-12-

15K 322 6
                                    

Bu bir şakaysa cidden hoş değil. Kameralar ne tarafta el sallamak istiyorum. Yani bu şaka, rüya dışında gerçek olabilecek bir şey değil. Şuan gerçek anlamda şaşkınlıktan ağzım açılmış ve gözlerimi bir an olsun gözlerinden ayırmamıştım. O sevimli gülümsemesiyle bana sırıtırken, ben aptal bir şekilde ifadesizce ona bakıyordum. 

"Sa-saçmalama Louis." 

Ellerimi ellerinden hızla çekip koltuktan kalktım. Elleri havada kalmıştı. Başını öne eğip bir süre öyle durdu. "Saçmalamıyorum Alicia." dedi. Biri artık şu sesi kullanmamasını söylemeli. Çünkü ben kendimi gerçekten zor tutuyorum. 

"Ellerimiz." "Biz yakışıyoruz Alicia."


Bu kesinlikle çıkma teklifinin değişik bir versiyonuydu. Ben nasıl bir boka düştüm. "Her zaman ki gibi saçmalıyorsun Lou. Ben sana senin oyuncağın olmadığımı söylemiştim."
Derin nefes al ver.. al ver..
"Eleanor senin neyin Lou?
"Sevgilim." diye fısıldadı.

Fısıldadı çünkü haklıydım. Utanıyordu çünkü haklıydım. Kahretsin her konuda haklıyım! Nedense bu yinede beni iyi hissettirmemişti. Ellerimi sinirle saçlarımdan geçirip, düşünmeye çalıştım. Düşünüyorum ama her yol yine onun yanında olmam için beni zorluyordu. Bir insan üvey abisine nasıl aşık olabilir? Bu tamamen saçmalık.  Üstelik ben aşık değilim. Sadece gözlerine, sesine, poposuna hayranım hepsi bu. Sadece hayranlık

Koltuktan kalkıp yanıma geldiğinde bir adım geri gittim. Umursamadı. Ben gittikçe o yaklaştı. Yanağıma vuran nefesi buz gibiydi. Düşünmeyi bırakıp kendime ve isteklerime inanmalı mıydım?

"Alicia."

Yüzüne bakmamak için direnen gözlerim, sonunda bu sese karşı koyamamıştı. "Lou lütfen.." 
"Gözlerini benden kaçırma." 
"Lütfen.." diye tekrarladım. 
"Eleanor'dan ayrılırsam." dedi ve yutkundu. "Ondan ayrılırsam ve hep seninle vakit geçirirsem insanlar ne düşünür Alicia?" diye sordu. 
Kahretsin ki şuan bunu düşünemiyordum. Düşünmek için kendimi çabalıyordum. Ama lanet olası vücudunu bana bastırmıştı. Bir bacağım, onun bacaklarının arasındaydı ve erkekliğini hissediyordum. Lanet olsun bütün düşüncelerim o tarafa kaymıştı ve Louis'e cevap vermek için büyük çaba harcıyordum.

"Alicia. Sana bir soru sordum." 
"Bi-bilmiyorum." 
Ah işte kekelemiştim. Louis ise bir şeylerin farkına varmış olacak ki pislik sırıtışını yaptı. Ah hadi ama! Yerin dibine girme gibi bir şansım var mı? Yana doğru kayıp ondan kurtulmaya çalıştım ama elini duvara yaslayarak gitmemi engelledi. Harika. Tam anlamda kapana kıstırılmıştım. Zaten bütün ağırlı üstümdeydi. Nefesimde bir türlü düzene girmiyordu. 

"Çekil." 

Başını hayır anlamda salladı. "Soruma cevap ver." 
Gözlerimi sımsıkı kapattım ve düşündüm. 

Aklın başka bir yerdeyken nah düşünürsün.


Hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde iç sesim gelmiş ve beni -yine- hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde beni azarlamıştı. "Gözlerini aç Alicia." Dudakları boynumda dolaşırken bunu benden nasıl isteyebiliyordu? Tamam. Sakinim.

Yavaşça gözlerimi açtım. Gülümseyen suratıyla bana bakıyordu. Gözleri.. Sanırım bu seferde ben gülümsememe engel olamamıştım. İki dakika önceki Alicia nerdeydi? Beni tamamen allak bullak edecek bir şey yapıp öne eğildi, elini kalçama koydu ve beni öptü. O anda beni öptüğü için Louis'den ve ona karşılık verdiğim için de kendimden nefret ediyordum. Bu önceki gibi değildi. İstekliydi, istekliydim. Ama bu çok yanlıştı. Kesinlikle yanlıştı. Parmaklarımı çenesine koyup onu geri ittirdim. Bunu beklemediği belliydi. 

"Bunu bir daha yapma." diye zorlukla fısıldadım. 

Koşar adımlarla merdivenlere yöneldim ve odama çıktım. Arkamdan kapıyı kilitleyip bir süre öylece durdum. Tanrım, gerçek anlamda öpüşmüştük ve bu harikaydı! Ama yanlış olduğu konusunda hala kararlıyım. Onun isteklerini yerine getiremezdim. Dediğimin hala arkasındayım. Belki Eleanor'dan ayrılırsa -ki hiç sanmıyorum- onunla bir şeyler yapabilirdik. Lou'nun dediğine de hak veriyordum ama ben o sadece bahaneden ibaret bir şeydi. Hem onu isteyip, istemediğim konusunda tereddütlerim var. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Şuan tek istediğim uyumaktı. Ve bunu, bu geceyi düşünmeden, hatta Louis'yi düşünmeden yapmaktı. 


-Ertesi sabah-


Telefon çalıyordu. Başımı yastığın altına gömdüm ve susması için bekledim. Ama ne var ki uyuyamam için çabalayan telefon zili susmak bilmiyordu. Yatağımın kenarında duran masaya uzanıp telefonumu aldım. 

"Ne var?" 
"Bebeğim?"
"Ah anne." Bir dahaki sefere telefona bakmadan açmamaya dikkat edeceğim. "Üzgünüm uyuyordum." 
"Yarım saat sonra okulun var ve sen uyuyor musun?"
Sabah sabah bunun için aramış olamazdı değil mi? Sıkıntıyla gözlerimi devirdim.
"Anne Fransadasın ve oradan bile okula kaçta gideceğimi hesaplıyorsun öyle mi?" 
"Benim bir tane kızım var ve onun iyiliği için yapmayacağım şey yok." 
İyilik mi? Gerçekte mi? Okula gitmek için araması o kadar iyi bir şey ki şuan çok mutluyum. Peki beni bir ay boyunca Louis ile bırakırken aklı neredeydi!?
"Pekala anne sorun ne?" 
"Sorun yok Alicia. Ben sadece nasıl olduğunu öğrenmek için aramıştım."
"İyiyim. Her şey yolunda." Burnum uzamazsa iyidir. "Şimdi üstümü giyinecek ve okula gideceğim tamam mı? Öptüm."

Cevap vermesine izin vermeden telefonu kapattım ve ayaklarımı yatağın kenarından sarkıtıp bir süre kendime gelmek için bekledim. Gözlerimi ovuşturup yataktan kalktım. Akşam Lou girmesin diye kilitlediğim kapımı açıp banyoya gittim. Sıcak bir duşun sabah uyandırmak için iyi olduğunu düşündüm ve kendimi sıcak suyun kollarına bıraktım. Banyodan çıktığım bütün evi omlet kokusu sarmıştı. Aşağı inmek için merdivene adımımı atmıştım ki bornozlu olduğum aklıma geldi ve geri odama çıktım. Tekrar tehditkar Lou ile kesinlikle karşılaşmak istemiyordum. Odama girip tekrar kapıyı kilitlediğime emin olduktan sonra dolabımın karşısına geçtim. Siyah yarım düz bluzumu ve giymekten hiç bıkmayacağım tulumumu giydim. Ayağıma Zara'dan aldığım bot tipi ayakkabıları geçirdim ve masamın üzerinde duran çantamı alıp aşağı indim. Ev harika kokuyordu. Mutfağa doğru ilerleyince tezgahta bir şeyler ile uğraşan yarı çıplak bir Louis ile karşılaştım. 

"Günaydın güzellik." dedi bana bakmadan. "Günaydın." 

Anlaşılan dünü yoksayıp yeni bir başlangıç yapacaktık. Aklımdan çıkmayacağını bilsem de görmezden gelebilirdim. Çantamı sandalyenin kenarına asıp Lou'nun yanına gittim. 

"Ne yapıyorsun?" diye sordum.

Başını bana çevirip baştan aşağı süzdü. Memnun olmuşcasına gülümsedi ve başını salladı. "Sonunda uzun birşeyler giymişsin." dedi. Gözlerimi devirip sandalyeye oturmak için geri döndüm. Zaten onunla konuşanda kabahat. Masada duran bir kaç şeyden ağzıma attım. Lou'da tezgahta ki işlerini bitirip, evi saran bütün kokusuyla yaptığı omleti önüme bıraktı. Omlete bakmak bile insanı tok olsa da acıktırabilecek kadar güzel gözüküyordu. İçersinde bir kaç baharat olduğuna eminim. Omletin birazını kesip ağzıma attım. Ah bu harika bir şey! 

"Tanrım, Lou bu omlet harika." 
"Beğenmene sevindim." 
Anlaşılan bugün masum Lou ile güne başlamıştık. 

Güzel bir kahvaltının ardından beni okula bırakmak istediğini söyledi ve bende itiraz etmeden kabul ettim. Okula geldiğimizde tekrar otoparka park edip bütün gözlerin bize dönmesine neden olmuştu. Arabadan inmeden "Teşekkür ederim." dedim. Beni başıyla onayladıktan sonra arabadan indim. Şuan tek dileğim tehditkar Lou'nun geri dönmemesi ve bugünün masum Lou olarak devam etmesiydi. Okulun kapısında Becky ve Kerry sabırsızlıkla beni bekliyordu. Her zaman ki gibi beni soru yağmuruna tutacaklardı. 

"Baştan uyarıyorum sorunlarınızın hiç birine cevap vermeyeceğim." 

Elimi kaldırıp onları sustururken aynı zamanda gülmemek için dudaklarımı ısırdım. İkiside umutsuzca arkamdan okula girdiler. Koridor boyunca ilerlerken bir anda karşıma Harry çıktı. Gamzelerini belli edecek şekilde bana gülümseyip  "İyi misin? diye sordu.  Onu başımla onaylayıp "İyiyim." dedim. Harry, ağzını açıp bir şey söyleyecekken cebimden gelen sesle ağzını geri kapatmıştı. 

"Harry'den uzak dur. Gözüm üzerinde. -Louis"


Ah bende tehditkar Lou neredeydi diye meraklanmaya başlamıştım. Gözlerimi etrafta gezdirip buralarda diye mi baktım ama yoktu.

"Beni aramamanı söylemiştim güzellik. -Louis"

Bu oyundan ciddi anlamda sıkıldım. 
"Bir sorun mu var Alicia?" 
Bakışlarımı Harry'e çekip ondan bir adım uzaklaştım. "Benden uzak dur Harry." 
Zaten iri olan gözlerini şaşkınlıkla biraz daha açmıştı. "Ne? Neden?" Ondan uzaklaşmak istemiyorum! Hemde hiç. Yanımda olmasına kesinlikle ihtiyacım var ama Lou ona zarar verebilirdi. Ve bende bu duruma asla razı gelemezdim. "Sadece..Lütfen Harry." Beni anlamasını umarak oradan uzaklaştım. Elimde duran telefon tekrar çaldığında olduğum yerde durdum. 

"Aferin benim kızıma. Bir daha yanına yaklaşırsa ya da yaklaşırsan -ki öyle bir şey olmamasını umuyorum- sonuçlarına katlanırsın. -Louis" 

Telefonu sinirle geri koyarken ondan bir kere daha nefret ettim. Ben hiç bir zaman birisinin emirleri altında yaşamadım. Kimse bana onu yap, bunu yap demedi. Gelin görün ki hiç beklemediğim bir kişi bana bunları uyguluyordu. 

Becky ve Kerry şaşkınlık ve telaşlı bir halde yanıma gelirken gözlerimi devirdim. Şu durumlarda o kadar çekilmez oluyorlardı ki. Kerry telaşla "İyi misin?" diye sordu. 
"Evet iyiyim tamam mı? Sorun yok." Başka bir şey demelerine izin vermeden sınıfa doğru ilerledim.

Bir an önce şu lanet derslere girip eve gitmek istiyordum. 


Impossible is nothing.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin