☾ BÖLÜM 80 ☽

134K 12K 28.6K
                                    

80. BÖLÜM
YEDİ

KARAN JAN MİLAN

"Marin..." diye mırıldanışımla gözlerimi açmaya çalışırken her taraf zifiri karanlıktan ibaretti. Bedenim uyuşmuş, vücuduma çarpan soğukluk beni kendime getirmeye yetmiyordu. Ense kökümdeki yoğun acı gözlerimi kapatmam için ısrar ederken başımı hafifçe yana doğru yatırdım. "Bebeğim."

Ne olduğunu kestiremediğim zaman diliminde dilim damağım kurumuştu. Kelimeler dudaklarımdan fısıltılarla çıkıyordu. Başımda korkunç bir ağrı, bedenimde hissizlik vardı. Kolumu kaldıramıyordum. "Bebeklerim." derken en son aklımda kalan şey bebeklerimizin cinsiyetini öğrenmek üzere olduğumuzdu.

Hastaneye gelmiş, Marin'in doktoru Burçin hanımın yanına çoktan girmiştik. Güzel karım uzanmış, bebeklerimiz cinsiyetini sonunda göstermişti. İkimizde heyecandan eli ayağı titriyordu. Yüzümde saf bir mutluluk varken Burçin hanım yanımıza gelmiş cinsiyeti öğrenmeden önce bir şey yapmam gerekiyor demişti.

Boynumda hissettiğim acıyla birlikte tamamen felç olurken sadece gözlerimi hareket ettirebildiğimi hatırlıyordum. Saniyeler sonrasında da dünyam karanlıktan ibaret olmuştu. Beni etkisiz hale getirmek için boynumdan şırıngayla bayıltmışlardı. Marin'in adımı çığlık çığlığa bağırdığını yarım yamalak hatırlıyor her şeyin sadece kabustan ibaret olmasını istiyordum ama değildi.

Pezevenk Hayrettin Sönmez onu yanımdayken kaçırmayı başarmıştı. Güvenlik önlemleri öyle yüksekti ki, Marin'in tek bir boş anı bile yoktu. Birkaç kere girişimde bulunmuştu. Bundan hiç karıma bahsetmemiş hamileliğini stressiz geçirsin diye çoğu şeyi ondan gizlemiştim. Sonunda amacına ulaşmış, karımı benden almıştı.

"Sikeyim!" dedim inleyen bir sesle göz kapaklarımı kaldırdığımda, etrafın yine karanlık olduğunu gördüm. Hastane odasında değildim, burası Burçin hanımın odası değildi. Demek ki beni de oradan çıkartmışlardı. "Siktir ne oldu bana?"

Karanlık izbe bir alandaydım ama ışık neredeyse hiç olmadığı için tam olarak nerede olduğumu kestiremiyorum. Kötü rutubet kokusu yoğundu, burnumun direkleri sızlıyordu. "Marin!" diye seslendim. Belki sadece onu almamışlar onunla birlikte beni de almış olabilirlerdi. "Nerdesin güzelim?"

"Marin!" diye tekrardan seslendim. Cevap yoktu. Kendi sesim bana geri çarpıyordu.

"Şerefsizler..." derken kollarımı oynatmaya çalıştım ama iki taraflı sert bir yere bağlıydı. Hareket alanım kısıtlanmıştı. "Kimse yok mu?" dedim yüksek bir sesle. Gözüm kapatılmıştı sanırım o yüzden her etrafım bana karanlık geliyordu. "Lan hepinizi sikmezsen ne olayım!"

"Teker teker çıktığınız yere geri sokacağım sizi!" dedim ve kolumu bağlı olduğu yerden kurtarmakla uğraştım. Su damlama sesleri geliyordu. Aldığım pas kokusu daha yoğunken depo gibi bir yerde olmalıydım. Görüş alanım olmadığı için diğer duyularım keskinleşmişti.

"Güzelim buralarda mısın?" Daha canlı çıkan bir sesle bağırdım. Ayrı kalmamızdansa bu izbe yerde bir arada olmamız daha iyi olurdu. Belki o da baygındı ve daha kendine gelmemişti. "Buradaysan ses ver, bir şey yap."

Kafamı oynatamadığımı fark ettiğimde boynumdaki ağrının varlığıyla bedenim uyuşmuş gibiydi. Gözlerim yeni açılmış, bilincim yeni yerine gelmişti. "Ulan puştlar kafamı hissetmiyorum lan!" diye hayıflandığımda bir an önce buradan kurtulmak istiyordum. Güzel karım ne haldeydi bilmiyordum bile.

"Seni bulacağım, sizi bulacağım." dedim kendimden emin bir sesle. Ne olursa olsun onu bulacaktım.

"Patron!" dedi oldukça uzaktan gelen ses. Dikkatimi ona yönelttiğimde bileklerime takılmış olan kelepçelerle uğraşmayı bıraktım. Ses tanıdıktı ama hangisiydi bilmiyordum.

DÜŞLER AĞIDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin