Bölüm 71 Kaskatı

109 20 20
                                    

Neredeyse bir saat boyunca felç geçirmiş biri gibi orada öylece oturdu. Vücudunda ne göz yaşı, ne de kendisini ayağa kaldıracak kadar güç kalmıştı.

Suratı, saçları, kıyafetleri. Her yeri kanla kaplıydı, kendisini geriye doğru çekti ve bar tezgahına sırtını yasladı. Boş gözlerle tavanı izlerken kapıdan bir çatırdı duyuldu. Birileri kapıyı tekmelercesine açıp içeri dalmıştı fakat Taylor tepki vermedi. Öylece oturmaya devam ediyordu ki Alastor Moody ve Kingsley Shacklebolt içeriye girmişti.

İkiside ortamdaki manzarayı görünce kaskatı kesildi, gözleri Sirius'un yerde yatan bedenindeydi ama ikiside konu hakkında yorum yapmadı. Alastor Moody kesesinden çıkarttığı bez parçası gibi bir şeyle onun üstünü örttü ve Taylor'un yanına yürüdü.

-Hadi evlat, seni buradan çıkartmamız gerekiyor.

Taylor cevap vermeden ayağa kalktı, bar tezgahının üstünde duran iki asayı da arka cebine koydu ve kapıya yöneldi.

-Bekle, dedi arkasından gelen bir ses. Diğerlerini bekliyoruz, ardından beraber gideceğiz.

-Kimseye ihtiyacım yok, beni yalnız bırakın yeter. Taylor bunu dedikten sonra arkasına bakmadan oradan ayrıldı ve ağır adımlarla okula doğru yürümeye başladı. Siriusla birkaç saat önce geçtikleri yoldan bu sefer yalnız dönüyordu.

Bir şeyler tersti, olay hakkında hiçbir şey hissetmiyordu, ya da hissedemiyordu. Vücudu donuklaşmıştı,  omzunun biraz altındaki derin bıçak kesiğinin yarası daha yeni yeni kurumaya başlamıştı ama onu da hissetmiyordu.

Uzun süre boyunca kafasını yerden kaldırmadan  yürümeye devam etti, en sonunda okula varmıştı. İçeri girdiğinde koridorlar saat aşırı geç olmasına rağmen dopdoluydu. Orta bahçenin önünden geçerken bütün yüzler onun kan içindeki vücuduna dönüyordu ama o kimsenin suratına bakmadı. Yürümeye devam etti, ortak salona gidiyordu. Üzerindeki kıyafetlerden bir an önce kurtulup mümkünse onları bir an önce kül etmek istiyordu.

Portre deliğinden tırmanıp ortak salona girdiğinde solundan bir kız ona bağırmıştı,

-Hey, HEY!

Tepki vermeden kafasını çevirdi, Hermione gözleri mosmor şekilde onu karşılamıştı.

-Sana ne oldu?!

Taylor cevap vermeden ona bakmaya devam etti, Hermione daha da yakınına yaklaşmıştı.

-Bana cevap ver sana ne oldu?! Her tarafın kan içinde NE OLDU DEDİM?!

Taylor yine konuşmadı, Hermione'nin sesi git gide daha da inceliyordu. Ona sarılıp ağlamaya başladı, bir şeyler sayıklıyordu ama anlaması fazlasıyla güçtü.

-D-Dumle-d-ore öldü. Snape onu öldürdü.

Duyduklarından sonra tekrar beyninden vurulmuşa döndü, dizleri boşalacak gibi olmuştu. Kapının kirişinden destek alarak ayakta kaldı. Birkaç saniye sonra Hermione'den kendisini ayırmıştı.

-Benim, biraz yalnız kalmam gerekiyor.

Onun vereceği cevabı dinlemeden yukarı çıktı ve sandığından sivil kıyafetlerini alıp duşlara yöneldi. İçeri girdikten sonra kapıyı arkasından kilitledi ve kıyafetlerini çıkartıp oradaki çöpe attı.

Aynanın karşısına geçtiğinde bir süre kendisini izledi, göğsünde kanla kaplı olmayan herhangi bir yer yoktu. Bellatrix'in boynuna dayadığı hançerin izi hala geçmemişti, omzundaki yarık ise ne zaman dokunsa deli gibi acıyordu.

ʜᴀʟꜰ-ʙʟᴏᴏᴅ ʙʟᴀᴄᴋ ~ ꜱᴏɴ ᴏꜰ ʀᴇɢᴜʟᴜꜱWhere stories live. Discover now