-58-

10.6K 236 37
                                    

Bugün iki bölüm yazdım. Umarım karşılığını alırım. Ve ne zaman yazarım bilmiyorum, yani yb demezseniz sevinirim. Çünkü yazdığım zaman koyuyorum. 

Multimedyadaki şarkıyla. (One Direction-I Wish)

Lou'yu kolundan tuttuğum gibi geri eve sürükledim. Bunu neden yaptığımı bilmiyorum ama Troy oldukça ciddiydi ve ayaklarım her zamanki gibi beni oraya sürükliyordu. Louis kendi kendine küfürler savursada onu duymamazlıktan geliyor ve adımlarımı hızlandırarak onların yanına ilerlemeye devam ediyordum. Önlerine gelip dikildiğimizde, içimdeki hareketlenmeyi umursamamaya çalıştım. Kusma hissi geliyordu. Merakla Troy'un ne diyeceğini beklerken, biraz daha Lou'ya sokuldum. O ise sinirle nefes alıp veriyordu. Kollarımı beline doladığımda, nefesi yavaşladı ve onunda kolları beni sardı.

“İçeri-”


“Hayır baba. Ne söyleyeceksen burada söyle ve bir an önce gidelim.” diyerek Troy'un sözünü kesti Louis.


“içeri geçin William.”

Troy'un ilk defa sinirlendiğini ve dişlerini sıkarak konuştuğunu gördüm. Lou'nun kollarından sıyrılıp suratına baktım ve ona eve girmemiz için başımı yana doğru yatırdım. Ardından elini tuttum ve annemlerin yanında geçerek içeri ilerledim. Onu tekrardan koltuğa oturttum ve Troy'un içeri girerek, bize söylemek istediği şeyi beklemeye başladık.

“Bakın çocuklar, biz hala bunu saçma buluyoruz. Yani, belki biz tamamda insanlar bu durumu garip bulacak. Çok garip.”

Louis, sinirle sırıtarak ayağa kalktı. “Bunun umrumuzda olmadığını biliyorsun ve eğer aynı konuyu açacaksanız, bırakın gidelim.”

“Söylediklerim bitmedi William!”

Louis ellerini yumruk yaparak, tekrardan geri oturdu. Ben ise hiçbir şey yapamıyordum. Lou'yu sakinleştirmek istiyordum ama Troy'un diyecekleri beni daha çok meraklandırıyordu ve yerimden kıpırdayamıyordum. Annem ise bir şey demeden, öylece Troy'un arkasında duruyordu. İlk defa annemi tanıyamıyordum.

“Bu ilişkiniz ne kadar sürer, nereye kadar gider bilmiyorum ama-” Sıkıntıyla üfledi. “Sanırım sizinle beraber bunu yürütebiliriz. Bizimle birlikte Fransa'ya gelebilirsiniz. Bir süreliğine, en azından gözümüzün önünde olursunuz.”

Duyduklarım yüzümü buruşturmama ve şaşkınlıktan ağzımın açılmasına neden olmuştu. Ne yani bizi ayırmayacak ve birlikte yaşamamıza izin mi vereceklerdi? Hemde hep beraber, Fransa'da.

Şaşkınlığıma engel olamayarak sordum. “Ciddi misiniz?”

Annem sonunda olaya karışmış ve Troy'un arkasından, yanına doğru ilerlemişti. Gözlerini bana dikip başıyla onayladı. “Sanırım bunu denebiliriz.”

Sevinç çığlıklarını içime atarak, Lou'ya döndüm. Sağ elini alnına dayamış, gülümsüyordu. Ona baktığımı fark edince, kolumdan tuttu ve koltuktan kaldırdı.

Impossible is nothing.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin