-86-

9.5K 212 35
                                    

Multimedyada ki şarkıyla.. (Demi Lovato-Let it go)

Lou'nun başı karnımın üzerinde, ayakları ayaklarıma dolanmış ve elleri bedenimi sıkıca kavrayacak bir şekilde öylece yatıyorduk. Parmaklarımı saçlarında gezdirip, kendi kendime gülümsüyordum. Bana evlenme teklifi etmişti. Gerçeği söylemek gerekirse, bunu hiç ama hiç beklemiyordum. Yani aylardır aynı evde yaşıyoruz ve karı kocadan bir farkımız olmadığı için bana ne zaman evlenme teklifi etmeli gibisinden düşünmemiştim. Belki ayrı evlerde olsak, bir an önce evlenmek ister ve aynı ortam bulunmak için can atardım. Ama dediğim gibi, hiç bu konuyu düşünmemiştim. Hamile olduğumu öğrendiğimde bile, aklıma gelecek ilk konu bu olması gerekirken, aklımın ucundan bile geçmemişti. 

Kabul ettim. Ter içinde kalmış vücutlarımız birbirine değerken, mavi gözleri arzuyla beraber parlamış bir şekilde bana bakarken ettiği evlenme teklifini kabul ettim. Buna inanamıyordum. Ben sadece bir kaç ay önce Louis ile evlenemeyeceğim diye ağlayan biriydim. Onunla beraber gözükemeyeceğim, beraber el ele tutuşup gezemeyeceğiz diye hüngür hüngür ağlayan aptal bir kızdım. Şimdiyse bebeğimiz olacak ve evlenecektik. Tanrım, bu inanılmaz. Herşey tersine dönüyor gibi. Hayatımda ki tüm olumsuzluklar gitmişti. Herşey pozitif geliyordu artık. Hem yetişkin, hem hamile olduğum için bu evlenme işi daha kolay olacaktı. Biliyordum, annemler yine huzursuzluk çıkaracaklardı. Bu değişmeyen bir olay. Telefonda bile söyledi. Bizi hala desteklemiyorlar. Aramızdakilerin bir eğlenceden ibaret olduğunu düşünüyorlar. Saçmalık. Biz onlara, beraber sevgili olabilmek için karşı gelsekte anlamıyorlar. Çünkü kendi istekleri olsun istiyorlar. Bundan nefret ediyorum. Ama artık herşey için çok geç. Alışmak zorundalar.

"Ne düşünüyorsun?"

Başını karnımdan kaldırmadan gözlerini bana çevirdi. Gülümsedim.
"Sadece, daha romantik bir evlenme teklifi edebilirdin."
"Bundan daha romantik bir şey düşünemedim Alicia." dedi. Ardından karnımdan kalkıp üzerime eğildi. "Sonuçta vücutlarımız bir bütünken, daha doğrusu biz bir bütünken her zaman benimle olmanı istedim. Gözlerinin gözlerime bakmasını istedim. Ve sana herşeyimle evlenme teklifi ettim bebeğim, sence romantik değil mi?"
Yutkundum.
"Hmm.. Sen, seks ve romantik anlayışın." Sırıttım. "Evet, bu gerçekten olağanüstüydü sevgilim."
"Ah biliyorum." Dudaklarını dudaklarıma bastırıp bir süre öyle durdu. Ardından yanıma yattı.
"Bir sorun var mı?"
Başımı çevirip ona baktım. "Ne gibi bir sorun?"
"Bebeğimizle ilgili bir sorun."
"Hayır, herşey yolunda."
"Doktora gitmeliyiz."
Kaşlarımı çattım. "Buda nereden çıktı?"
"Hamilesin ve kontrole gitmen gerekiyor Alicia. Ne kadar küçük olsada."
"Hayır. Hastanelerden nefret ediyorum."
"Aptal aptal konuşma." Sinirleniyordu. "Artık şu lafı duymak istemiyorum. Hamilesin ve neredeyse her ay kontrol olmak zorundasın! Bazı huylarını yenmeyi becer Alicia. Beni sinirlendirme."
Yataktan kalkıp ayakta durmaya başladı. Bende biraz önce dedikleri umrumda değilmiş gibi çıplak vücudunu incelemeye başladım.
"Çocuğuda kendi başına evde doğurursun."



Louis odadan çıkarken, kendimi daha fazla tutamayıp gülmeye başladım. Oldukça sinirlenmişti ama bu beni pek ilgilendirmiyordu. Bu aptal halleri sadece beni güldürüyordu. "Babacık fazla heyecanlanıyor bebeğim." Örtünün üzerinden ellerimi karnıma koyup tekrardan gülümsedim. Bu iş gittikçe daha zevkli oluyordu. İleride ne olur bilmiyorum ama şuan sıkıntı çekmeyip hamileliğin keyfini çıkarmak hoşuma gidiyordu.



Akşam olduğunda Louis evden ayrılmış ve işe gitmişti. Evde kimse olmadığında canım fazlasıyla sıkılıyordu ama bu duruma alışmaktan başka çarem yoktu.

Louis yine kendi bildiğini yapıp hastaneyle konuşmuş ve benim için yarına randevu almıştı. Bebek daha küçüktü ve ben daha en başından hastanelerde sürünmek istemiyordum. Ben kendimi iyi hissetmeme rağmen Louis sanki bir sorunum varmış gibi davranıyordu. Aptal herifim.

Elimde koca tabak dolusu patlamış mısırla salona doğru ilerlerdim. Bugünü kendime film günü olarak ilan ettim. Louis yeni gitmişti ve canım gerçekten sıkılmaya başlamıştı. Onunla uğraşmak fazlasıyla hoşuma gidiyordu. Ve o yanımda olmayınca kendimi hep eksik hissediyordum.
Her neyse.

Ayaklarımı sehpaya uzatıp, tabağı karnıma yerleştirdim. Film olarak ne izleyeceğime karar veremediğim için internetten The Originals izlemeye karar verdim. En azından Joseph Morgan'ı görüp kendime gelebilirdim. Adamın gülüşü ve konuşması bile bir kızı başka bir dünyaya götürüyor sanki.

"Özledim. -Louis"

Diziyi durdurup, mesaja sırıtmaya başladım. Daha evden gideli bir saat bile olmamıştı.

"Bende seni özledim koca bebek. -Alicia"

"Ne yapıyorsun? -L"

"Dizi izliyorum. Sen ne yapıyorsun? Şarkı söylüyor olman gerekmiyor mu? -A"

"Birazdan sahneye çıkıcaz bebeğim. Ne izliyorsun? -L"

"The Originals! -A"

"Umm, bende bir ara izlemeliyim. Rebecca'yı görmeliyim. -L"

Aptal herif ve kıskandırma çabaları.

"Bende Klaus ile gözlerimin kendine gelmesini sağlıyorum. Hele o sesi, ımm fazla tahrik edici. -A"

"Klaus'un sesi seni tahrik mi ediyor!? -L"

Aha!

"Evet fazlasıyla. -A"

"Eve gelince kimin daha çok tahrik ettiğini anlarız güzelim. Sahneye çıkıyoruz.
-Seni bir kez bile sesiyle tahrik edemeyen kocan."



Kocan? Ah. Bu fazla seksiydi. Bir kaç saat önce bana teklif etmesi ve benimde kabul etmemle karı koca olmuştuk. Ve ben bunun heyecanını şuan ilk defa iliklerimde hissettim. Kendi kendime sırıtıp telefonu koltuğa koydum ve tekrardan diziyi oynatmaya başladım. Şuan Klaus bana ne kadar seksi gelse de ben aklımdan kocamı çıkaramıyordum.


**

Impossible is nothing.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin