-74-

9.8K 210 43
                                    

Kısalık için üzgünüm ama yarın okul var ve hazır boş zaman bulmuşken birşeyler yazayım dedim. Küçük geçiş bölümü olarak kabul edin. 

multimedyada ki şarkıyla..

4 gün sonra

Tanrım, midem yerinden çıkacak gibiydi. İki gün önce Louis beni yemeğe götürmüştü ve ondan sonra karnımda oluşan garip hisler beni yataktan kalkamayacak kadar kötü bir hale gelmişti. Louis günlerdir hastaneye gidelim diye başımda söylenip dursa da istemiyordum. Hastanelerden ve kokularından nefret ediyordum. Louis akşamları işe gittiğinde Jeremy yanıma geliyor ve benimle duruyordu. Bana çorba yapıyor, istediğim birşey var mı diye sık sık soruyordu. Ama istemiyordum. Canım yemek yemek bile istemiyordu. Zehirlenme ihtimalim var mıydı bilmiyorum. Kusma hissi gelse de bir kere bile kusmamıştım. Louis bu kadar iyiyken ben nasıl  yataktan kalkamayacak kadar kötüydüm?  

Jeremy'nin bana sürpriz yaptığı günün ertesinde annesiyle tanışmaya gitmiştim. Bir cafede oturup herşeyi en ince ayrıntısına kadar konuşmuştuk. İsmi Karen'dı ve oldukça tatlı bir bayandı. Jeremy gibi siyah saçları ve kahverengi gözleri vardı. Gençti ama sanki yıllar onu yaşlandırmış gibi bir hali vardı. Aslında yaşadıklarına bakılırsa, bence normaldi. Ona olabildiğince yakın davrandım. Beni de Jeremy gibi çocuğu olarak göreceğini söylemişti. Buna mutlu olmuştum. Ona sadece ismiyle hitap etmemi istemişti. Bende seve seve kabul etmiştim. Jeremy'nin yaptıklarından haberi vardı. Bunun için o da benden defalarca özür dilemişti. Bende bunun bir daha açılmasını istemediğimi söyleyip geçiştirmiştim. Annemle görüşmediğimi biliyordu. Belki de bu yüzden bana fazlasıyla yakındı. Tıpkı bir anne gibi. Bana istediğim bir şey olursa ona gelmemi söylemişti. Aslında istemiştim. Lou'nun annesine gidecektik ve Jeremy ile gelmesini istemiştim. Annemin yanımda olmayışı beni üzsede Karen bunu severek yapabilirdi, ki öylede oldu. 

Ama gelin görün ki gitmeden önce Louis ile yemeğe gitmiş ve herşeyi bok ederek hasta olmuştum. Louis bunun önemli olmadığını söylese de gitmek için oldukça hevesliydi. Ben gidelim desem de yataktan kalkarsan canını okurum demesiyle bir yere gitmeyeceğimizi anlamıştım. Günlerdir, hatta aylardır bugünü bende, o da bekliyordu ama hep bir aksilik çıkıyordu. Ve ben bundan nefret ediyordum. 

"Hey Alicia iyi misin?" 

Jeremy telaşlı bakışlarıyla, koltukta yanıma oturunca gözlerimi televizyondan çevirip ona baktım. 

"E-evet Jer." 

"Bana yalan söyleme, yüzün bembeyaz Tanrım!" 

Üzerimdeki örtüyü hızla çekiştirdi ve elimden tutup beni ayağa kaldırdı. 

"Jeremy ne yapıyorsun?" 

"Seni hastaneye götürüyorum."

"Ne? Hayır istemiyorum!"

"O çeneni kapatıp bir kere dediğimi yapacaksın. Çünkü durumun hiç iyiye gitmiyor." 

Haklıydı. Kendimi hastaneye gitmemek için iyiymiş gibi davransamda aslında değildim. 

Louis

Impossible is nothing.Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu