Bölüm 45 (1. Kısım)

106 21 14
                                    


Taylor Hermione'nin evinden uzaklaşana kadar yürüdü, bir ara sokak girişinden girdikten sonra sırtını duvara yaslayıp yere oturdu ve ellerini yüzüne kapattı.

Üstüne çok fazla sorumluluk yüklemişti, yüksek risk oranı olan her şeyi aynı anda yapmaya çalışıyordu. Hepsini başına dert açmadan yürütmeye çalılırken bir andan da Hermione'nin sorgularına dayanamıyordu.

Hayat onu bir şeyler hakkında seçim yapmaya zorlarken o hâlâ bunu reddedip her şeyi aynı anda yürütmeye çalışıyordu. Bunun sonsuza kadar süremeyeceğini kendisi de biliyordu, ya dürüst olacaktı ya da durup nefes alması gerekecekti.

Durmayacağı kesindi, diğer seçenek ise pek çekici gelmiyordu.

Kafasından düşünceler akıp geçerken oturduğu yerin yanında yere atılmış bir broşür gördü,

Londra Sanat Akademisi Yetenek Sınavları

"Londra Sanat Akademisi" diye mırıldandı kendi kendine, Londra Sanat Akademisi...

Bu ona bir şeyi çağrıştırıyordu ki çok geçmeden aklına Elsie geldi, birkaç ay önce tanıştığı kız. Onu orada bulabileceğini söylemişti, Taylor'un aklına da daha iyi bir fikir gelmedi. Ashley'e laf anlatmayı istemediğinden Grimmauld meydanına erken dönmek istemiyordu. En azından geceolana kadar dışarıda takılmak ona cazip geldi.

Bir taksi bulup broşürü gösterdi ve kısa bir yolculuktan sonra okula ulaştı, neredeyse tamamı camdan oluşan harika bir binaydı.

Taylor okul kampüsünden geçip giriş kapısına geldiğinde tam içeri girecekti ki lacivert giyimli bir güvenlik onu durdurdu,

-Öğrenci kartınızı görebilir miyim?

Taylor bir anlığına afalladı,

-Ne?

Öğrenci kartı denen şeyin ne olduğunu ilk başta anlayamamıştı.

-Bu okulun öğrencisisiniz değil mi?

-Ee, hayır. Aslında birini arıyorum, bir arkadaşı.

-Kusura bakmayın ama size yardımcı olamam.

-Nasıl yani? Sadece buranın öğrencisi olan bir arkadaşımı arıyorum, adı Elsie.

-Bakın, lütfen zorluk çıkartmayın. Etkinlikler dışında okulun öğrencisi olmayan hiç kimse yanında refakatçi olmadan giremez.

-Biraz esnetme yapsanız olmaz mı? Kafanızı çevirseniz falan?

-Lütfen anlayışlı olun, sizi buradan zorla çıkartmak istemiyorum.

Taylor güvenlikle tartışırken omzuna bir el dokundu,

-Sen, sen burada ne yapıyorsun?

Taylor'un kaşları anlık şokla beraber yukarı zıpladı,

-Şey, seni arıyordum da girmem yasakmış galiba. Sayın güveliğiniz ile birlikte okul koruma kurallarınız üzerine derin bir tartışma içerisindeydik.

Elsie güvenliğin Taylor'un çenesine dayanamayacağını ve sabrının taşmaya başladığını fark ettiği için onu okulun içine sürükledi,

-Teşekkür ederim Bay Grint, o benimle beraber. Suratına yapıştırdığı gülümseyi içeri girene kadar bozmadı.

Cam kapılardan içeri girdiklerinde lobi kantinindeki bir masaya oturdular.

-Sen burada n'apıyorsun? Dedi Elsie kıkırdayarak.

-Bir daha gelirsen beni burada bulabilirsin demiştin ya bende tam olarak onu yaptım.

-Çok yanlış bir zaman seçmişsin ama şanslısın. Normalde Cadılar Bayramı'nda okulda olmam, sadece unuttuğum malzemeleri geri almaya gelmiştim ki seni gördüm.

-Deme ya, şans hiçbir zaman yanımdan ayrılmıyor.

-Cadılar Bayramı'nda burada ne yapıyorsun? Sakıncası yoksa merak ettim.

-Arkadaş ziyareti gibi düşün.

-Arkadaş ziyaretiyse neden onlarla beraber değilsin? Suratında meraklı bir gülümseme vardı.

-E geldim ya işte.

-Pek inandırıcı gelmedi, bu gerginliğinin sebebi ne?

-Arkdaşımla pek iyi gitmedi diyelim, akşam olana kadar dışarıda vakit geçirmek istedim. Aklıma da sen geldin.

-Yedek oyuncu olarak olsa da hatırlaman hoş.

-Bir de sen üstüme gelmesen olur mu?

-İyi peki, dolaşmak ister misin?

-Nereyi?

-Okul şu an bomboş, istediğin yere gidebiliriz.

-Senin en sevdiğin yer neresi?

-Müzik atölyesi.

-Gidelim o zaman, yolu göster.

Elsie onu kolundan tutup üst katlarda bir yere götürdü, müzik sınıfının içine girdikten sonra yalıtımın oluşturduğu mutlak sessizlikle beraber damarlarında akan kanın sesini bile duyabiliyorlardı.

Taylor sınıfın içini gördükten sonra "keşke böyle bir okulda öğrenci olsaydım" diye içinden geçirdi.

-Buradakilerin hepsini çalmıyorsun herhalde?

-Tabii ki hayır. Bu kadar fazla enstrümanı çalabilmek için 150 yıl falan yaşaman gerekiyor.

-Dumbledore, dedi Taylor fısıldayarak.

-Bir şey mi dedin?

-Yo yo, sen devam et.

-Neye?

-Sen ne çalıyorsun?

-Ha, daha çok piyano ile ilgileniyorum.

-Biraz çalmaya ne dersin? Diyerek çektiği sandalyeye ters biçimde oturdu.

-Neden olmasın.

Elsie on dakikaya yakın harika bir performans sergiledi, Elsie'nin çaldığı parça Taylor'un düşüncelerini daha da derinleştirmişti. Her zamanki endişeli ifadesi onun kontrolü dışında tekrardan suratına yerleşmişti.

Elsie'de bunun farkında olacaktı ki bir anda çalmayı kesti fakat Taylor tepki vermedi.

-Yaşıyor musun?

-Ne? Özür dilerim dalmışım.

Elsie tabureden kalkıp onun yanına geldi.

-İyisin değil mi?

-Mükemmelim.

-İnan bana senden daha kötü yalan söyleyen birini görmedim, bunu derken gözü Taylor'un arkasındaki davula takıldı.

-Ne? Yalan falan söylemiyorum.

-Onu boşver de, bir fikrim var.

-Ne hakkında?

-Arkadaşlarım, bu gece için bir yerde sahneye çıkacaklar, normalde yaşımız tutmuyor ama istersen ikimizi içeri aldırabilirim.

-Yani, bilmiyorum. Düşünmem lazım.

-Açıkçası düşünecek vaktin yok. Söylemek istemiyorsun ama belli ki kafanda yüzlerce tilki dönüyor. Gel gidelim hem biraz eğleniriz.

Taylor birkaç saniye boş boş baksa da sonradan mantıklı olduğuna kanaat getirdi.

-Tamam, kabul.

ʜᴀʟꜰ-ʙʟᴏᴏᴅ ʙʟᴀᴄᴋ ~ ꜱᴏɴ ᴏꜰ ʀᴇɢᴜʟᴜꜱWhere stories live. Discover now