-72-

9.9K 224 40
                                    

OKUYUN.

Ben gerçekten neden böyle davrandığınızı anlayamıyorum. Sık sık barışsınlar, biraz mutlu olsunlar diyip duruyorsunuz. Ee o zaman bunlar hiç bişey yaşamasın öylece yaşayıp gitsinler. Ne anlamı kalacak hikayenin? O zaman direk mutlu olsunlar ve hikaye bitsin. Çünkü başka türlü konuyu uzatamam. 

Ayrıca sık sık yeni bölüm konusuna gelmek istiyorum. Defalarca söyledim, boş zamanım olmuyor. Üniversiteye hazırlanıyorum diyorum, hani yeni bölüm? diye soruyorsunuz. Ben elimden geldiğince erken yazmaya çalışıyorum. En geç 1 hafta içinde geliyor ama yine de mutlu olmuyorsunuz. Ne yapmalıyım? Yazın oldukça boş zamanım vardı ve günde 2-3 bölüm koyuyordum. Sizden biraz anlayış istedim sadece. 

Voteler ve yorumlar azaldığı içinde biraz geciktirme ihtiyacı duyuyorum. Bir bölümü 400 kişi okuyor ve vote sayısı 40. Sonra da yeni bölüm nerede diye soruyorsunuz. Bunlar artmadığı sürecede ne yaparım bilmiyorum.

Arkadaşları üzgünüm ama beni biraz anlayın. Bunları söylemeliydim çünkü günlerdir kendimi kötü hissetmeme neden oluyor. İstemeyen okumayabilir, kendi kararınız. Dediğim gibi ben bitirmek istemiyorum ama bazı şeyler beni gerçekten üzüyor. 

Neyse umarım beni biraz olsun anlarsınız, iyi okumalar. 

Multimedyada ki şarkıyla..

Tereddütle arkamı döndüğümde, kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu. Bir ara bakışlarımı ondan çevirip etrafa bakmaya çalıştım ama bu pek işe yaramamıştı. Louis, bir kaç adım attıktan sonra önümde durmuş ve nefesinin yüzüme çarpmasına neden olmuştu. 

"Burada ne arıyorsun?" diye fısıltıyla sordu. 

Ne cevap vermeliydim? Seni özledim mi? Harry bana ihtiyacının olduğunu söyledi mi? Belkide ikisi. Ama vereceğim cevaplar kesinlikle bunlar değildi.

"Sanane." diye yanıtladım kısaca. "Kafamı dağıtmak için gelmiştim ve-"

Kahkaha attı. "Yalan söylemekten vazgeç Alicia." Sesi o kadar ciddi çıkmıştı ki, bir adım geri giderek ondan uzaklaştım. 
"Geldiysem geldim bundan sanane!"
"Bana bağırmayı kes ve cevap ver. Seni.buraya.kim.çağırdı?"

Ağzından çıkan kelimeler, beni oldukça geriyordu. Bu durumdan memnun değildim. Hemde hiç değildim. 

"Bence konuşulması gereken, senin beni neden buraya çağırmadığın Louis." 

Gözleri sinirle kısılırken beni bileğimden tutup sürüklemeye başladı. Ağzımı açıp tek laf etmedim. Kavga edecek ve konuşacaktık, biliyorum. Sadece, beni götürmesine izin verdim. Sinirle kapalı olan bir odanın kapısı hızla açtı. Odayı sadece küçük bir lamba aydınlatıyordu. Bir çalışma masası bulunan bu oda oldukça tozluydu. 

Louis, kapıyı aynı hızda arkamızdan kapattı ve beni kapıyla arasına aldı. 

"Son kez soruyorum." dedi. "Seni buraya kim çağırdı?"

"Sende benim sorularıma cevap vereceksen, söylerim." 

Impossible is nothing.Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang