-82-

9.7K 237 49
                                    

Multimdyada ki şarkıyla.. (Justin Bieber-Nothing Like Us) Biterse başa sarın.

En nefret ettiğim huyum, yaptığım karar değişiklikleriydi. Yani ne zaman bir şey yapmak istesem, bir anlık düşünceyle bundan vazgeçiyor ve kararımdan geri dönüyorum. Bu benim en nefret ettiğim özelliğim. Aslında bunu atlatmak için çok şey denemedim. Ama gelin görün ki, hala huyum devam etmekte. Sabah uyandığımda yapmak istediğimden vazgeçmemek için planlar kurmaya başlamıştım. Günlerdir beni sıkıntıdan sıkıntıya sokan bebek meselesi artık yoluna konulmalıydı. Sonuçta ikimizin istediği bir şeydi. Bu açıkca belliydi. İşin içinde sadece benim hayallerim vardı. Onun dışında bunun için hiçbir engel görünmüyor gibiydi. Haftaya üniversite sınavına girecek ve bir kaç hafta içinde de açıklanacak olan sonuçları bekleyecektim. En azından karnım büyüyene kadar okula gidebilirdim. Bu benim için sorun olmazdı. Zaman ilerledikçe de bir çözüm yolu bulabilirim diye umuyordum. 

Sabah uyandığımda kendimi Lou'nun kollarının arasında bulmuştum. Tüm gece boyunca kıpırdaman böyle uyumakla beraber, sol bacağımın üstünde uzun süre yatarak uyuşmasını da sağlamıştım. Onu uyandırmadan kalkmıştım ama sol bacağım oldukça karıncalanmış ve tekrardan yatağa oturmamı sağlamıştı. Bir kaç kez bacağımı salladım. Uyuşması geçene kadar elimi karnıma koyup öylece bekledim. "Umarım bugün herşey hayal ettiğim gibi olur." diye mırıldandım. Üstelik hala kararımdan vazgeçmeden, bugün yapacaklarımı yapmalıydım. Oturduğum yerden uzanıp, masanın üzerinde duran telefonu elime aldım. Bizim çocuklara, Becky'e, Jeremy'e hatta Max'e bile mesaj attım. Akşam bize gelmeleri gerektiğini ve konuşacağım bir konu olduğunu söyledim. Jay'e beraber güzel bir akşam yemeği hazırlamamız gerektiğini söylemeyi de unutmamalıydım. Düşüncelerim tam olarak böyleydi. Herkesi bize çağırıp, hamile olduğumu söylemekti. Aslında bunun özel olmasını isterdim ama mesaj attığım kişiler benim yakınım hatta ailem gibilerdi. Onlarında bilmeye hakkı vardı. Birşey konuşacaksan zaten bunu akşam özel olarak yapabilirdik. 

Bacağımın uyuşukluğunun gittiğini hissettiğim an ayağa kalktım. Telefonu tekrardan masanın üzerine koymayı düşünürken, elimde titremeye başlamıştı. Arayan Max'di. Üzerime yerde duran Lou'nun bluzunu geçirip adımlarımı hızlandırarak banyoya doğru ilerledim ve arkamdan kapıyı kilitledim. 

"Max?"

"Sanırım bu güzel haberi vermek için bizi çağırıyorsun ha?"

Görmeyeceğini bilsem bile gülümsemiştim. "Evet." dedim. "Kararımı verdim ve bunu düşünüp tekrardan değiştirmeden yapmalıyım."

"Pekala hastane arkadaşım. Şimdi hayallerinden vazgeçtin yani?"

"Oh, hayır. Sadece bir süre gider, sonra da bir şekilde birşeyler ayarlarım." Bir süre durdum. "Umarım."

"Olacaklardan korkma." diye fısıldadı. "Ne olursa olur artık. Sadece söyle gitsin."

"Max."

"Alicia?"

"Teşekkür ederim. Yani seninle tanıştığım için o kadar mutluyum ki. Sanırım sen olmasaydın, bir çok şeyin üstesinden gelemezdim."

Bir kaç saniye gelen nefes seslerinden, güldüğünü anlamıştım. "Hey! Neden gülüyorsun?"

"Hoşuma gitti." dedi. "Şimdi kapatmalıyım akşam herşeyi konuşuruz tamam mı?" 

Onu onaylayıp telefonu kapattım ve yüzümü yıkamak için lavaboya yöneldim. Yüzümdeki ıslaklıkları havluya sildikten sonra aynada kendime baktım. Saçlarım daha da uzamıştı. Yüzüm sanki hafif bir şekilde şişmiş ve yanaklarım kırmızılaşmışlardı. Üzerime giydiğim Lou'nun bluzunu hafifçe yukarıya kaldırarak karnımı açıkta bıraktım. Sağ tarafıma dönüp baktığımda, karnım gerçekten şişmişti. Louis, kilo aldığımı düşündüğünde haklıydı. En azından o öyle düşünüyordu. Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp kendi kendime güldüm. Bu gerçekten inanılmaz birşeydi. "Aramıza katılacağın için sabırsızlanıyorum bebeğim."  Elimi karnıma koyup biraz ovduktan sonra avucumda tuttuğum bluzu bıraktım.

Impossible is nothing.Where stories live. Discover now