-37-

11.5K 234 40
                                    

Multimedyada ki şarkıyla okuyun.

Hayatımı birkaç kelime ile özetliyorum.

Bok.

Berbat.

Sıkıcı.

Lou'suz ve Lou'suz.

Aslında var ama yok. Kendisi var ama duyguları yok. Her zaman yanımda gibi ama aslında değil. Yok yok yok!

Şuan yanımda olan tek kişi Jeremy.

Annem bile yok. Yani o da Louis gibi varda yok. Çünkü onunlada kavga ettim. Şu babam olayı. Bütün telefon görüşmemiz bağırarak geçmişti. Tahmin ettiğim gibi. Benim üzülmemem için bana söylememişti. Neyse ne. Sonuçta o benim babamdı ve bunu bilmem gerekirdi. Jeremy'nin benimle kaldığını öğrendiğinde oldukça ağır laflar etmiş ardından kısa bir süre sonra özür dilemişti. Ama ben onu dinlememiştim.

Okulumun bitmesine iki haftadan az kalmıştı. Okulda ki havalı tipler, balo için birşeyler yaparlarken ben evde depresyona giriyorum. Tek ihtiyacım olan şey, çikolata. Rahatlatıyor. Her gün sıcak su ve çikolata. En azından insanın toparlanmasında yardımcı oluyorlar. İyi ki varlar.

Hayatımda hiç bu kadar bunalıma girmemiştim. Tanrım, iğrenç bir şey. Şaka gibi bir olay. Aslında Louis yanımda diye mutluyum ama aramızda ki olay eskisi gibi olmadığı için üzgünüm. Aptallık bende. Biliyorum! Ona ağzıma almamam gereken bir laf etmiştim ve o da bunu kabul etmişti. Ne yapabilirim. Beni aldatması oldukça koymuştu ve bir anda ağzımdan öyle bir şey çıkmıştı.

Okul kapanır kapanmaz annem ve Troy'un yanına gidecek ve bu çileden kurtulacaktım. En azından kısa bir süreliğine de olsa hayatımı düzene sokmanın bir yolunu bulurdum. Annem ile kavgalıydım ama oraya gidince daha rahat bir şekilde aramızı halledebilirdik. En azından ben öyle düşünüyorum. Jeremy, ben gidince o da annesinin yanına dönecek. Ve Louis, lanet olası o da benimle beraber gelecek. Annemler sık sık yanımızda olacağı için, sorun çıkmayacağını hatta yüzüne bile bakmaya gerek duymayacağımı düşünüyorum. Umarım öyle olur!

“Alic, o koca kıçını kaldır ve bana yemek yap!”

Yanaklarımı sıkıntıyla şişirip, yanımda oturan ve gözlerini bir dakika olsun televizyondan ayrımayan Jeremy'e sinirli bir bakış attım. Ona baktığımı fark etmiş olmalı ki ne var gibisinden başını sallamış ardından omuz silkip televizyon izlemeye devam etmişti.

Bende koca kıçımı kaldırıp mutfağa ilerledim. Lottie iki gün önce evine dönmüştü ve Jeremy neredeyse evdeki bütün işleri bana yıkmıştı. Normalde Lottie ile beraber birbirlerine bir şeyler hazırlayıp yerlerdi. Ama şimdi gelin görün ki her bok bana kalmıştı. Zaten Louis deseniz gece on ikiden önce eve gelmez, gelse de bana dokunmadan hiçbir yere gitmezdi. Evet, gitmezdi. Onun eve geldiğini duyduğum zaman yatağımın içine gömülür, her zaman uyuma taklidi yaparım. O, odama girer beni öper, yanaklarımı okşar ve gider. Bazen de ona karşı koyamam ve bana dokunmasına izin veririm. Çünkü özlüyorum. Ve kendime engel olamıyorum. Zaten o da bu duruma itiraz etmiyor. En başta şu olaya açıklık getirseydikte birbirimize aşık olmasaydık ya! Acıdan başka bir bok vermiyor. Gözlerine bakınca, bana eskisi gibi bakmadığını görebiliyorum. O değişti. Hemde çok kısa bir sürede. Tanıdığım adam gitmiş gibiydi. Ama biliyorum, içinde bana hala karşı bir şeyler var, ve ben onu geri kazanmak için bir şeyler yapacağım.

Bütün suçu ona atmam doğru değildi. Biliyorum. Bana herşeye tekrardan başlamamız için şans sunmuş ama ben sıçtığımın gururuna yenik düşmeyip hiçbir şeyi kabul etmemiştim.

Buzdolabından atıştırmalık birkaç şeyi çıkarıp, tezgahın üstüne dizdim ve Jeremy'e sandviç yaptım. Mutfak kapısından çıkarken içecek birşeyler koymayı unuttuğum için geri döndüm ve dolaptan buzlu çay alıp bardağa boşalttım. Salona geri döndüğümde Jeremy'nin koltuğa yayıldığını gördüm. Elimdekileri önündeki sehpaya bırakıp, kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Jeremy, bana gözlerini devirip koltukta doğruldu ve bende yerime oturdum.

Impossible is nothing.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin