DÜŞLER AĞIDI

Per zanegzo

22.7M 1.4M 2M

𝚃𝚊𝚖𝚊𝚖𝚕𝚊𝚗𝚍ı. ❝Bir düş, bin ağıt.❞ Marin Alakan çok küçük yaşlardayken doğduğu topraklardan ayrılmak... Més

DÜŞLER AĞIDI
Bilgilendirme
GİRİŞ
☾ BÖLÜM 1 ☽
☾ BÖLÜM 2 ☽
☾ BÖLÜM 3 ☽
☾ BÖLÜM 4 ☽
☾ BÖLÜM 5 ☽
☾ BÖLÜM 6 ☽
☾ BÖLÜM 7 ☽
☾ BÖLÜM 8 ☽
☾ BÖLÜM 9 ☽
☾ BÖLÜM 10 ☽
☾ BÖLÜM 11 ☽
☾ BÖLÜM 12 ☽
☾ BÖLÜM 13 ☽
☾ BÖLÜM 14 ☽
☾ BÖLÜM 15 ☽
☾ BÖLÜM 16 ☽
☾ BÖLÜM 17 ☽
☾ BÖLÜM 18 ☽
☾ BÖLÜM 19 ☽
☾ BÖLÜM 20 ☽
☾ BÖLÜM 21 ☽
☾ BÖLÜM 22 ☽
☾ BÖLÜM 23 ☽
☾ BÖLÜM 24 ☽
☾ BÖLÜM 25 ☽
☾ BÖLÜM 26 ☽
☾ BÖLÜM 27 ☽
☾ BÖLÜM 28 ☽
☾ BÖLÜM 29 ☽
☾ BÖLÜM 30 ☽
☾ BÖLÜM 31 ☽
☾ BÖLÜM 32 ☽
☾ BÖLÜM 33 ☽
☾ BÖLÜM 34 ☽
☾ BÖLÜM 35 ☽
☾ BÖLÜM 36 ☽
☾ BÖLÜM 37 ☽
☾ BÖLÜM 38 ☽
☾ BÖLÜM 39 ☽
☾ BÖLÜM 40 ☽
☾ BÖLÜM 41 ☽
☾ BÖLÜM 42 ☽
☾ BÖLÜM 43 ☽
☾ BÖLÜM 44 ☽
☾ BÖLÜM 45 ☽
☾ BÖLÜM 46 ☽
☾ BÖLÜM 47 ☽
☾ BÖLÜM 48 ☽
☾ BÖLÜM 49 ☽
☾ BÖLÜM 50 ☽
☾ BÖLÜM 51 ☽
☾ BÖLÜM 52 ☽
☾ BÖLÜM 53 ☽
☾ BÖLÜM 54 ☽
☾ BÖLÜM 55 ☽
☾ BÖLÜM 56 ☽
☾ BÖLÜM 57 ☽
☾ BÖLÜM 58 ☽
☾ BÖLÜM 59 ☽
☾ BÖLÜM 60 ☽
☾ BÖLÜM 61 ☽
☾ BÖLÜM 62 ☽
☾ BÖLÜM 63 ☽
☾ BÖLÜM 64 ☽
☾ BÖLÜM 65 ☽
☾ BÖLÜM 66 ☽
☾ BÖLÜM 68 ☽
☾ BÖLÜM 69 ☽
☾ BÖLÜM 70 ☽
☾ BÖLÜM 71 ☽
☾ BÖLÜM 72 ☽
☾ BÖLÜM 73 ☽
☾ BÖLÜM 74 ☽
☾ BÖLÜM 75 ☽
☾ BÖLÜM 76 ☽
☾ BÖLÜM 77 ☽
☾ BÖLÜM 78 ☽
☾ BÖLÜM 79 ☽
☾ BÖLÜM 80 ☽
☾ BÖLÜM 81 ☽
☾ BÖLÜM 82 ☽
☾ BÖLÜM 83 ☽
☾ BÖLÜM 84 ☽
☾ BÖLÜM 85 ☽
☾ BÖLÜM 86 ☽
☾ BÖLÜM 87 ☽
☾ BÖLÜM 88 ☽
☾ BÖLÜM 89 ☽
☾ BÖLÜM 90 ☽
☾ BÖLÜM 91 ☽
☾ BÖLÜM 92 ☽
☾ BÖLÜM 93 ☽
☾ BÖLÜM 94 ☽
☾ BÖLÜM 95 ☽ ☾ FİNAL ☽
YILDÖNÜMÜ ÖZEL BÖLÜM

☾ BÖLÜM 67 ☽

225K 11.5K 22.1K
Per zanegzo

67. BÖLÜM
CEZA

"Sana demiştim sarhoşken yapmak istediğin ne varsa ayıkken yapacaksın iyi mi kötü sen karar verirsin sevgilim." dediğinde dudakları kenara kıvrılmış hayran olduğum gülümsemesini gözler önüne sermişti. "Uçağı iki günden önce uçurtamıyorum zaten İstanbul'dayız her türlü."

"İstesen şimdi bile uçurursun da bilerek uçurtmuyorsan bana da Marin demesinler."

"Demesinler." dedi, sıcak sesiyle. "Karan Milan'ın güzel, zeki, cesur karısı desinler."

"Yaptıklarının bir bedeli olmalı ki yapacaklarına teminat olsun bebeğim." diye devam ettiğinde yavaşça yutkundum. Güzel bir ceza beni bekliyordu, kocam beni tanımıyordu asıl ona ceza olacaktı.

"Sana hep karşı çıktığım için bu sefer karşı çıkmayacağım bir kere de şaşırtayım seni hayatım." dedim, yüzümde beliren gülümsemeyle gözlerinin içine baktım. Aklımda dolanmaya başlayan tilkiler binbir türlü senaryo yazarken cezanın ona gerçekten ceza olacağını biliyordum. Eğer cezasını çekerse ödülü bile olacaktı. "Cezam neyse çekeceğim."

Tuncay dikkatle araba kullanırken bizim hiçbir konuşmamıza şahit olmamasını uydum. Kulağında kulaklık takılıydı ve müzik sesi geliyordu. Karan'a olan saygısını görmemek elde değildi. Adama ne eziyet ettim bilmiyorum ama kafasını kaldırıp bakmaya korkar bir hali vardı. Bu tavırlarıyla yengesi olmamı hak etmişti.

"İki adamı nasıl alt ettin Marin?" dedi Karan. Soran gözlerle baktığında aklına yatmayan bir şeyler var gibiydi. Çok geçmeden dudaklarını tekrar araladı. "Bana anlatmadığın bir geçmişin mi var? Birini bağlayıp boğazını kesmişsin, diğerini bayıltmışsın. Nasıl yaptın bunu?"

O anları bir ben bir Allah biliyordu. Her şey saniyeler içerisinde olurken düşünme yetimi yok etmiş tamamen içgüdüsel hareket etmiştim. Üstelik karşımdakiler kötü adamlardı ve hiç yanlış yapmamam gerekiyordu. Anlık bir cesaretle insanın yapamayacağı bir şeyin olmadığını bir kere daha görmüş olmuştum.

"Sen gelene kadar işini hafifletmek istedim sevgilim." dedim daha fazla detaya girmeden. Karısının az kala katil olacağından haberi olmasa iyi olacaktı. Karan o an gelmeseydi neler olacaktı düşünmek bile istemiyordum. Çünkü tam olarak sıkışmıştım ve o kadar kişiyi tek başıma alt etmemin imkanı yoktu.

"Bak sen... Aferin benim bebeğime." dedi ve uzanıp yanağımdan öptü. Dudaklarını çok çekmediği için sıcak nefesi tenime dokunuyordu. Beni iyice kendine çekip kollarının arasına aldığında sırtımı göğsüne yasladı. "Aferin benim güzel karıma senden de bu beklenirdi zaten. Senden her şeyden önce Marin'sin."

Onu onaylamak adına kafamı salladım. Kollarını karnıma doladığında omuzumun üzerine çenesini yerleştirdi. İkimizde temas bağımlısı olduğumuz için bir saniye bile teni tenimize değmeden yapamıyorduk. Onun sıcaklığını hissetmeyi seviyordum. Bakışlarım arabanın dışından yolu izlediğinde onun bakışlarının bende olduğunu hissedebiliyordum.

"Bazen bu şekilde çok güçlü görünce eski hayatıma seninle dönsem mi diye düşünmeden edemiyorum." diye konuştuğunda dikkatle dinlemeye başladım. Bana neredeyse hiç eski hayatını açmıyor bir şeyler anlatmıyordu. Onun için kapanmış bir defter olduğu için sayfalarını karıştırmamı istemediğini açıkça belli etmişti. Sadece bilmem gerekenleri söylemiş, fazla hiçbir şey anlatmamıştı.

"Biliyorsun ailem için, aile kurmak için bıraktığımı söylemiştim. Ama sonra diyorum ki yanımda güzel karım olduktan sonra bırakmama gerek bile yokmuş. O başlı başına bir patroniçe." dedi Karan, hayran bir şekilde konuştuğunda kalbimin hızı artmaya başlamıştı.

Dudaklarım kenara kıvrıldığında yüzümde sıcak bir gülümseme belirdi. Bakışlarımı yoldan çekip ona çevirdiğimde yüzlerimiz aramızdaki mesafe neredeyse azdı.

"Hanım ağalıktan mafyalığa terfi diyorsun?" dediğimde kaşlarım havaya kalktığında sesim alay dolu çıkmıştı. Eğer kocanız hem aşiret hem mafyaysa ve aşıksanız hayat size gerçekten büyük bir şans tanımıştı.

"Mafya deme şu olaya, o kadar basit bir şey değil." dedi Karan, bozulduğunu belli ederek. Mafyanın üstü olduğunu bile kocam sayesinde öğreniyordum. Hayatımda hiç mafya görmemiştim ama film ve dizilerden bildiğim kadarıyla onların bile üstünün olması şaşırtıyordu. Bana onun üstü olduğunu söylemişti. "Bronz'un yanında falan sakın mafya deme alınır, en sinir olduğu şey kılıf uydurulması."

"Demek öyle, zayıf noktasını öğrendiğime göre kullanmak için pusuda bekleyeceğim." dedim ciddi bir tavırla. Bronz insan mıydı acaba? Adamın ismi de değişikti, gerçek ismi miydi onu bile bilmiyordum.

"Herkesten önce kendini düşün, bu gibi durumlarda bencil ol kimin iyi kimin kötü olduğunu düşünüp vicdanını ortaya koyarsan zararlı sen çıkarsın, bunu bana Bronz öğretmişti." dediğinde ona hak verdim. Tamamen kendimi düşünüp hareket etmiş vicdan duygumu ortadan kaldırmıştım. Eğer bunları yapmasaydım başıma daha kötü şeyler gelebilirdi. "Ondan öğrendiğim çok şey oldu, sana da öğretmek istiyorum çünkü gördüğün gibi her zaman yanında ben olamam."

Hayatımızda inişler çıkışlar hep olacaktı. Beni her ne kadar her şeyden uzak tutacağım dese de darbenin nereden geleceği belli olmuyordu. Hayatımızın tamamen her olayına şahit olan Zahir ve Mert sırf şaka uğruna neler olacağını bilmeden bunu yapmışlarsa diğerleri hiç acımazdı zaten. Karan en azından gerçekçiydi, bu huyunu seviyordum. Bana bir şeyler öğretecek olması heyecanlandırırken silah kullanmakta endişe ettiğim için olay anında bocalamıştım.

"Silah kullanmayı öğrenmek istiyorum!" derken gözlerim adeta parlamıştı. Uzun bir zamandır istiyordum ama çiftliğe az gittiğimiz için bir türlü söylemeye fırsatım olmamıştı.

"Sana bir sır vereceğim." dediğimde bedenimi ona döndürdüm ve yüzlerimizi karşı karşıya getirdim. "Aslında adamı silahla vuracaktım ama nasıl kullanacağımı unuttum Karan, şarjörü kontrol etmeyi unuttum o an adamı vurursam ve içi boş olursa ne yapacağımı bilememekten kullanmaktan vazgeçtim! Seni vurmuş kadınım ama olayın anında şaşırdım!" derken Karan gülmeye başlamıştı. "Adamlara oyun yaptım kurşunuma acıdım diye yalan söyledim bana acilen silah kullanmayı öğretmelisin. Behiçe annemde çok iyi biliyor Zahir seninde çok iyi bildiğini söyledi senden öğrenmek istiyorum."

"O zaman en kısa zamanda çiftliğe gidiyoruz." dedi Karan. "Hem İnci ve Asil bizi çok özlemiştir."

"Çok iyi olur!" dedim mutlulukla. Ondan silah kullanmayı öğreneceğim için iyice heyecanlanmıştım. Onun beni ilk görüşünde daha doğrusu karısı olduğumu öğreneceği zaman atış yapmak üzereyken gelmişti. Bana nasıl tutmam gerektiğini gösterdiğinde kalbimin duracağını sanmıştım. Beraber silah kullanma fikri oldukça eğlenceli geliyordu.

"Atlarımız ne yapıyor acaba?" diye sorduğumda onları göreceğim için heyecanlanmıştım. Bir süredir gitmiyorduk. En son Karan yoğun bakıma girdiğinde çiftliğe gitmiş uzun bir süre hayvanlarla vakit geçirmiş kendimi onlarla avutmuştum. "Acaba artık anlaşabiliyorlar mı yoksa yine inatçılar mı?"

"Umarım senin kızın benim oğlanı vurmuştur. Yoksa işi zor." dedi Karan beyaz dişlerini gösterecek kadar güldü.

"Gidince göreceğiz artık en son yine anlaşamıyorlardı bizden daha inatçılar."

Bedenimi tekrar ona yasladığımda kendimi onun huzurlu kollarının arasına bıraktım. Bakışlarım bileklerime düştüğünde iple bağlanmaktan dolayı tahriş olmuştu. Zorla kolumu kalın ipten sıyırdığım için baya bir acısa da bırakmamıştım. Kızarıklık hemen geçecek gibi değildi. Karan neye baktığımı anlamış olacak ki parmakları bileklerimi buldu. Yavaşça okşadığında acımadan parmaklarını sürttü.

"Karan abi otele geldik." dedi Tuncay. İçinde bulunduğumuz araç yavaşladığında kısa bir süre sonra tamamen durmuştu. Kendi tarafından inip arabanın kapısını açtığında bu harekete kıl olsam da ağzımı açmadım. Elimiz kolumuz olduğu için bunu yapmasına gerek yoktu lakin o gerek görüyordu.

"Teşekkür ederim Tuncay, tekrar görüşmek üzere." dedim sıcak bir tavırla konuşurken açtığı kapıdan indim. Tuncay onunla konuşmama şaşırmış olacak başını yerden hızlıca kaldırdı.

"Görüşürüz yenge." dediğinde başını sallamıştı.

"Eşyaları getirin Tuncay." dedi Karan. Birkaç gün daha burada kalacaksak uçağa her şeyi koymadan geri almış olmalıydı.

"Burayı Milan holdinge mi katacaksınız?" diye sorduğumda kendi işlerimle ilgilendiğim için şirkette olan biten her şeyden haberim olmuyordu. Kendimi tamamen finans departmanına adamış, az bir şey patronluk kısmıyla ilgileniyordum. Amerikalı yatırımcılarla anlaşma imzaladığım için kendimi kanıtladığımı düşündüğümden artık tamamen kendi bölümümle çalışacaktım.

"Nasıl gözüküyor dışarıdan?" dedi Karan, onun konuşmasıyla birlikte dıştan otelde bakışlarımı gezdirmiştim. Oldukça lüks bir yerdi. Önünde heykeller bulunuyor, dışarı da insanları karşılamak için bekleyen kişiler bile özenle seçilmiş gibiydi. Kaç katlıydı bilmiyorum ama bakmak için kafamı geriye yasladığımdan boynum tutulmuştu.

"Fazla lüks, kasıntı bir yer gibi... Yani dışarıdan böyleyse içeriyi düşünemiyorum altından tuvaletleri varmış gibi hissiyat verdi bana."

"İşte bu algıyı kırmak için almak istiyorum." dediğinde ona kaşlarımı çatıp baktım. O da bakışlarımı anlamış olacak ki konuşmaya devam etti. "Sadece otele baktın, çevresine bakmadın bile alma nedenim çevresi. Bize geçtiğinde bu görüntüden tamamen kurtulacak o zamana kadar altın tuvaletin keyfini çıkartalım."

Gülmeye başladığımda Karan'da bana eşlik ederken alttan alttan laf soktuğunu anlamıştım. "Bana at gözlüklü mü dedin sen patron ağa bozuntusu?"

"Ben demedim güzelim." dedi Karan, elini belime koyduğunda kendisiyle birlikte ilerletti. "Sen dedin."

Kapıya yaklaştığımızda dönen kapıdan içeriye geçtik. İçerisi tahmin ettiğim gibi dışına göre daha zengin duruyordu. Altın renginin bol olması bunaltıcı bir etki verdiğinde görüntüden hiç hoşnut olmamıştım. "Burayı yıllardır kovalıyordum, yakın bir zamanda Milan holding bünyesine katacağım. Artık bizim sayılır." dediğinde beni kendinden ayırmadan resepsiyona geçmiştik.

"Karan bey hoş geldiniz." dedi üniformalı erkek çalışan samimi bir gülümsemeyle baktı.

Karan, "Hoş buldum, oda kartımı alabilir miyim?" dedi düz bir ifadeyle. Çalışan kafasını olumlu anlamda sallayıp arkasını döndüğünde kısa süre sonra altın renginde olan kartı kocama doğru uzattı. Karan kartı aldığında, "Teşekkür ederim, iyi çalışmalar." diye konuştuğunda çok geçmeden asansöre doğru yönelmiştik. İçeriye girdikçe altın rengi daha çok artarken tuvaletin gerçekten altın olma fikri daha ılımlı gelmeye başlamıştı.

Asansöre geçtiğimizde kendimi aynanın karşısına atarken Karan en üstte bulunan tuşa basmış, yanıma geçip sırtını aynaya yaslamıştı. Diğer asansöre Tuncay geçerken elinde bavullarımızı görmüştüm. Aynadaki aksimle göz göze geldiğimde istemsizce irkilmiştim.

Saçım başım tamamen dağılmıştı. Pantolonumda toz lekeleri vardı, kazağım ise hırpalanmıştı. Üzerimdeki kıyafetler de kan lekeleri vardı, hiçbirinin bana ait olmayışı rahatlattığı gibi bir başkasının kanı olması da rahatsız hissettiriyordu. Savaştan çıkmış gibiydim. Bu kadar kötü bir görüntüye sahip olduğumun farkında bile değildim. Karan'la bakışlarımız buluştuğunda benim bu hale düşmemden hoşnut gözükmüyordu.

Asansör durduğunda kendimizi dışarıya attığımızda Karan elimden tutup beni odaya doğru yönlendirdi. Çift kapılı yere geldiğimizde büyük bir oda olacağını girişinden anlarken bu katta başka oda görememiştim. Arkamızdan Tuncay biraz mesafe koyarak gelmişti. Karan kartı okutup içeriye girdiğinde kartı ceketinin cebine yerleştirdi.

Odaya geçip bakışlarım ilk olarak banyonun olduğu yeri buldu. "Ben bir bakayım altından mı yapılmış." deyip adımlarımı oraya yönelttiğimde vakit kaybetmeden içeriye girmiştim. Neredeyse altıma yapmak üzereydim ve yaşadığım küçük çaplı aksiyon tuvaletimin defalarca gelip gitmesine neden olmuştu. İşi halledip elimi yüzümü yıkadıktan sonra kendimi tekrar dışarıya attım.

"Öyle miymiş?" dedi Karan, üzerindeki ceketini çıkartırken bakışlarımız kesişti.

"Ne öyle miymiş?"

"Tuvalet... Dedin ya bakacağım, altından mı yapılmış?"

"Hee yok normal, sade tutmuşlar." dediğimde banyonun dizaynına bakmamıştım bile. Gözüm altın rengine o kadar alışmıştı ki varsa da dikkatimi çekmemişti. Ben altıma yapacağım diyorum o altından bahsediyordu. Bakışlarımı ondan çekip Tuncay'ın getirmiş olduğu bavullara çevirdiğimde üzerimdeki savaştan kalma eserleri silip atmak istemiştim.

"Duş alacağım." diye mırıldandığımda bavulların yanına geçmek üzereyken Karan'ın sesiyle adımlarımı durdurdum

"Alacağız." dedi Karan, küçük bir düzeltme ihtiyacı hissederken. "Odayı önceden hazırlatmıştım. Su soğumasın." Gözleriyle işaret ettiği yere baktığımda odayı hiç incelemediğim için manzaraya bakan küveti onun göstermesiyle görmüştüm. Üzerinden buharların yükseldiğini görünce bir an önce içine girme isteğiyle dolmuştum. Özenle hazırlanmış, mumlar yakılmıştı. Oda zaten kraliyet odasıydı.

"Gel yanıma bebeğim." dediğinde küvetin başına geçtiğinde adımlarımı ona çevirdim. Aramızdaki mesafeyi sıfırladığımda Karan beni küvetin kenarına oturtmuştu. Üzerimdeki kazağın etek ucundan tuttuğunda yukarıya doğru kaldırdı. Kendimi ona bıraktığımda üzerime çıkarmasına izin verdim. Onun yanındayken kendimi gerçekten bebeği gibi hissediyordum. Bana tam olarak bebeği gibi bakıyordu.

"Sana bir şey yapmadılar değil mi?" diye sorduğunda bakışları çıplak kalan bedenimde gezerken iyi olduğumdan emin olmaya çalışıyordu.

"Hayır sadece bayılttılar, sandalyeye bağladılar o kadar." dedim rahat bir tavırla. ''Başım biraz acıyor, baksana kanamış mı? İkinci kere bayıltmak için başıma vurdular.''

Konuşmamla birlikte hızlıca saçlarıma yöneldi. ''Tam neresi acıyor?'' dedi endişeyle. Elimle enseme doğru olan bölgeyi işaret ettiğimde arkama geçip hem eliyle hem gözüyle kontrol etti. ''Kanamamış ama biraz şişmiş. Küvetten sonra buz koyalım biraz.''

"Kolların kızarmış." dedi, bakışları kollarıma düştüğünde ellerini bileklerime getirdi. "Ellerin için krem aldıracağım Tuncay'a söylerim getirir birazdan onu da süreriz hemen."

"Öpersem geçer mi?" diye masum bir ifadeyle sorduğunda bakışlarım titremişti. Bana bu kadar şefkat göstermesi kalbimin en derin yerlerine vurduğunda içiminde titremesine engel olamıyordum. O kadar güzel seviyordu ki, ona bunun karşılığını tam olarak veremeyeceğimden korkuyordum.

"Geçermiş."

Bileklerimi kendine çektiğinde dudaklarını teker teker bastırdı. Küçük küçük öpücükler kondururken yüzümde gülücükler açıyordu. Her bir öpüşünde içimde bir şeyler yeşerirken karnımda kelebekler kanatlar uçuyordu. Ellerimi ve bileklerimi öpüp kollarıma kadar geldiğinde çıplak omuzuma da dudaklarını bastırmıştı. Boynumdan yanağımda çıktığında en son dudaklarıma öpücük bahşetmişti.

Üzerimdeki kıyafetlerden tamamen kurtulduğumda kendimi küvetin içerisine bıraktım. Sıcak su bedenimi hızlıca kapladığında kaskatı kesilen bedenim gevşemeye başlamıştı. Karan benim girmemle birlikte yanımdan ayrılırken bakışlarımı ona kaldırdım. Odanın ortasına doğru ilerlediğinde kaşlarımı çatmıştım.

"Sen gelmiyor musun sevgilim?" diye sordum.

"Geleceğim senin gibi kıyafetimle küvete girme gibi bir alışkanlığım yok." dedi Karan dudaklarını kenara kıvrılırken sürekli olarak suyun altına kıyafetlerimle girmeme karşılık laf atmıştı. Önüme dönüp İstanbul'un tamamını alan manzaraya bakışlarımı döndürdüğümde neden bu oteli almak istediğini ancak şimdi anlamıştım. Manzarası oldukça güzeldi ve otelin odasının dışa bakan duvar kısmı tamamen camdan oluşuyordu.

Su yükseldiğinde Karan'ın geniş küvetin içerisine girdiğini anladığımda arkamdaki yerini çok geçmeden almıştı. Beni kendine çekip bacaklarının arasına aldığında kucağına yerleştim.

Yüzünü saçlarımın arasına gömdüğünde derin bir nefes almıştı. Birkaç dakika öylece dururken saçlarımı toplayıp yanıma aldı. Dudaklarını sırtıma dokundururken enseme kadar çıktı. Sıcacık kaynamış suyun içinde olmama rağmen titremiştim. "Burada sonsuza kadar yaşarım seninle. Çok güzel kokuyorsun bebeğim."

"Çok korktun biliyorum." dedi kısık çıkan bir sesle. "Bir daha bu korkuyu yaşamayacaksın."

"Peki sen korktun mu?" dediğimde onun neler hissettiğini merak etmiştim. Kendini suçlayacak olmasından korkmuştum. Bizimkilerin şakası olmasına bu yüzden sevinmiştim. Beni koruyamadığını kollayamadığını düşünmesini istemiyordum.

Evet onun kanatlarının altında olmak çok güzel bir şeydi. Güçlü rollerine falan girmiyordum. Onun yanındayken istediğim gibi davranıyordum çünkü o beni benden önce düşünüyordu.

"Yani başta her şey onların planıymış haberin varmış ama sonra gerçekten kaçırıldığımı öğrenince korktun mu Karan?"

"Kalbim titredi.'' dedi kelimelerinin de titrediğine şahit olurken. ''Bu üçüncü kere oldu ve ne kadar kötü bir şey olduğunu unutmuşken çok geçmeden yeniden hatırladım.''

''İlki ve ikincisi ne zamandı?''

''İlki depoda patlama olduğunda seninle zamanında çıkamayacağımızı anladığımda. İkinci ise kollarımın arasında kan kusmandı. İkisi de birbirinden kötüyken üçüncüsü seni neredeyse kaybetmemdi.''

Parmakları tenimde gezerken bedenime masaj yapıyor gibiydi. Onun iri ellerinin tenimdeki keyfini çıkartırken gözlerimi kapatıp başımı boynuna yasladım. "Kendini nasıl koruman gerektiğini en kısa zamanda öğreteceğim sana. Hafta sonu çiftliğe geçeriz cumadan geçeriz hem artı bir günümüz daha olur." dedi Karan. Ona kafamı sallamakla yetindiğimde eline şampuan dökmüş saçlarımda ellerini gezdirmeye başlamıştı.

"Bazen şansa yaşıyorum diye düşünüyorum." diye mırıldandığımda yaşadığım olayın şokunu atlatabilmiş miydim bilmiyordum. Birileri oyun yapıp beni kaçırmaları için adam tutuyor sonra onların düşmanı olan adamlar tarafından gerçekten kaçırılıyordum. Üstelik bundan önceki yaşadıklarım bile azımsanacak şeyler değildi.

''Şşşt.'' diye ses duyduğumda ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi araladım. ''Uyuyor musun Marin?''

''Rahat yeri bulunca mayışmışım biraz.'' dedim kaşlarımı çattığımda halen küvetin içerisinde olduğumuzu gördüm. Onun dokunuşları karşısında kendimden geçerken dudaklarımdan dökülen hoşnut ifadelerle uyku haline evrilmiştim. Yaslandığım bedeninden doğrulduğumda vücudumu tamamen durulayıp küvetin içerisinden ağır hareketlerle çıktım. Onun bakışlarının beni izlediğini hissederken seslice yutkunmuştu.

Birkaç adım atıp asılı olan bornozu elime aldığımda beni izleyen bakışlarının arasında bedenime geçirdim. Bavuldan kendime kıyafetler ayarladığımda çok geçmeden Karan'dan arkamdan çıkmıştı.

''Uyu biraz yavrum.'' dedi Karan, karşıma alt tarafına havlu bağladı. Su damlalarının bedeninden dökülüşüne iştahlı bir ifadeyle bakarken alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. ''Gece uzun olacak, şimdiden uykunu al.''

Ona bir şey demeden kıyafetlerimi alıp bavulu kenara bıraktım. İç çamaşırlarımı giydikten sonra rahat alt ve üst takım olan saten geceliklerimi giydiğimde bakışlarım geniş yatağı buldu. Saçlarımı kurutmakta üşendiğim için küçük bir havluyla ıslaklığını aldım ve nemli bir şekilde bıraktım. Ağır adımlarla yatağa ilerlediğimde temiz nevresim kokularının arasında bedenimi yerleştirdim.

Üzerime örtüyü çekip gözlerimi kapattığımda uyumaya çalıştım. Dakikalar sonra Karan yanıma geldiğinde saçlarımın arasında titretici bir soğukluk hissettim. Saçlarımdaki ıslaklığı havluyla almakla yetindiğim için başka bir soğukluğun gelmesi bedenimi titretmişti. Karan yüzümü göğsüne yasladığında onun sıcak tenine sokuldum. Gözlerimi açıp bakmadığım için kafama vurulan yere buz koymuş olmalıydı. Tam uykuya dalacağım sırada kapının tıklanmasıyla gözlerimi aralamıştım. Karan ara ara tampon hareketlerle koyduğu buzu başımdan alıp yataktan kalktı. Onun sıcak tuttuğu tarafa geçip tekrar gözlerimi kapattım. Karan'ın geldiğini yatağın çökmesiyle anlamıştım. Uyku bilincimi tamamen ele geçirirken bileklerimdeki dokunuşlarıyla bana krem sürdüğünü çok geçmeden anlamış lakin tamamen tamamen uyku haline geçmiştim.

Gözlerimi tekrar açtığımda tamamen hava kararmıştı. Odanın loş ışığıyla az bir aydınlatma mevcuttu. Kendimi koalanın ağaca yapıştığı gibi kocama yapışmış bir halde dururken kirpiklerimi masum bir ifadeyle ona kaldırdım. Bacaklarım karnına kadar çıkmış, yüzüm göğsünün üstündeyken bedenim az bir şey yatakta az çoğunlukla onun üstündeydi.

"Ya ben sol tarafta yatıyordum ne ara sağ tarafa geçtim?" diye sorduğumda gözlerimi kapatmadan önce bilerek onun yerine geçmiştim. Ne kadar geçersem geçeyim beni asla yatağın solunda yatırmıyor kendimi hep yatağın sağ tarafında buluyordum.

"Şimdi bunu mu inada bindirdin Marin?" dedi Karan, kolları başının altındayken bana kaşlarını çatarak baktı.

"Hayır..." diye mırıldandığımda ikimizde bunun evet demek olduğunu biliyorduk. "Sadece niye bu kadar inat ettiğini anlamıyorum yatağın sağı solu mu olur ha ben yatmışım ha sen neden hep solda yatıyorsun?"

"Alışkanlık." dedi düz bir ifadeyle. Ona inanmayan bir tavırla baktığımda omuzlarını silkmişti. Vardı bir derdi ama yakında öğrenirdim. Çünkü bu kadar ısrarcı davranması normal değildi. Çok kötü hasta olduğum bir gün sırf sol tarafta uyuyakaldığım için yatmamış uyanmamı beklemişti gözlerimi açınca da vakit kaybetmeyip sola geçmişti.

"Otelin güzel bir kısmı var oraya gideceğiz." derken yattığı yerden doğruldu. Uyumuş gözükmüyordu ben uyurken benimle beraber yatmıştı. Ondan ayrıldığımda kalmasına izin verdim. "Uykunu aldıysan kalkalım güzelim."

"Aldım, kalkalım."

"Seveceğini umduğum bir şey var." dedi alaycı bir tavırla. Yataktan tamamen kalktığında kenarı da duran gömleğini alıp üzerine geçirdi. Düğmelerini alttan başlayıp yukarıya doğru iliklerken onu izlemekten kendimi alamamıştım.

Zihnime düşen aydınlanmayla birlikte harelerim genişlemişti. "Bana sakın direk deme!" dedim.

"Ben söylemedim güzelim sen söyledin." dedi Karan, yüz ifadesi aniden değiştiğinde kaşlarını hızlıca çattı. "Hay Serhat'ın ağzına ya iki gün takıla takıla onlar gibi oldum."

Onun hazırlanmasıyla birlikte bende hazırlanmak için koyuldum. Bavulda en az kırışmış olan elbiseyi elime aldığımda rengi bu gece için oldukça doğru bir seçenecek olacaktı. Kırmızı! Etek kısmı çapraz katlamalı bir şekilde gelirken bir bacağımda hafif yırtmacı bulunuyordu. Yırtmaç düşmanı kocama bakışlarım düştüğünde onun giydiğim ilk andan hoşnut olmayacağını biliyordum. Yakası açık, askıları omuza düşüyordu. Hafif straplez tarzı modeli olduğu için boynum tamamen açıkta kalıyor omuzlarımdan kollarıma düşen askılarla düz imajı veriyordu.

Üzerimdeki saten geceliği çıkarttım, elbisenin yandan fermuarını açtığım sırada Karan'ın sesini duymamla birlikte durdum.

"Boşuna süslenip püslenme zaten çıkartacağım."

"Karan bak bu elbiseyi çok seviyorum sakın yırtma tamam mı?" diye konuştuğumda alt dudağımı dışarı çıkartıp ona baktım. Üstelik sadece bir kere giymiştim. Bu elbiseyi İstanbul'daki evimden almıştım ve gördüğüm an bavuluma atmıştım çünkü çok büyük heveslerle almıştım.

"Yırtacağımı biliyorsun." dedi Karan kendinden emin bir şekilde konuştu.

"Kıyafet kalmadı giyecek ya! Yeter artık son kıyafet bükücü müsün nesin uzak dur benim kıyafetlerimden!"

"Giyme o zaman sende."

"Tamam giymiyorum." dediğimde elimdeki elbiseyi alıp onun suratına doğru fırlattım. Beklenmedik hareketimle elbiseyi tutamayıp yere düşmesine sebep olmuştu. Odanın içerisinde siyah iç çamaşırlarımla birkaç adım attığımda, "İç çamaşırlarımla çıkacağım bunu sen istedin." derken ciddi kalmaya çalıştım. Dudaklarımı birbirine bastırırken gülmemek için kendimi zor tuttum.

"Marin! Çıldırtma beni!" dedi gürleyen sesiyle. Fırlatmış olduğum elbiseyi yerden aldığında hızlı adımlarla yanıma geldi. "Giy şunu üstüne tamam bir şey demiyorum."

Gülmemek için büyük bir çaba sarf ederken onun kıskançlıkla bürünen bakışlarından uzak durdum. Elinden sertçe aldığımda yarım kalan fermuarı tamamen açıp elbiseyi vücuduma geçirdim. "Böyle böyle yola geliyorsun işte." dedim, laf söylemeden geri kalmazken.

"Hazırım ben çıkabiliriz sevgilim." dedim, saçlarımı ve hafif bir makyajımı yaptığımda aynada kendimi süzmekten geri alamıyordum. Buradan ilk girdiğim halimle şimdiki halimin arasında baya bir fark vardı.

Karan siyah gömlek ve siyah pantolondan yana şansını kullanırken onu farklı bir renkle görmek neredeyse imkansızdı. Çoğunlukla beyaz gömlek ya da koyu lacivert gömlek giyiyordu ama günün bir saatinde illa siyah gömlek giydiği oluyordu. Gün içerisinde iki kere gömlek değiştiriyordu ve şirketteki odasında dolabını gördüğümde şaşırmadan edememiştim.

Odadan çıkmamızla en üst kattan en alt kata geldiğimizde dakikalar olmuştu. Başka bir asansöre daha geçtiğimizde her bir adımımızda Karan elindeki kartı kullanıyordu. Zeminin birkaç kat altına daha indiğimizde kapı açılmıştı. İki koridor geçip bir kapıdan daha geçtiğimizde daha ne kadar gideceğimizi merak etmiştim. Bir odanın daha kapısını açtığında geçmem için işaret etti.

Siyah koltuklarla döşenmiş, neon ışıklar varken odanın içerisindeki aydınlatma mordan kırmızıya doğru renk geçişleri sağlıyordu. Hafif bir müzik sesi gelirken, tempolu ama baş ağrıtmayan cinstendi. İçeriye geçtiğimizde alanın geniş olmasıyla birlikte bir kısım tamamen aynayla döşenmişti.

Aynanın olduğu kısımda ise direk vardı.

Direği hiç görmemiş gibi davranırken diğer detaylara bakmaya devam ettim. "Düşündüğümden daha güzelmiş." dedim hayran olduğumu belirtirken gerçekten dediği gibi güzel bir kısımdı.

"Sadece biz olacağız rahat olabilirsin." diye açıklama gereği bulmasının nedeni benim ürkek bakışlarım ve adımlarımdı. Onun konuşmasıyla kocamın yerimiymiş gibi kendimi direkt koltuklara bıraktım.

"Ne içmek istersin?" dedi Karan, mini bar gibi bir alanda durduğunda bakışlarını bana çevirdi. Eline kalın kristal bir bardak aldığında içine büyük buz taneleri bıraktı. Buzların üzerine açık kahverengine sahip içeceği döktüğünde çeyreğine kadar doldurmuştu.

"Tekila!" dedim, büyük bir istekle. Ağzımın içinde ıslanma hissettiğimde yutkundum. "Bol limonlu." diye devam ederken bir an önce içmek istemiştim.

"Sevdin bakıyorum." derken yanıma gelirken bir elinde iki küçük shot bardağı bir elinde kendisi için viski vardı.

"Çok..." dedim elimden bardakları aldığımda koltuğun kenarındaki küçük masaya bıraktım. Tekilayı sevme nedenim tamamen yaptığı hareketten kaynaklanıyordu. "Yaptığını daha çok ama."

İleriye uzanıp shot bardağın kenarına takmış olduğu limonu aldığında önce diliyle kendi dudaklarını ıslattı. Dişlerinin arasına limonu yerleştirdiğinde ona iştahla bakarken hızlıca uzanmak istemiştim ama Karan kafasını olumsuz anlamda salladı ve eline dizine vurdu. Ne demek istediğini anladığımda kucağına geçip bacaklarına oturdum. Yaklaştığımda dudaklarını öpmeye başlarken limon ekşi tadıyla onun dudaklarının sıcaklığı arasında eridiğimi hissettim. Dillerimiz birbirine karışırken elleri belimdeki yerini aldı. Beni kendine bastırdığında alt bölgemde bir sızı kendini belli etmişti. Limonun dudaklarının arasından çoktan düştüğünü ayrıldığımızda anlamıştım.

Shot bardağını kafama diktiğimde bu gece için bana fazlasıyla yeterli olacaktı. Ayık kafada olmam lazımdı.

"Bana hâlâ barda neler olduğunu anlatmadın. Tuncay'ı o hale ben mi getirdim?" dedim meraklı bir tınıyla.

"İki kişiyi dövmüşsün Marin, Tuncay da dövdüklerinin arasında ama o kadar kötü bir hale gelmesinin nedeni kendi sorumsuzluğundan kaynaklanıyor."

Karan gözlerini kıstığında yüzündeki ifadeden benimle uğraşacağını anlamıştım. "Dansçı olmak istediğini bilmiyordum Marin." dedi boğuk çıkan sesiyle. Çenesiyle aynalı olan bölgeyi işaret etti. "Ta ki seni şu direkte görene kadar."

"Sadece sen gördün değil mi?"

"Keşke sadece ben görsem. Adamlar seni nasıl saklayacağını şaşırmış," dediğinde kaşlarını çatmış sesindeki kızgınlık ortaya çıkmıştı. "Üstelik çok cüretkar hareketler sergiliyordun. Bana direk dansı yaptın."

Şaşırmamıştım. Yapmışımdır kesin. Karan'ın cezanı çekeceksin sarhoşken yaptığın ne varsa ayık kafada yapacaksın dediğinde aklıma direkt olarak bu gelmeydi. "Tamam anlatma artık merak etmiyorum o geceyi." dedim dinlemek için meraksız durdum.

"Dur bu çok başıydı güzelim daha bir şey anlatmadım." dediğinde gece sanırım sadece benim için uzun olacaktı. Utanç duygum gün yüzüne çıkarken Karan büyük ihtimalle o gece benim yerime de utanmış olmalıydı. Diğer shot bardağına uzanmak üzereyken Karan beni durdurdu. "Hayır, sarhoş olmanı istemiyorum ağırdan al biraz."

"Sende içme o zaman..."

"Senin dudaklarından içme zevkini her zaman bulamayabilirim o yüzden ben içeceğim." dedi ve dudaklarımdan öptüğünde sert mayhoş tadı dilime dağıldı. Tekila tadıyla viskinin birleşmesiyle ortaya değişik bir tat çıkarken öpüşmemize yoğunlaştım.

"Sonra ne oldu?" diye sordum nefes nefese bir halde.

"Yalın ayaktın, bacaklarının olmadığını barda çaldırmış olduğunu söyledin. Öyle ağlayıp durdun bacaklarım yok diye." dedi Karan büyük bir ciddiyetle. Yalan söyleme ihtimali yoktu.

"O yüzden mi mekana tekrar geldiğimizde bacaklarını almaya geldik dedin?" dediğimde kafasını olumlu anlamda sallamıştı. Utanç duygum beni tamamen ele geçirirken yanaklarıma sıcaklık yükseldi. "Rezillik."

"Senin yüzünden arabada kaza yapıyorduk,"

Kaşlarım havaya kalktığında, "Arabayı mı sürmeye çalıştım yoksa?" dedim korkuyla. Yapardım, benden beklenecek bir hareketti.

"Cık," dedi Karan, elindeki kristal bardağı kafasını dikti ve tek yudumda bitirdi. "Beni sürmeye çalıştın."

"Utanacağını bildiğim için yapmana izin vermediğim çok şey oldu Marin. Sabaha kadar seni zor uyuttum." diye devam ederken kaşlarım çatılmıştı. Daha neler yapmıştım bilmiyordum ama bu kadar rezillik yeter ve artardı.

"Ne mesela senin üzerine mi atladım?"

"Bilincin yerinde değildi, gerçekten çok aşırıya kaçmıştın. Birlikte olmak istedin, bunu yapmak istedin." derken elini çeneme yerleştirmişti. Dövmeli parmağını dudağımın üzerine getirdiğinde ıslaklıkta tenini boydan boya gezdirdi. Dudağımı kendine çekip iri parmağını içeriye soktuğunda bakışları beni ilgiyle izliyordu. Aralanan dudaklarımla elini ağzıma aldığımda dudaklarımı tenine değdirdim. Neyden bahsettiğini anladığımda karnımda hareketlenme olmuştu. Yanaklarımdaki sıcaklık daha çok artarken bunu yapmak istemek beni daha çok utandırmıştı. Daha önce bunu ona hiç yapmamıştım.

"Bak söylememle bile yanakların kızardı, pişman olabileceğini düşündüm o yüzden izin vermedim. Karım olman sana her koşulda dokunabileceğim anlamına gelmiyor bilmiyorum en azından bana yanlış çünkü ayık kafada değilsin her ne kadar istekli dursan da içtiklerinden dolayı yapıyordun bunu ve karımı gerçekten tanıyorsam bunu yaptığına çok utanacaktın." dedi Karan, beni daha ne kadar şaşırtabilirdi bilmiyorum ama her kelimesinde daha çok şaşırıyordum.

"Evet, güzel ve ince bir düşünce ayık kafada değildim ve ne yaptığımı bilmiyordum. Utanırdım hem de çok. Pişman olur muydum bilmiyorum sanırım bunu ancak yaptığımızda öğrenebiliriz." diye konuştuğumda bana her şeyi yapmama izin vermediği için rahatlamıştım. Gerçekten ince düşünceydi ve beni bir kere daha kendine hayran etmişti.

"Demek hep dansçı olmak istiyordun." dedi Karan, alay dolu bakışlarında buğulanma mevcutken elaya vurgun gözleri beni süzdü. "O gece biraz saçmalıyordun ama şimdi kendinde olduğuna göre eminim daha güzel performans sergileyeceksin."

Kollarını koltuğun üst kısmına yasladığında, "Benim için dans etmeni istiyorum." dedi boğuk çıkan bir sesle. Bunu istemesine karşılık ona hayatımda hiç dans etmemiş gibi bakarken gözlerimi gözlerinin içine diktim.

"Kedi gibi bakma öyle, hem bunu ceza olarak düşünme dans ederken görmek istiyorum seni Marin, gerçekten istiyorum bunu benim için dans etmeyecek misin?" diye konuştuğunda gözlerindeki tutku dolu ifadede bunu gerçekten gördüğüm için karşı çıkmadım. Bacaklarının üstünden kalktığımda üzerimdeki elbiseyi düzelttim.

Aynalarla kaplı alana geçtiğimde kendimi anım akışına bıraktım. Aynadaki kadınla göz göze gelince bunu kocam için yaptığımı kendime hatırlattım. Saçlarımı kabarttığımda doğal bir görüntü verdim. Direği elimin arasına aldığımda sıkıca sardım ve bir tur döndüm. Direğin boyumun yettiği en üst tarafa parmaklarımı yerleştirdiğimde kendimi yukarıya kaldırdım ve bacağımın birini direğe sardım. Sanırım ilkinde acemiliğimi atmıştım. Kafamı geriye attığımda saçlarım yere savrulurken ters bakış açımla Karan'la göz göze geldim. Elbisemin yukarıya doğru sıyrılmasını umursamadan hareketler sergilerken Karan masada olan bardağı shot atmıştı.

Kendine ceza verdiğinin şimdi farkına varmıştı.

Her bir hareketimi gözünü kırpmadan izlerken arada dudaklarını birbirine bastırıyordu. Bedenindeki kasılmayı bu mesafeden bile anlayabiliyordum. Direğin en üst kısmından aşağıya doğru süzüldüğümde ayaklarımı yere bastım. Ona doğru adımlar atarken her bir adımımda aramızdaki duygu daha belirgin oluyordu.

"Beğendin mi?" dedim, sertçe yutkunduğumda aramızdaki mesafeyi sıfıra indirip bacaklarına oturdum.

"Muhteşemdin," dedi Karan, gözleri bana hayran bir şekilde bakarken sesinden dağılan yoğun arzuyu bütün iliklerimde hissettim. "İşte benim bebeğim daha fazla hoşuma gidemezdi."

"Çok güzelsin." diye devam ederken yüzümün her bir tarafına dudaklarından izler bıraktı. "Benim güzelim, benim güzel karım."

"Kadeh kaldıralım." dedi ve uzanıp ince uzun bardakları eline aldığında birini bana uzattı. Elinden bardağı aldığımda dudaklarıma yaklaştırıp bekledim.

"Bu sefer kime?" diye sordum, onunla beraber ilk kadeh kaldırışımda herkesle birlikte ikimiz için kaldırmıştık.

"Karan Milan'ın deniz kızına olan aşkına şahit olan herkese." derken birkaç saniye durdu ve devam etti. "Yani bunu okuyan herkese."

"Kaç kişiler?" dedim, meraklı bir ifadeyle. Hikayemize ortak olan insan sayısını merak etmiştim.

"Şu an iki milyon üçyüz bin."

"O zaman kaldıralım sevgilim. Bu güzel sevdaya eşlik eden herkese, satırları okuyup bizimle ağlayan ve bizimle gülen herkese." diye heyecanla konuştuğumda bardağımı onun bardağına değdirdim.

"En çok da bunu kaleme döken Özge Naz'a..."

Kaldırdığımız kadehi büyük bir mutlulukla içtiğimizde bu mutluluğun hep var olmasını diledim içten içe. Eğer hayatıma yeni bir aksiyon sokmazsa ben bu düzeyde devam etmek isterdim. Onun kucağında, onun kollarında, onun aşkından sarhoş olmuş bir halde bir ömür mutlu olabilirdim.

"Şimdi ben uslu uslu cezamı çektiğime göre sıra sende." dedim, meydan okurcasına bakışlarımı diktim. Bu gece herkes cezasını çekmeliydi.

"Ne cezası?" dediğinde biçimli kaşları çatılmıştı.

"Direk dansını sen istediğin için yaptım." dedim, ona durumu izah ederken yüzünde beliren ifadeyi silmeyi hedefledim. "Şimdi benim istediğim dansı yapacağım."

"Benim istediğim dans derken güzelim?"

"Kucak dansı."

Çatılı kaşları aniden havaya kalktı. Ne demek istediğimi tekrar duymak istiyor gibi bir hali vardı. "İhtiyacın olacak." dedim, alkol dolu bardağa uzandığımda avucumun arasına aldım. Onun eline tutuşturduğumda, "İç bence." diye devam ettim.

Karan bardağı kafasına diktiğinde hızlıca geri bırakmıştı. Onun kucağına iyice yerleştiğimde ata biner gibi bacaklarına binmiştim. Pantolonun kumaşını tenimde hissederken ona sürtünmeye başladım. Karan bunu yapacak olmama hâlâ inanmıyormuş gibi bakarken adem elması sertçe hareket etti. Kollarımı boynuna dolayıp onun bedeninde hareket ederken

"Sikeyim." diye hırladığında elaya vurgun gözlerine dağılan arzuyu yok etmek için kirpiklerini birbirine bastırdı. "Yap-yapma güzelim."

"Şşş." dedim uyarır bir tonda. Geriye düşen kafasını bana çevirmek için elimi yüzüne yerleştirdiğimde onu kendime çektim. Kaşlarımı çatarak baktığımda dudaklarımı araladım. "Gözlerini kaçırma benden."

"Sen benden replik mi çalıyorsun?" dedi sert bir tavırla.

"Daha neler..." dedim, tam olarak ondan lafını ona söylerken. "Sadece zevkten kıvranışını gözlerinde görmek istiyorum kocacığım."

Kendimi ona bastırıp kucağında hareket ettikçe Karan'ın ela gözleri simsiyah bir hale geliyordu. Soluklarını sertçe alıp verirken kaskatı kesilmişti.

"İn kucağımdan güzelim." dedi zorlukla, elini belime yerleştirdiğinde beni çekmek istemişti. Benim ona kenetlenmemle hiçbir şekilde kıpırdatamamıştı. "Hadi bebeğim."

"Eziyet ediyorsun ama!" derken acı içerisinde mırıldandı.

"Amacım o zaten."

"Siktir." dedi kısılan sesiyle. Her bir hareketimde altımda titrediğini görürken göğüs kafesi sertçe yükseliyordu. "Böyle yaparsan dayanamam ama ben."

"Dayanmanı isteyen kim Karan Milan?"

"Senin fenalığınla baş edemiyorum." diye hırlarcasına konuştuğunda beni iyice kendine çekti. Yukarıya toplanan elbisemde elleri kalçalarımda gezerken kendine bastırdı. Sertliği yutkunmama neden olurken ilk oturduğum halinden kat kat büyümüştü. Bir kaya kadar sertti ve gözümü korkutmuştu. "Dayanamıyorum sana." dedi kulağıma doğru fısıldadı.

Aniden üzerinden kalktığımda, "Odamıza geçiyorum ben." dedim hiçbir şey olmamış ona kucak dansı yapmamış gibi. Üzerimdeki elbisemin etek uçlarını düzelttiğimde onun bana şaşkınlıkla bakan bakışlarını umursamamaya çalıştım. İrileşen bölgesini işaret ederken, "Sende üstünü başını düzeltip gelirsin arkamdan, yukarıda görüşürüz aşkım." diye konuştuğumda arkamı döndüm.

"Marin!" dedi Karan, acı çeken bir sesle. "Şimdi gitme."

Ona aldırmayıp odanın dış kapısına doğru ilerlediğimde arkamdan seslendi. "Buraya gel!"

Arkama dönüp onunla bakışlarımı buluşturduğumda aynı şekilde oturduğunu gördüm. Kaskatı kasılmıştı. Ceza öyle değil böyle verilirdi. "Odamızda olacağım." dedim ifadesiz bir şekilde. Odanın kapısını açıp çıktığımda asansörün yolunu tuttum. Odanın dışına çıktığımda düz tutmaya çalıştığım yüz ifademi serbest bırakırken gülmeye başladım.

Asansörün gelmesini beklerken ara ara arkama bakıyordum. Odanın kapısı hâlâ açılmamıştı. Asansör gelince kendimi içeriye attım ve zemin kata çıkan tuşa bastım. Kapı tam kapanmak üzereyken Karan olduğunu bildiğim bir el son anda durdurmuştu.

"Kaçar gibi gidiyorsun." dedi Karan, kaşlarını aynı şekilde çatılıydı. İçeriye girdiğinde yanıma geçti ve sırtını metal duvara yasladı. "Beni beklemeden nereye gidiyorsun?"

"Anca indir..." derken bakışlarım pantolonuna düştüğünde harelerim genişlenmişti.  "İndirememişsin." deyip cümlemi tamamladığımda alt dudağıma işkence etmeye başladım.

"Demek bana ceza vermek istedin..." dedi Karan, tehditkar bir ifadeyle bana baktı. Gözleri korkmamı söylüyordu. Elini durdurma tuşuna bastığında asansör aniden durmuştu. Adımlarını bana attığında üzerime gelmeye başladı.

"Karan benim kapalı yerde kalma fobim var." dedim titreyen sesimle, beni duvarla kendi arasına almasına karşılık hızlıca konuştum. "Çalıştır şunu."

"Ben yanındayken hiçbir şeyden korkmana gerek yok güzelim." dedi ve kollarını iki yanıma koyduğunda beni kendine çekti. "Kapalı yerde kalma fobinin olmadığını biliyorum ama sıkışınca yalan söyleme hobinin olduğunu bilecek kadar iyi tanıyorum seni."

"Beni benden iyi tanımandan nefret ediyorum."

Beni döndürüp sırtımı kendine yaslarken elleri omuzlarımdan aşağıya düştü. Elbisemi aşıp çıplak bacağıma değerken tenlerimizi bir yapmak adına aramızdaki mesafeyi sıfıra çekti. Karnımdaki kelebekler tekrar kendini gösterirken altındaki sertliği her defasında yutkunmama neden oluyordu.

"Yap-yapma!" dedim, en az onun kadar kötü bir haldeyken zorlukla mırıldandım. "Kameralar var."

"Bu yaptığın çok kötüydü." dedi, sert bir tavırla. "Bana ne yaptığını görüyor musun? Hissediyor musun beni?"

''Hı hı.'' diye fısıldadığımda Karan beni rahat bırakırken asansörü tekrar çalıştırmıştı. Dakikalar sonra odamıza geçtiğimizde yüzündeki ifade değişmemişti. Burukluk vardı. Yarım kalmışlık. İstediğini alamamıştı. Yatağın kenarına geçip oturduğunda birkaç dakika öylece durdu. Büyük ihtimalle kendine gelmeye çalışıyordu. Üzerindeki siyah gömleğini çıkartmaya başladığında onu izlemeyip kesip yanına geçtim.

"Pişman olup olmayacağımı öğrenmek ister misin?" diye sorduğumda yatağın kenarında oturmasına karşılık ona yukarıdan baktım.

"Ne?" dedi anlamaz bir ifadeyle.

"Yapmak istiyorum, Karan." dedim, kendimden emin bir şekilde deli bir cesaretle konuştum. "Sen bana çok güzel hisler veriyorsun, senin de beni hissetmeni istiyorum."

"Marin bebeğim..."

Üzerindeki gömleğinin düğmelerini açmaya başladığımda kafamı iki yanıma salladım. "Beni durdurmanı istemiyorum." dedim, en son istediğim şey durmakken yüzünde yer alan buruk ifadeyi tamamen silmek istiyordum.

"Durmanı istemiyorum bebeğim." dedi Karan, elaya vurgun gözleri koyulaştığında bana parıldayan bir ifadeyle baktı.

🦋
bu
emojiden
sonrası
tamamen
+18'dir
rahatsız
olanlar
varsa
diğer
bölüme
geçebilir
bölüm
yoksa
görüşmek
üzere
🔥

Üzerindeki gömleği titreyen ellerimle çözmeye devam ederken Karan beni öylece izliyordu. "Kucağıma gel şimdi." dedi ılımlı bir sesle. "Yardımcı olacağım sana."

Bacağının birine oturduğunda bacaklarının arasına yerleşmiştim. Ona beklentiyle baktığımda, "Ağzını aç bebeğim." dedi, koyulaşan hareleriyle. "Isırma sakın Marin, bu elime benzemez bak."

Araladığım ağzımla birlikte bakışlarımla ondan ayırmazken iri elini içeriye koyduğunda dilimin üzerine baş parmağını yerleştirdi. Damarı belirgin olan parmağını ağzımın içinde hissederken içeriye hapsettim. Dilimi üzerinde gezdirip tamamen ıslattığımda Karan bana değişik duygularla bakıyordu. Dişlerimi hafifçe bastırdığımda aniden kaşlarını çattı.

"O dişlerine sahip çık." dediğinde dişlerimi bastırmayıp onu ağzımda tamamen ıslatırken çıkardığım seslerle birlikte devam ettim.

"Aferin güzel karıma," dedi Karan, boğun çıkan sesiyle. Sesinden akan yoğun duygu kanımı daha çok kaynatıyordu. "Ama bu kadar değil." derken baş parmağını çıkartıp işaret ve orta parmağını ağzımın içinde ittiğinde öncekine nazaran daha geniş olmasıyla daha yavaş hareket ettim. Parmaklarını tamamen ıslatırken dilimle yaladım.

"Sikeyim." diye hırladığında gözleri tamamen kararmıştı. "Elimle bile eriyip gidiyorum asıl olanı düşünemiyorum artık."

Elini tutup dudaklarımın arasından çıkardığımda tamamen ıslanmış olmasıyla parmakları parlıyordu. Dövmelerinin üzerine bakarken bakışlarım irice duran erkekliğine düştü. "Hadi... Yapmak istiyorum hayatım."

"Korkma yemeyeceğim." dediğimde dudaklarım kenara kıvrılmıştı. Onun kucağından indiğimde dizlerinin önüne geçtim. Pantolonun kemerini çıkartırken bakışlarını bakışlarımdan ayırmıyordu. Her soluğunu sertçe vuruyordu.

"Isırmayacağım daha doğrusu." dedim ve çözdüğüm kemeriyle pantolonun fermuarını açtım. Karan bana yardım edip pantolonunu aşağıya sıyırmak için yataktan bedenini hafifçe kaldırdı.

"O seni yer ısırır ama."

"Beni korkutamaz." dedim, kendimden emin bir şekilde. Siyah boxerını gördüğümde elimi üzerinde gezdirirken sıcaklığını hissetmeye çalıştım. Şu an taştan daha sert bir şeyle karşı kaşıyaydım. Siyah boxerını çekip tenini ortaya çıkartırken her hareketimi dikkatle izliyordu. Gördüğüm manzara karşısında nutkum tutulurken her görüşümde gözümü doyurmaya yetiyordu.

"Eline al bebeğim." diye direktif verirken parmaklarımın arasına erkekliğini aldım. Oldukça dik ve sertken ıslanmış olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Dizlerimin üzerine çöktüğümde iri erkekliğini avucumun arasında çekiştirirken Karan gözlerini kapattı. "Yavaş ol Marin!"

Elimin arasında onun daha önce sevişmemiz sırasında yaptığı gibi gel git yaparken daha da büyümesi biraz gözümü korkutmuştu. Neredeyse karın kaslarına kadar uzuyordu. Eli ile aynı kefeye koyulamazdı. Dilimi uzatıp ucunu değdirdiğimde Karan sertçe soluk saldı. Elini saçlarımın üzerine yerleştirirken yavaşça okşadı. Tenini dudaklarımda hissetmek midemi bulandırmazken dilimi daha çok üzerinde gezdirdim. Yarısına kadar ıslattığımda her hareketimde Karan'ın simsiyah gece gibi kararan gözlerine bakıyordum. Önüme düşen saçlarımı geriye atarken karın kasları kasılıyordu.

"Siktir." dedi, sertçe. Dudaklarımı aralayıp tamamını hissetmek isterken yarısına kadar almıştım. "Hepsini alamazsın."

Geri çıkarttığımda ıslaklığım onun ıslaklığıyla bir olurken parmaklarımı erkekliğinde gezdirmeye devam ettim. Tekrar ağzıma aldığımda yarısından çoğunu almamla birlikte saçlarımın üzerindeki baskısıyla tamamını alabilmiştim.

"Ah," diye inledi. "Marin... Bebeğim."

"Dişlerin..." dedi hırlarcasına, kendini tamamen bana bıraktığında onun bana yaptığın gibi güzel hisler vermeye çalıştım. Dokunuşlarımda kendinden geçiyor olması beni daha çok heyecanlandırırken her bir sonrakini daha iştahla yapıyordum. "Sikeyim çok iyisin güzelim."

"İşte böyle." derken onun adımı haykırması hoşuma gidiyordu. "Marin! Ah!"

Son hareketlerimle kendinden geçişiyle birlikte geriye çekildiğimde Karan erkekliğini ellerinin arasına aldı. Boşalmasıyla birlikte tamamen rahatlarken zevkle inlemelerini ıslanmama neden olmuştu.

"Pişman olmadım." dedim, dudağımın kenarından akanları elimin tersiyle silerken ona gülümseyerek baktım.

"Sen..." dedi Karan, nefes nefese bir halde beni kendine çektiğinde kucağına oturttu. "Sen nasıl bir şeysin Marin. Yok ediyorsun beni."

"Devam etmek istiyorum." dediğimde ona gecenin sabahına kadar doymayacağımı biliyordum.

"Daha başlamadık bebeğim." dedi Karan, tutkumuz birken yıllar geçse bile hep ilk günkü gibi olacağı aşikardı.

Bölüm sonu.

Continua llegint

You'll Also Like

3.9K 698 29
Akşam eve geldiniz, yerde canlı mı? Cansız mı ? bilmediğiniz bir adam yatıyor ne yapardınız? Ya iş göründüğünden farklı olsaydı.O sizin canını...
8.7K 1.1K 29
Rhosin diyarı sonsuz baharın eşlik ettiği büyünün canlılara miras kaldığı gerçek üstü bir dünyadır. On büyük şeytanın zulmünden kurtulduğundan beri d...
9K 786 46
Adam sevdiği kadını bıçakladığında dediği tek şey vardı. - KIRMIZI SANA ÇOK YAKIŞIYORMUŞ. O an anladı kadın. Meğerse sevdiği adam DÜŞMANIYMIŞ.
16.6K 1.1K 12
"Bana âşıksın." dedi kıkırdayarak. "Ölüm olsan bile sadece beni öldürebilirsin, ben de seni. İkimiz birbirimizi." Yarım bir nefes verdim. "Âşığım dem...