Bölüm 81 Sonun Başlangıcı

121 20 19
                                    

Harry ağır adımlarla gözden kaybolana kadar dördü de taş kesilmiş bir şekilde onun gidişini izledi, Ron kafasını iki elinin arasına almış boş boş yere bakıyordu, Ashley'de ona yaslıydı. Hermione eli ayağj boşalmış bir şekilde yere çökmüş ağlıyordu, herkesi karamsarlık sarmıştı.

-Bunun için miydi? Dedi Taylor sinirli bir şekilde. Her şeyi arkadaşımızı ölüme göndermek için mi yaptık? Bu adil değil, bedeli kesinlikle bu olmamalı. O lanet yılanı nasıl yok edeceğiz? Nerede olduğunu bilen bir kişi bile var mı!

Üçünden de cevap gelmedi, herkesin kafası allak bullak olmuştu. Toparlanacak enerjileri yoktu fakat kalkmak zorundalardı, daha hiçbir şey bitmemişti.

Şato şu anlık temizdi, Voldemort'un tüm güçleri çekilmiş ortam biraz olsun huzura kavuşmuştu. Yaşanan savaşta ölen kişilerin cesetleri bir odaya toplanıyor ve üstleri örtülüyordu. Taylor yavaşça merdivenleri indi ve şatoyu dolaşmaya başladı, o an hiçbir şey onun durumuna iyi gelemezdi ama bir yere sabitlenip beklemekten daha iyi olduğu kesindi.

Yıllarca ders gördüğü, içerisinde dolaşıp onlarca güzel anı biriktirdiği okul paramparça olmuştu. Buraya sonradan, istemeye istemeye gelmiş olsa bile içerisindeki her bir şeyi ayrı ayrı zamanla sevmişti, çok iyi arkadaşlar edinip belki de hayatının aşkını burada bulmuştu. Şato tekrar tamir edilebilir ama kayıplar geri getirilemezdi, birkaç gün içerisinde burada bu arazide onlarca insanın geleceği sönmüştü. Taylor burada dolaşırken Harry Potter ölüme yürüyordu, belki de ölmüştü. Onca insan, ölen onca insan ne diye ölmüştü? Özgürlük, adalet, sevgi? Ne için?

Bir saat boyunca şatonun etrafında tek başında gezinti, harabelerin arası fazla sessizdi. Ölümün getirdiği hüzün eşliğinde gelen şok herkesi sükunete boğmuştu. En sonunda kafasını biraz olsun rahatlatabilmek için Astronomi kulesine yöneldi, havanın temiz ve toz bulutsuz olduğu tek yer orasıydı.

Temiz havayı içine çekti ve boş boş etrafa bakındı, savaşın enkazı buradan daha net görülüyordu. Kafasını Yasak Orman'a çevirdiğinde yeşil bir patlama gördü, patlamanın oluşturduğu yankılanmayı birinin çığlığı devam ettirmişti. Fazlasıyla tiz ve rahatsız ediciydi, "Bir şey oldu, kötü bir şey." diye geçirdi içinden. Aşağıya inmeye niyetli değildi, korkuluklara yaslandı ve  gözünü ormandan ayırmadı. Bir süre sonra bir kalabalığın belirip okul arazisine doğru yürüdüğünü fark etti, dev birinin elinde kısa boylu biri vardı, birini taşıyordu. "Yoksa..." dedi kendi kendine, inanmak istemediği şey başına gelmişti, Harry Potter hareketsiz bir şekilde Hagrid'in avucunda yatıyordu.

Voldemort'un dönüşüyle herkes dışarı çıkmıştı, Taylor'da olanları yukarıdan izliyordu.

Yılan suratlı beyaz yaratık biraz daha yürüdü ve durdu, ardından doğruldu.

-Harry Potter öldü, HARRY POTTER ÖLDÜ!

-HAYIR! HARRY!

-SESSİZLİK! Sersem kız... Harry Potter öldü. Bugünden itibaren, hepiniz bana itaat edeceksiniz! Harry Potter öldü!

O geri doğru yürürken kalabalıktan bir kahkaha yükseldi, fakat diyecekleri henüz bitmemişti.

-Artık, bana boyun eğme vaktiniz geldi. Öne çıkın ve aramıza katılın, ya da ölün.

Voldemort'un çağrısından sonra karşıya geçen kimse olmadı, bir kişi hariç. Draco Malfoy istemeye istemeye karşıya geçti, hatta Voldemortla kısa bir yakınlaşma yaşadı. "O adam birine mi sarıldı?" dedi Taylor içinden. Kısa bir süre sonra bir kişi daha öne çıkmıştı, elinde Seçmen Şapkayla Neville Longbottom Voldemort'un üstüne yürüdü.

ʜᴀʟꜰ-ʙʟᴏᴏᴅ ʙʟᴀᴄᴋ ~ ꜱᴏɴ ᴏꜰ ʀᴇɢᴜʟᴜꜱWhere stories live. Discover now