-89-

8.7K 232 58
                                    

Multimedyada ki şarkıyla (Leona Lewis - A Moment Like This)

Kendimi toparlamak için tuvalete gittim. Aynada kendime baktım. Bir gün bunu yüzüme vuracağını tahmin etmeliydim. Musluğu açıp, bir kaç kez soğuk suyla yüzümü yıkadım. Ardından lavabodan destek alarak nefes alışverişlerimi düzenledim. Bir anda karşıma çıkıp nasıl bunları söyleyebiliyordu? Beni aldatan oydu ve sırf şuan başkasıyla olduğum için, benim bekaretimi aldığını yüzüme vuruyordu. Birde bu yetmezmiş gibi, Lou'nun sahneden bana bakışları vardı. Bugün uzun bir gün olacağa benziyordu.

Tuvaletten çıkıp, çocukların odasına ilerledim. İçeriye girdiğimde kanepede oturuyorlardı. Beni görünce hepsinin gözleri benimle buluştu. Gergin bir ortamın içine girdiğimi o an anladım. 

"Biz çıksak iyi olacak." diyerek Zayn ayağa kalktı ve Louis hariç diğer çocuklarla beraber odadan çıktı. Onlar çıkıp arkalarından kapıyı kapattıktan sonra, gidip Lou'nun yanına oturdum. 

Başını ellerinin arasından çekip bana baktı. Mavi gözlerindeki duyguyu tahmin edemedim. Kırgın, sinirli, üzüntülü? Anlayamadım. Ve bunlar sadece bir erkekle konuştuğum içindi. Eski sevgilimle konuştuğum için değil. Peki öğrenince ne olacaktı? Düşünmek istemiyordum. 

"O kimdi?" İşte başlıyorduk.

Kanepede arkama yaslanıp, elimi incelemeye başladım. "Bilmiyorum." dedim. Alayla sırıttı. "Yalan söylemeyi bile beceremiyorsun." dedi. "Seni sahnede olduğum süre boyunca izledim Alicia. O çocuğu tanıyordun." 

Evet, çok iyi tanıyordum. 

"Louis-"

"Bana yalan söylemekten vazgeç. Alicia, gözümün önünde konuştuğun erkeği nasıl olurda tanımazsın? Biz şarkı söylediğimiz süre boyunca onunla konuştun. Normal bir şekilde. Sana sarkan biri olsaydı, bu kadar rahat durmayacağını biliyorum. Bana anlatmadığın her neyse, bu sinirimi bozuyor. Sen benimsin. Ve onun kim olduğunu bilmeliyim. Çünkü yeni yazdığımız şarkıyı umursamadın bile." 

Kahretsin! O kadar haklıydı ki...

"Cevap bile veremiyorsun." dedi ve ayağa kalktı. Ellerini sinirle saçından geçirdikten sonra, sağa sola gitmeye başladı. Bir süre sonra tekrardan bana baktı. Ve bakışları bana eski Lou'yu hatırlatmıştı. Ah, hayır. Zorlukla yutkundum. Ben eski Lou'nun dönmesini istemiyordum. "Bana cevap ver!" diye bağırdı. "Ne halt yediğini anlat Alicia!" O burnundan solurken, ne yapacağımı bilemez haldeydim. Eski bir arkadaş desem? Çünkü yalan değildi. Eskiydi. Eski erkek arkadaşım demeye korkuyordum. Eğer şimdi böyleyse, söyledikten sonraki halimi düşünemiyorum.

"Sikeyim Alicia, o çocuk senin için bu kadar mı değerli? Kocandan bile mi?" Ne? "Benden ne saklıyorsun? Bana neden anlatmıyorsun? Eski halime dönmeye zorlama beni." 

Bu bir tehdit miydi? 

"Yalan söylediğin zaman anlıyorum, bu yüzden susuyorsun değil mi? Neredeyse içine düşecek o piçin bana kim olduğunu söylememekte kararlıysan-" 

Şaşkınlıkla gözlerine baktım. Ne demek istiyordu? 

"Yalnız kalmak istiyorum." diye mırıldandı. 

Odadan çıktım. Tanrım, resmen susmuş hiçbir şey konuşamamıştım. Ağzımdan tek kelime çıkmamıştı. Neden bu kadar zor geliyordu? Beni basbaya izlemişti işte. O hallerimi görmüştü. Ama yapamıyordum, korkuyordum işte. Yalan söylersem anlayacağını da biliyordum. Gerçeği söylersem, olacaklardan korkuyordum. Herşeyi anlatmamı isteyecekti. Anlattıkları konusunda yalan söyleyebilirdim. Ama onun kim olduğunu söylemek zorundaydım. Yoksa onu kaybedecektim. Ve buna niyetim yoktu. 

Impossible is nothing.Where stories live. Discover now