-70-

10.1K 222 26
                                    

Louis

Ağzımdan çıkan cümleler için asla pişman değildim. Tam tersine, kendimi iyi hissediyordum. Yani ruh halimi saymazsak iyiydim. Alicia'yı seviyorum. Hemde deli gibi. Ama bunun olması gerekiyordu. o fark etmiyordu ama benim canım fazlasıyla yanıyordu. Her seferinde hatalarımı yüzüme vurması, kalbimin acısına neden olabiliyordu. Ben hayatım boyunca bir kez bile aşk acısı çekmemiştim. Sanırım böyle birşeydi. Onu herşeyiyle kabul ediyorsun ama yaptıklarına ağzını açıp tek kelime edemiyorsun. Sana yaptıklarına rağmen hala onu sevebiliyorsun. Deli gibi aşık olsan bile, ondan ayrılmak zorunda olduğunu hissediyorsun. Garip. Biliyorum barışacaktık. Günler, aylar, yıllar geçse bile biz tekrardan beraber olacaktık. Bu sefer ilk adımı atan ben olmayacaktım. Ben gerçekten yıprandım. Elimden gelen herşeyi yaptığımıda biliyorum. Ben sadece pişman olmasını istiyorum. Bana güvenmesini, bana eskisi gibi bakmasını istiyorum. Bunlar uzun zaman alsa da sonunda herşey yoluna girecekti. En azından öyle umuyorum. 

Onu evde yalnız bırakmak içimden gelmese de yapmak zorundaydım. Orada kalırsam onu daha çok kırabilirdim. Bana yaptıklarına rağmen hala onu düşünmekten nefret ediyorum. 

"Dostum." Omzumda hissettiğim elle irkildim. "İyi misin?" 

Çocukların meraklı bakışlarını üzerimde hissedince hafifçe yerimde kıpırdandım. "Evet. İyiyim." dedim. "Şarkı ne oldu?" 

Dün gece evden çıkıp, geldiğim yer Harry'nin evi olmuştu. Başta beni gördüğünde şaşırmış ama durumun iyiye gitmediğini fark edince tek kelime etmemiş ve yaptığı tek şey kalacağım odanın yerini göstermek olmuştu. 

Onunla sabah çocuklar gelmeden biraz konuşmuştuk. Bu seferki ayrılığın farklı olduğunu oda anlamıştı. Bana ne kadar onu yalnız bırakmamam gerektiğini söylese de onu umursamamıştım. 

Öğlen vakti çocuklar geldiğinde ise bir masanın etrafında toplanmış ve birşeyler karalamaya başlamıştık. Bugün bizim için özel bir gün olacaktı ve bunun için elimizden geleni yapıyorduk. Normalde sabah barda olup şarkımızı söylememiz gerekiyordu. Ama Zayn Diana'yı arayıp bu işi akşama ertelememizi çünkü kendimiz birşeyler yazıp söylemek istediğimizi dile getirmiştik. Oda itiraz etmemişti. 

Şuan çocuklarla toplanalı 4 saat olmuştu ve elimizde hiçbir şey yoktu. Alicia ise sık sık beni arıyor ve mesaj atıyordu. Daha fazla dayanamayıp ona mesaj atmış ve daha sonra konuşmamız gerektiğini söylemiştim. Çünkü bu iş gerçekten benim için, daha doğrusu bizim için önemliydi. 

Kendime geldiğimde çocukların sıkıntıyla nefes alıp verdiklerini fark etmiştim. Niall ağzından birşeyler mırıldanmaya başlamıştı bile. 

La, la, la 

Elleriyle ritim tutmaya başladığında onu dikkatlice izledim. Harry ellerinin arasına aldığı başını yavaşça kaldırıp bir Niall'a baktı bir bize. Zayn ve Liam öylece duruyorlardı. Harry ile göz göze geldiğimizde ona gülümsedim. 

Niall ağzında tekrarladığı melodiyi bir kez daha söyledi.

La, la, la 

Just can't let her go 

Onu terkedemem 

Dudaklarımın arasından çıkan kelimeler yine beni aynı konuya götürsede, Niall'ın tuttuğu ritimle uymuştu. Harry, bana doğru sırıtmaya başladığında, bende aynı şekilde ona sırıttım. 

"Niall." diye bağırdı Harry. Ardından oturduğu sandalyeden kalktı. "Daha deminki ritimle, ağzından mırıldandıklarını tekrar et dostum!"

Impossible is nothing.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin