-81-

9.8K 212 64
                                    

Multimedyada ki şarkıyla.. (Beyonce-Halo)

"Bana ne dersen de Louis, benim gerçekleştirmek istediğim hayallerim var. Bunu sende biliyorsun. Üniversiteye gidip okumak ve iş sahibi olmak. Şuan senin çalışmanla geçinsekte bu ileride bize yetmeyecek. Sen nasıl ikimiz için birşeyler yapmak istiyorsan bende istiyorum, bebeğim. Bunların hiçbirinden vazgeçmek istemiyorum. Geçen gün eve okulumdan bir zarf geldi. Üniversite sınavları için tarihler yazıyor. Ve en yakın sınav bir hafta sonra. Ne dersen de bundan vazgeçmeyeceğim. Ben kararımı verdim. Bana günlerce surat asarsan, o yerinde durmayan erkekliğini kendi elimle koparırım. Ve inan bunu yaparım."

İçimden geçenleri söylememin üzerinden en az on dakika geçse de Louis tek laf etmemişti. Yüzü asıktı. Bunu yapacağını biliyordum. O benim isteklerime hiçbir zaman tepki göstermedi. Ne yapmak istesem hayır yanıtı verdi. Şuan düşündüğünü biliyordum. Vereceği kararıda az çok tahmin edebiliyordum. Açıkcası bende kararımı vermiştim. Yani, en azından sınava girmeyi, kazanırsam üniversiteye gitmeyi, kazanamazsam da bebeği doğurabilirdim. Tam da yapmak istediğim buydu. Sınav sonuçları açıklanana kadar bebekle bir süre daha ilgilenebilirdim. Ama Lou'ya söyleme konusunda, kesinlikle kararsızım. Eğer olur da sınavı kazanırsam..
Tanrım, bunu düşünmek beni üzse bile elimden başka birşey gelmiyormuş gibi hissediyordum. 

Uykum gelmişti. Hala Lou'nun cevap vermesini beklemek, beni daha da uyuşturuyordu. Neden cevap verme gereği duymuyordu, anlamıyorum. Ben sadece okumak istiyordum. Başka birşey değil.
"Bana cevap ver." diye mırıldandım en sonunda. "Böyle aptal gibi düşünmekten vazgeç." 
Dudakları yana doğru kıvrılırken, benimle alay edeceğini düşünüyordum. Zaten öyle de oldu. 
"Ne dememi istiyorsun?" Mavi gözleri tekrardan benimle buluşmuştu. "Ben ne söylersem söyleyeyim, sen kendi bildiğini yapmayacak mısın? Kararını vermişsin. Bana burda pek laf düşmüyor." 

Koltuktan kalkıp, hızla salondan çıkarken sadece arkasından bakmakla yetinmiştim. 

"Yanındayım bebeğim."
"Seni özledim anne."
"Biliyorum, bende seni özledim Alicia."

"O zaman neden gidiyorsun?"
"Bana ihtiyacın yok."
"Hayır! Sana ihtiyacım var anne."
Başını iki yana salladı. "Yok bebeğim. Johannah ve Karen sana benden daha iyi annelik yapar öyle değil mi?" 
"Ama onlar öz annem değil. Sen gittiğin için bana yardımcı oluyorlar."
"Olmaya da devam etsinler. Gitmek zorundayım."
"Anne! lütfen."
"Seni sevdiğimi unutma bebeğim."
"Anne sana ihtiyacım var diyorum! Tanrım beni bırakıp bir kez daha gitme."
"Gitmek zorundayım Alicia. Sen artık büyüdün ve başının çaresine bakabiliyorsun. Üstelik sende bir anne olacaksın."
"Sen olmadan bu kadar şeyin üstesinden gelemem."
"Gelebilirsin meleğim. Büyüdün."
"Hayır anne lüt-"


"Alicia!"

Benim adımı defalarca sayıklayan ve durmadan kan ter içinde kalmış vücudumu sarsan eller, bu berbat rüyadan uyanmamı sağlamıştı. Aylar sonra, ilk defa annemi görmüştüm. Rüya da olsa gözümün önündeydi. Bana sarılıyordu, elimi tutuyordu. Ve, bebeğim.. Bebeğimi biliyordu. Anne olacağımı söylüyordu. Onu özlediğimi ilk defa anlamıştım. Onu çok fazla özlemiştim.. 

"Louis, bırak beni." 

Ağlamamı durdurmaya çalışarak kollarının arasından sıyrıldım ve yataktan zorlukla kalktım. Camın kenarına gidip bir süre öylece durdum. Dışarısı karanlıktı. Sadece bir sokak lambası yolu aydınlatıyordu. Ağlamam bir türlü durmuyordu. Durmak yerine daha fazla akıyordu. Midemin bulantısı geri gelmişti. Karnıma sancı giriyordu ve kötüydüm. Bir kaç saniye sonra beni sarsan eller, karnımın üzerinde birleşmişti. Louis, beni bedenine biraz daha yaklaştırıp çenesini omzuma yerleştirdi. Boynuma belli belirsiz birkaç öpücük kondurduktan sonra iyi misin diye mırıldandı. Cevap verememiştim. En azından birkaç dakika. Sonunda dudaklarımı birbirine bastırıp başımı iki yana sallamakla yetinmiştim. 
"Annem." dedim. "Rüyamda benimle konuşuyordu. Beni bırakıp gidiyordu. Ben-bense gitmemesi için yalvarıyordum. Ama o-" Durdum. Ağlıyordum ve söyleyeceklerim boğazımda takılı kalmış gibiydi. 
"Şhh." diyerek beni kendine çevirdi Louis. Mavi gözleri karanlıkta olsa, ay ışığında parlıyor gibiydi. Tanrım, o inanılmaz biriydi. 
"O sadece bir rüya güzelim." Alnıma öpücük kondurdu. "Tamam mı? Sana söz veriyorum herşey düzelecek. Eskisi gibi mutlu olacaksın. Senin için ne gerekirse onu yapacağım." 
Başımı aşağı yukarı salladım. "Böyle söyleyince, herşey güzel geliyor."
"Söylediklerimde ciddiyim."
"Ciddi olduğunu biliyorum. Biz istesekte bazı şeylerin yoluna girmeyeceğini sende biliyorsun."
Omuz silkti. "En azından ikimiz bir arada oluruz."
"Louis, bunu söylemekten vazgeç." dediğimde tereddütlü gözlerle bana baktı. "Bunu her seferinde söylüyoruz. Önemli olan bu değil. Biz her şekilde beraber oluruz. Önemli olan etrafımızdakiler. Ne demek istediğimi anlıyor musun? Bazı şeyleri yoluna koymak istesekte, engellerimiz hala var. Ve bunlar için birlikte olmamız yetmiyor." 
Kollarının arasından sıyrılıp yatağa oturdum. Fazlasıyla sıkılmıştım. Her seferinde aynı şeyleri konuşmak, konunun dönüp dolaşıp yine bizi vurması beni bunaltıyordu. Lou'yu seviyorum, çok fazla seviyorum ama bundan gerçekten yorulduğumu hissediyorum. 
"Engelleri atlattığımızı sanıyordum." 
Oda gelip yanıma oturunca başımı ona çevirdim. 
"Belkide hala vardır."
"N-ne demeye çalışıyorsun Alicia?"
"Sadece söylüyorum."
"Nedense hala benden sakladığın birşeyler varmış gibime geliyor."
"Sana öyle gelebilir ama yok."
"Bana aptal ve imalı cevaplar vermekten vazgeç!"
Sırıttım. "Hoşuna gitmiyor mu?"
Cevap vermedi. Bir kaç dakika boyunca öylece yatakta oturduk. Louis, baş ucumdaki lambayı yakınca, gözlerimin kamaştığını hissetmiştim. İstemsizce kaşlarım çatılırken Louis oturduğu yerden kalkmış ve önüme eğilmişti. Bacaklarımı açıp kendini bana yakınlaştırmış ve dudaklarını dudaklarıma bastırmaya başlamıştı. 
"Gerginsin." diyerek dudaklarımın üzerine fısıldamıştı. "Çok fazla gerginsin. Neden böyle konuştuğunu bilmiyorum, bunu öğreneceğim ama şimdi-" Beni yavaşça yatağa yatırdığında, elimi göğsüne koydum. "Seni iyi hissettirmeliyim." dedi. Burnunu yanağıma sürtüp, boynuma doğru ilerledi. Boynuma bıraktığı bir kaç ısırıtan sonra geri çekilip, tekrardan dudağımı öptü. 
"Bunu ister misin?" diye sordu. "Seni iyi hissettirmemi ister misin güzelim?"
Ne olacaksa olsun, umrumda değildi. 
Onu istiyordum. Ve bu olmayalı uzun zaman olmuştu. 
"İstiyorum." dedim. 
Sırıtarak başını salladığında üzerimdeki kıyafetleri, beni kırmak istemiyormuş gibi yavaşça çıkarmaya başlamıştı. Yavaşça açılan her noktaya öpücük kondurmaktan vazgeçmiyordu. 

Impossible is nothing.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin