-56-

10.6K 234 17
                                    

Multimedyadaki şarkıyla.

Jeremy

Yaptığım hatalar, en az Alicia kadar benimde canımı sıkmakla beraber acımıştıda. Ben bütün bunların olacağını az çok biliyordum. Ama atladığım bir nokta vardı. Benim bunları yaptığım için pişmanlık duygusuyla yanıp tutuşacağımdı. Böyle bir düşüncem hiç yoktu. Tam tersine bunu yapmak için can atıyordum. O mesajı, Alicia'nın gözlerinin önünde attığımda hiç tereddüt etmemiştim. Sadece o mesajı atacak ve buradan defolup gidecektim. Yapamadım. Alicia'nın nasıl olduğunu merak edip geri döndüm. Dönmeseydim, pişman olmayacaktım. Ama döndüm. Onun yanına gittim ve beni bir gün boyunca düşündüren o lafları söyledi. Bana yardım edeceğini, tek suçlunun babam olduğunu söyledi bana. Haklıydı. Fazlasıyla haklıydı.

Babamı bulduğumdan beri benimle ilgilenmemesinin, benimle tek kelimeyi bile zar zor konuşmasının nedeni Alicia'yı hatırlamasıydı. Halbuki ben onu mutlu etmek için hazırdım. Benide çocuğu görmesi için herşeyi yapmıştım. Ona beraber gitmemiz için futbol maçına bilet bile almıştım. Ama hiçbiri onu mutlu etmeye yetmedi.

O hep pişmandı. Onlara yaptıkları için kendini hep suçluyordu. Bunu görebiliyordum. Ama ben burada hiç babamı suçladım. Benim için iki suçlu vardı. Alicia ve Katherine.

Alicia benimle konuşana kadarda öyleydi. Dedikleri her saat beynimin içinde dolanıyordu. Babamın yaptıkları için onları suçlamam aptalcaydı. Onunla yıllarca görüşmemiş hatta konuşmamıştı bile.

Beni suçlamayın. Benimde kendimce nedenlerim vardı. Babam dışında sanki herkes suçluydu. Hatta ben bile. Kendimi sevdiremedim diye günlerce hatta haftalarca kendimi yiyip bitirmiştim. Ve ben gerçekten adi adamın tekiyim.

“Geldik beyefendi.”

Taksicinin oturduğu koltuktn arkaya dönmesi ve bana seslenmesiyle gözlerimi camdan çevirip cebimdeki parayı ona uzattım. Küçük bir teşekkürden sonra Alicia'nın evine gelmiştim. Annesi ve Troy hala buradaydılar. Neden gitmediklerini bilmiyorum ama onlarda bu durumu hala kendilerine yedirememiş olmalıydılar.

Derin bir nefes aldıktan adımlarımı eve doğru yönlendirdim. Kapıyı birkaç kez tıklattıktan sonra açılmasını bekledim. Saniyeler sonra Katherine kapıyı açmıştı. Şişmiş gözleri baştan sona beni süzdü.

“Burada ne işin var?”

Boğazım takılan her ne ise sanki konuşmamı engelliyordu. Hafif bir öksürük sonrası bakışlarımı yerden kaldırıp ona baktım.

“İzin verirseniz sizinle konuşmam gereken şeyler var.”

Bir şey demedi. Kapıya yasladığı bedenini biraz daha geriye atarak içeri girmem için bekledi. Ona hafif bir tebessüm ettikten sonra yavaş adımlarla içeriye doğru ilerledim. Adımlarımı, sanki bu eve daha önce hiç gelmemişim gibi atıyordum. Bu da kendimi garip hissetmeme neden olmuştu.

Salona girdiğimde Troy'un televizyon izlediğini gördüm. Beni görünce oturduğu yerden kalkmış ve şaşkın bakışlarını bir bana bir de arkamda dikilen Katherine çevirmişti. Troy'a sadece gülümsemiş ve karşısındaki koltuğa yerleşmiştim. Sanırım beni tanıyordu. Çünkü bakışlarındaki şaşkınlık bir dakika olsun onu yalnız bırakmıyordu.

Impossible is nothing.Where stories live. Discover now