-109-

5.3K 301 43
                                    

Merhaba öncelikle birşey söylemek istiyorum. Ben Alicia'nın kim olduğuna hala karar verememiştim. Hepiniz aklınızda farklı kişileri hayal etmişsinizdir bilmiyorum ama ben Dakota Johnson olmasına karar verdim. Siz hala hayalinizdeki kişileride şey yapabilirsiniz. Ama resimlerde Dakotayı kullanacağım, haberiniz olsun!

Ayrıca finale bir bölüm mü kaldı ne? İkinci kitaba geçmek için sabırsızlanıyorum! Sizleri seviyorum, iyi okumalar.x

"Doğum günüm mü?" Diye sordum şaşkınlıkla. Bunun olması imkansızdı. Ben bu yaşıma kadar bir kez olsun doğum günümü unutmamış, hatta herkese bunu belli edecek şekilde hep ortalarda dolanırdım. Annemin bana sürpriz yapması için başının etini yerdim. O da bunun olmayacağını söyleyip beni başından kovardı. Ama doğum günüm geldiğinde, mutlaka bir sürpriz ile kaşılaşırdım. En çokta bunu seviyordum. Benim için en iyi yanı buydu. Sürpriz.

Harry, karşımda dudaklarını yaladıktan sonra yanağıma bir öpücük kondurdu ve geri çekildi. O sırada, onun arkasında duran Louis ile göz göze geldik. Bana sırıtan bir ifadeyle bakıyordu. Bu ifadeyi çözememiştim. Üstelik şaşkınlığımıda daha üzerimden atamamıştım. Bugün benim doğum günüm müydü? Peki ben bunu nasıl unutmuştum? Tüm bu bebek olayı, cinsiyetini öğrendiğimiz için yapılan kutlama hepsi bir bahaneydi! Çocuklar bana sürpriz hazırlamışlardı. Tanrım!

Her doğum günümde olduğu gibi yine bir sürprizle karşılaşmıştım. Ama bu defa kimsenin başının etini yememiştim! Gerçek anlamda bunu unutmuştum. Hala da bunu nasıl başardığımı bilmiyordum. Bu hafta çok şey yaşadın, dedi iç sesim. Herşey üst üste geldi. Evet, kesinlikle öyleydi. Louis ile durmadan tartışmalarımız, bebeğimin bana çektirdiği o sancılar... Tüm bu şeylere kafa yormaktan kendi doğum günümü unutmuştum.

Bir anda, ne olduğunu bilmediğim bir nedenden dolayı kaskatı kesilmiştim. Gözlerim dolmuş, kalbim hızla atmaya başlamıştı. Kendimi garip hissediyordum. O an, gerçek tokat gibi yüzüme vurmuştu. Annem. Daha deminden beri düşündüğüm şey, aslında oydu. Annem beni aramamıştı. Nasıl arasın ki? Aylardır görüşmüyorsunuz, seni evlatlıktan reddeden oydu. Şimdi onu mu düşünüyorsun? Gözlerimi sımsıkı kapatıp, gözyaşlarımın akmasına engel olmaya çalıştım. İç sesim haklıydı. Beni reddeden oydu. Yine onu düşünen bendim. Bu aptallıktı. Bunu, şuan, şu zamanda düşünmem kesinlikte aptallıktı. Karşımda beni düşünen beş aptal vardı zaten. Birşeyleri bahane edip, bana sürpriz hazırlamışlardı. Peki ben onlara sarılmak yerine neden şimdi ağlamayı düşünüyordum?

"Bebeğim?" Yanağımda hissettiğim eller, dudaklarıma değen sıcak nefesle gözlerimi araladım. Louis, endişeli bakışlarıyla bana bakıyordu. "Merhaba." diye mırıldandı. Gözlerimi bir kaç kez kırptığımda ıslandıklarını fark ettim. "Merhaba." diye karşılık verdim.

"İyi misin?"

Başımı sallayarak onu onayladım. "Sadece, şaşırdım." Burnumu çekip, başımı ellerinin arasından kurtardım ve elimin tersiyle gözlerimi sildim. "Üzgünüm çocuklar, ben bunu tamamiyle unutmuştum." Gülümsedim. "Bunu yaptığınıza inanamıyorum."

Louis, kollarını belimin etrafında sarıp beni kendine çekince, başımı boynuna gömüp orada ağlamaya devam ettim. Gözümdeki ıslaklıklar onun boynunda buluşuyor, ama o bundan rahatsız olmuyordu. Kollarını kaldırıp, boynuna doladım. Bu sayede birbirimize biraz daha yaklaştık. Lou'da yüzünü benim boynuma gömdü. Birkaç kez belli belirsiz öpücükler kondurdu. "Ağlama." dedi yalvaran ses tonuyla. "Yapma bunu." O bunu söyledikçe, benim ağlama isteğim daha da artıyordu. Bunu neden yaptığım hakkında bir fikrim yoktu. Hem mutluluktan, hemde aklıma annemin gelmesinden dolayı olabilirdi.

Impossible is nothing.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin