-9-

14.5K 335 10
                                    

 Telefonu kapatıp olabildiğince hızlı adımlarla odamdan çıktım. Aşağı indiğimde Louis hala bıraktığım gibi bana sırıtıyordu. Bense ifadesizce ona bakıyordum. Eleanor'da bir bana bir Louis'e bakıyordu. 

"Eleanor." diye lafa girdim. 

"Efendim." Louis'den ayırdığı gözlerini bana çevirdi. 

"Bugün  burda kalmaya ne dersin?" 

Louis, gülmemek için dudağını ısırıyordu. "Ben evde olmayacağım rahat edersiniz. Sorun olmaz." 

Ve bam! Louis'nin gülen suratı anında ciddileşti. 

"Olabilir." dedi Eleanor sevinçle. Bense zafer gülümsememle salondan ayrıldım. Koridorda ilerlerken telefonum titredi. 

"Kapıdayım .xx -Harry"

Telefonu geri cebime koyarken, her zaman acısını kolumda hissettiğim eller beni kavradı. Kolumun acısıyla yüzümde oluşan ifadeyle ona baktım. Gözleri iri iri açılmış ve baştan aşağı beni süzüyordu.

"Kaçmak pek iyi bir seçenek değil Alicia."

Her zaman yaptığı gibi önümde duran saçları omzumun arkasına bıraktı. Bir kaç kere elinden kurtulmaya çalıştım ama buna izin vermedi. Parmakları o kadar sıkıydı ki hiç bir zaman bırakmayacakmış gibiydi.  Boynuma öpücük kondurup geri çekildi. O beni öperken gözlerimi o kadar sıkmıştım ki "Gözlerini aç." diye fısıldadı. Yutkundum. Tanrım, bu ses beni deli ediyor. 

"Bırak kolumu." Zorlukla söylediğim kelimeler sanki boğazımda takılmıştı. Ondan korkuyordum. 

"Nereye gidiyorsun?" Cevap vermedim. Kolumu daha çok sıkıp beni kendine bastırdı. "Sana bir soru sordum bana cevap ver." 

"Sa-na-ne." diye heceledim sıktığım dişlerimin arasında. 

"Beklediğim cevap bu değildi." Beni koridor boyunca sürükleyip eve dönmem için söylendi. Onu duvara doğru ittirip koştum. Arkama bile bakmadan son hızla koştum. Kapıyı hızla çarpıp bir süre nefes almak için bekledim. Harry, arabasına yaslanmış telefonuyla ilgilenirken beni gördü. Koşarak yanına gittim ve boynuna atladım.

"Hey, hey Alicia neler oluyor bana bak."

Beni geri çekip yüzümü ellerinin arasına aldı. Koştuğum için düzensiz bir şekilde aldığım nefesimi sakinleştirmeye çalıştım. 

"Yalvarırım bir şey sorma." Arkamı dönüp eve baktığımda Louis camdan bizi izliyordu. Yüz ifadesi pekte iç açıcı sayılmazdı. "Sadece götür beni burdan." 

Harry, beni başıyla onalayıp elimi tuttu. Yaslandığı arabasından bir adım daha atarak uzaklaştı ve bana kapıyı açtı. Gözlerimi evden ayırmadan arabaya bindim. Harry sürücü koltuğuna yerleşip, direksiyonu sıkıca kavradı. Yüzüne baktığımda endişeli olduğunu anlamıştım. Ama neler olduğunu ona anlatamazdım. En azından gerçeği.. Harry, arabayı hızla sürmeye başlarken bende kafamda yalan söyleyebileceğim şeyler aradım. Zor değildi belki konuşmaya başlarsam devamını getirebilirdim..

2 saat sonra

Bir kaç saattir burada, sessizliğin hakim olduğu bir ortamda Harry ile bankta oturuyorum. Geldiğimizden beri ne ben konuştum ne de o bana bir şeyler sordu. Bir şeyleri öğrenmek istediğine eminim. Tam ağzını açacakken kendini durdurmasını biliyor. Arada kıvırcık saçlarını karıştırıp bana gülümsüyor. Sevimli. Ama ona bakarken sanki Louis karşıma çıkacak gibi hissediyorum. Belkide her beraber oluşumuzda karşımıza çıktığı içindir. Bilmiyorum. Tek bildiğim ondan korktuğum. Beni dövmeyeceğine adım gibi eminim. Ama dediklerini düşününce dövse belki daha mantıklı. Kafamda yerine oturtamadığım bir sürü şey var. Düşündüğüm şeylerin cevaplarını bir türlü bulamıyorum. Saçmalık. Onu gördüğüm ilk gün aramızda iyi şeylerin olacağını hissetmiştim. Masumdu. Onu tanıdıkça içindeki şeytan ortaya çıkmış ve beni korkutmaya başlamıştı. Akşam serinliğinin verdiği hareketlilikle kollarımı birbirine dolayıp aşağı yukarı oynatarak ısınmaya çalıştım.

"Üşüyor musun?"

Hala ne olduğunu anlatmamı bekleyen Harry'i onaylayarak başımı salladım. Üstündeki ceketi hızlı bir hareketle çıkarıp sırtıma yerleştirdi. Ona zorlukla gülümseyip önüme döndüm.

"İyi misin?"

Sanırım bazı ufak yalanlar söyleyerek ona bir şeyler anlatmam lazımdı. Başımla onu onaylayıp devam ettim.

"Bilirsin." dedim. "Abi-kardeş kavgaları."

"Benim yüzümden." dedi. Ellerini sertçe saçlarının arasından geçirdi. Onun rahatlamasını umarak "Hiçbirşey senin yüzünden değil." diye ekledim. Başını olumsuz anlamda sallayıp elini saçlarının arasından çekti. "Harry." diye fısıldadım. "Senin yüzünden değil anladın mı? Lütfen kendini suçlamayı bırak." Sıkıntıyla tuttuğu nefesini geri verirken beni kendine çekip alnıma öpücük kondurdu. Bir süre omzuna başımı koyup öylece durdum. Boş ifadelerle karşımdaki ağaca bakıyordum.

"Harry beni Becky'e götürür müsün?"

"Sen nasıl istersen."

Elimi tutup kalkmama yardımcı olurken ona teşekkür ettim. O yanımda olmasaydı ne halde olacağımı düşünemiyordum. Arabaya binince Becky'e onlara geleceğimi söyleyen bir mesaj attım. Kısa süre içinde gelen onay mesajıyla telefonu geri cebime koydum.

"Seni yanımda gördüğü için daha kötü şeyler olacak." dedim zorlukla. Düşündükçe canım yanıyordu. "Sen beni merak etme." dedi elini, elimin üstüne koyarken. "Ne olursa olsun yanında olduğumu bil." Uzanıp yanağına öpücük kondurdum. "Biliyorum."

Bir kaç dakika sonra Becky'nin evinin önünde durmuştuk. İkimizde bir şey söylemek için hazırlanıyor gibiydik.

"Alicia"

Becky'nin evlerine diktiğim gözlerimi Harry'e çevirdim.

"Efendim?"

Dudaklarıma kondurduğu öpücükle gözlerimi kapattım. Karşılık vermemi bekler gibiydi. Utanarak başımı geri çektim. "Bu-bu doğru değil Harry." Üzüntüyle kapattığı gözlerini açmadan "Özür dilerim." dedi. "Yanımda olmana ihtiyacım var. Ama bu şekilde değil Harry."

"Biliyorum. Alicia gerçekten üzgünüm bir anda kend-"

"Tamam Harry. Sorun değil. Şimdi gitmeliyim. Yarın seni ararım."

Kendimi gülümsemeye zorlayarak arabadan indim. Arkamı dönüp Harry'nin gitmesini bekledim. O gözden kaybolurken bende Becky'nin evine doğru ilerledim. Kapıyı çalmak için hazırlanırken telefonumun mesaj sesiyle elimi geri çektim. 

" On beş dakika içinde evde olmazsan, yapacaklarımdan kork güzellik. -Lou" 

Impossible is nothing.Where stories live. Discover now