadığı kadar ciddi olduğunu anlayan Hermione ufak çaplı bir şok geçirmişti, neredeyse yarım saat boyunca sessiz sessiz yürüdüler.

Kısa süren taksi yolculuğu sona erdiğinde parayı ödeyip arabadan indiler ve Hermione yine Taylor'un koluna girdi. O nereye giderse peşini bırakmıyordu, ufak bir bara yaklaştıklarını fark edince ilk defa tekrardan konuştu,

-Şey, nereye gidiyoruz acaba?

-Almanya'nın Çatlak Kazanına.

-Ne?

ʜᴀʟꜰ-ʙʟᴏᴏᴅ ʙʟᴀᴄᴋ ~ ꜱᴏɴ ᴏꜰ ʀᴇɢᴜʟᴜꜱWhere stories live. Discover now