-79-

9.7K 206 38
                                    

Sizi sıkmamak için elimden geleni yapıyorum. Hikayeyi uzatmamı istediğiniz için heyecanlı birşeyler katmayı ve ilerletmeyi düşünüyorum artık ne çıkar bilmiyorum. Ve lütfen yorum yapın. Moral veriyorsunuz. 

İyi okumalarr x

Multimedyada ki şarkıyla (One Direction-Change my mind)

Yalan söylemekten nefret etmeme rağmen, Lou'ya defalarca yalan söylüyordum. Bu ilişkide güvenilmez olan Louis değil kesinlikle bendim. Ama bazen gerçekleri söylemekten korkarsınız ya, bende öyleyim. Sanki gerçeği söylesem daha çok dibe batacakmışım gibi hissediyorum. 

Benim yapacağım sadece küçük bir buluşma ve bazı şeyleri yoluna koymak. Ama Lou'ya bu konu hakkında tek bir şey söylemeden işten yırtarım diye düşünürken, bundan vazgeçtim. Her zaman ki gibi ufak bir yalan söyleyip evden çıkmıştım. Becky ile alışveriş yapmamız ve biraz kız kıza zaman geçirmemiz gerektiğini söylemiştim. O da buna itiraz etmemişti. Ayrıca bugün işe gitmeyeceklerini, akşam yemek için annesine yardım edeceğini söylemişti. İşime de gelmişti. Jeremy ve annesini bugün Lou'nun annesiyle tanıştıracaktım. Belki öz annem değildi ama kendisi ihtiyacım olduğunu zaman, hatta onu annesi olarak görebileceğimi de söylemişti. Tıpkı Johanna gibi. İkisi de annem gibi olmuşlardı ve bu benim hoşuma gidiyordu. İkisini de fazlasıyla seviyordum. 

"Bayan geldik." 

Taksiciye gülümseyip, parayı uzattıktan sonra arabadan indim. Max ve Becky'e buluşacağımız cafenin yerini mesaj olarak atmıştım. Ama gelin görün ki, cafede ne Bec vardı ne de Max. Becky'nin zaten hiçbir yere zamanında geldiğini pek hatırlamıyorum. 

İlk boş bulduğum yere oturup, yanıma gelen garsondan sadece su istedim. Şu aralar çay ve kahve içme niyetinde değildim. Bir kaç dakika sonra masaya gelen suyu kafama diktim. Gerçekten susamıştım. 

"Alicia!" 

Sesin geldiği yöne baktığımda Max gülümseyen suratıyla bana bakıyordu. Ayağa kalkıp ona kollarımı açtım ve sarılmasını bekledim. "Merhaba Max." O da aynı şekilde bana karşılık verirken, bizi izleyen garsonu yanımıza çağırdım. Max karşımda ki sandalyeye otururken garson yanımıza gelmiş ve Max'in bir şey içmek isteyip istemediğini sormuştu. Max ise bir kahve istediğini söylediğinde garson yanımızdan uzaklaşmıştı. 

"Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sorduğunda bir süre sustum. Ne iyiydim ne kötü. 
"Karmaşık." diye yanıtladım. "Biliyorsun."
"Hala söylemedin değil mi?"
Başımı hayır anlamında salladım. "Yapamam Max anlamıyorsun."
"Bunu bilmeye hakkı var. O bebeğin babası Alicia."
"Babası olması, benim üniversite hayallerim için yeterli olmuyor."
Tek kaşını kaldırıp bana baktı. "Anlamadım?"
"Bak Max, bu çocuğu istememin nedeni benim gerçekleştirmek istediğim hayallerimin olması. Geçen gün okulumdan bir zarf geldi. İçinde üniversite sınavlarının tarihleri yazıyordu. Yıllarca hayalerini ve bir gün gitmek için can attığım üniversite için sınavlar. Beni anladın mı? Bunlardan vazgeçmek istemiyorum. Ben okumak istiyorum. İş sahibi biri olmak istiyorum." Derin bir nefes aldım. "Sence de bu bebek için erken bir zaman değil mi?" 
"Belki evet ama-"
"O zaman bu çocuğu neden yaptınız gibi bir soru soracaksan, ben kesinlikle istemedim." Yüzümü buruşturdum. "O aptal Louis kendince bir şeyler yapmaya çalıştı ve-" Durdum. "Özür dilerim bu aptalca şeyi söylememeliydim." 

Max dirseklerini masaya koyarak bana doğru eğildi. Elini elimin üstüne koyup hafifçe gülümsedi. 
"Senin hakkında böyle şeyler düşünmediğimi söylemiştim Alicia. Neyin ne olduğu benim için gerçekten önemli değil. Olan şu, sen şuan hamilesin ve hayallerinden vazgeçmemek için ne yapman gerektiğini düşünüyorsun. Seni anlıyorum. Ve durumunu bilen tek kişi ben olduğum için sana yardım edeceğimi bilmelisin." dedi. "Ne yapmak istiyorsun?" 

Gözlerimi sıkıca kapatıp bir süre öyle durdum. "Bi-bilmiyorum." Sıkıntıyla nefesimi üfledim. "Buraya en yakın arkadaşımı da çağırdım." diye mırıldandım. "Ona da söylemeyi düşünüyorum. Sadece ikiniz bilmesini ve bana yol göstermenizde yardımcı olmanızı istiyorum. Ben kendimi hiç bu kadar kararsız hissetmemiştim. Louis hamile olduğumu duysa, mutluluktan ölür gibime geliyor." Burukça gülümsedim. "Aslında bende istiyorum. Bu ikimiz açısından iyi olur." 

Impossible is nothing.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin