-80-

9.6K 208 42
                                    

Multimedyada ki şarkıyla..  (Leona Lewis - A Moment Like This)

Uzun zamandır aile kavramını unuttuğumu bir kez daha hatırladım. Annem ve Troy ile beraber yaşamamakla beraber, görüşmediğimizi de düşünürsek bunun normal olduğunu düşünüyorum. Bu evde Louis ile beraber kalmak hoşuma gitsede bugün anladım ki, aile olunca insan daha farklı oluyor daha farklı hissediyor. Annem beni reddetse de şuan iki fazla anneye sahiptim. Ve o iki anneyide tanıştırmıştım. İkisi de beni kızım diye çağırmaya başladıklarında ise bu benim için daha güzel birşey olmuştu. Jeremy ve annesi, Lou'nun annesi, kızlar ve Louis bir masa da oturmuş soslu et yerken, hayat gerçekten güzel gözüküyordu. Bu ortamı daha şimdiden sevmeye başlamıştım. İçimdeki burukluk beni terk etmese de birşeylerin yolunda olması beni yine de mutlu ediyordu. 

Bütün herşeyi konuşmuştuk. Hemde herşeyi. Tekrardan açmak istemesem de konu bir anda oraya gelmiş ve Jeremy'nin yaptıklarını konuşmaya başlamıştık. Jeremy suçlu olduğunu defalarca dile getirmiş ve bende bunun bir önemi olmadığını, eninde sonunda böyle bişeyin olacağını söyleyip durmuştum. Ama gelin görün ki Jeremy yine de özür dilemekten vazgeçmemişti. Karen ise bundan dolayı hala üzüntü duyduğunu, bir nebze kendi suçlu hissettiğini söylediğinde kalkıp ona sarılmıştım. O kendi halinde bir kadındı. Bunun olacağını nereden bilebilirdi ki? Benim gibi bir kardeşi olduğu için Jeremy'in şanslı olduğunu söylüyordu. 

Johannah ve Karen tanıştıkları için memnunlardı. Jay ne kadar gerçek annemlede tanışmak istediğini dile getirse de, sanırım bunun uzun bir süre daha olmayacağının farkındaydı. Hepimiz farkındaydık. Hala neden böyle yaptıklarına annem vermeyen Karen ise bunların düzeleceğini umuyordu. Tıpkı benim gibi. Ve Jay her zaman ki gibi bombayı patlatmayı başarmıştı. Çocukları olursa affedeceklerini düşünüyorum ama bunun erken olduğunu onlarda biliyor dediğinde Louis ile göz göze gelmiş ve bana bakan imalı bakışları, tekrardan sinirimi bozmuştu. Gerçeği bilseler, şuan ne durumda olurduk diye düşünmeden duramamıştım. 

Akşam yemeğini yiyip kendimizi salondaki koltuklara attığımızda tekrardan sohbet devam ediyordu. Jeremy, Lottie ve Fizzy ile oldukça iyi anlaşmıştı. Onlar içinde sevinmiştim. Önceden Lottie ile iyi olsalar bile, tekrardan karşılaşmaları aralarının daha iyi olmasını sağlamıştı. Yeni ailemi izlemek hoşuma gidiyordu. Üstelik buna erkek arkadaşınız da eşlik ediyorsa, daha da keyifli oluyordu. Karen ve Jay koltukta sohbet ederken, Jer, Lottie ve Fizzy'de ortadaki sehpanın kenarına oturmuş hem sohbet edip hem de televizyon izliyorlardı. Louis ve bende ikili koltukta oturuyorduk. Başım, Lou'nun bacaklarındaydı. Saçlarımla oynaması her zaman hoşuma gidiyordu. Ve yine aynı şeyi yapıyordu. 

Ayrıca, her zaman ki gibi Louis yerinde durmuyordu. Akşam olacakları biliyordum ama bunu bir şekilde engellemeliydim. Zaten kafamda birşeyler hazırlamıştım. Olacak olan tek şey Lou'nun ağzıma sıçacak olmasaydı. Onun dayanamadığını biliyordum ama her ihtimale karşı risk alamazdım. Bunu yapamazdım. En azından karar verene kadar. 
Odaya çıkalım diye kulağıma defalarca fısıldamış, bense bunu her seferinde reddetmiştim. Ama benim sevgili erkek arkadaşım, hiç bir zaman hayır cevabını kabul etmez. Acaba başlarda bu aptalı reddetseydim neler olurdu?

"Louis?" yattığım yerden doğrulup yanına yaklaştım. Kolunu omzuma atıp alnıma öpücük kondurduktan sonra gülümseyerek "Yine neyi merak ettin güzelim?" dedi. Kaşlarımı çatıp ona baktığımda ise gülümsemesi kahkahaya dönüştü. "Seni artık tanıyorum." diye mırıldandı. 
"Bide tanımasaydın?"
"Kapa çeneni Alicia, ne soracaksın?"
Bir süre durdum. "Seni reddetseydim ne yapardın?" 
"Efendim?" Kaşları şaşkınlıktan kalkarken, gözleride irileşmişti.
"Yani ilk zamanlar seni reddetseydim, hayatımızda ne gibi değişiklikler olurdu?"
Boşta kalan eliyle sakallarını okşadı, ardından omuz silkti. "Hiçbir şey olmazdı." dedi. "Eninde sonunda benim olacaktın." Sırıttı.
"Kendinden bu kadar emindin yani."
"Bebeğim ben Louis William Tomlinson. Bana karşı koyamayan tek kız bulamazsın." 
Kafasına vurdum. "Bebeğim şuan düşünürsen, istersem seni reddedebilirim. Böylece sende sana o karşı koyamayan kızlarına gidebilirsin ha?"
"Alicia-"
"Kapa çeneni."
"Ama-"
"Sana kapa çeneni dedim kendini beğenmiş gerizekalı."
Sırıttı. "Seni seviyorum."
"Ah, bu üzücü. Seni sevmiyorum Louis William Tomlinson." 
Herkesin kendi halinde olması iyiydi. Şuan konuştuklarımızı duysalar, neler düşüneceklerini tahmin bile edemiyorum.
"Oh." diye inledi. "Bunun şakası bile kötü."
"Şaka yaptığımı kim söyledi." Diyerek ciddi bir şekilde yüzüne baktım.
"Kapa çeneni."
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Reddedilmek kötü bir şey olsa gerek."
"Sana kapa çeneni dedim Alicia."
"Ah Lou-"
"Eğer o çeneni şimdi kapatmazsan, seni akşam ölünce kadar beceririm." dedi. "Ve bu konuda ciddiyim."
"Yapamayacağın şeyler için, fazla iddialı konuşma." diyerek ona göz kırptım ve yanından kalktım. Konuşmayı burada kesmek iyi olmuştu çünkü karnıma giren sancıyla beraber midemde oluşan bulantı bir anda vücudumu ele geçirmiş gibiydi. Hızlı adımlarla banyoya gidip, kapıyı arkamdan kilitledim ve tuveletin üzerine eğilip, kustum. Herşey yolundayken bir anda kusmak beni mahvediyordu. Ardından kendimi yere atıp uzandım. Biliyorum yerde yatmak pek akıllıca sayılmaz ama kendimi rahatlatmam gerekiyordu. 

Impossible is nothing.Where stories live. Discover now