☾ BÖLÜM 82 ☽

175K 11.7K 33.1K
                                    

82. BÖLÜM
❝HİSAR❞

"Merhaba Marin Milan, sonunda seninle tanışacağız." dedi adının Hayrettin Sönmez olduğunu bildiğim adam güler bir tonlamayla konuştu. "Şimdi sana gel desem gelmezsin. Korkma seni kaçırmıyorum. Sana bir seçenek sunacağım."

Ekrandaki görüntü biraz daha geriye alındığında daha çok kareye yer vermişti. Hayrettin Sönmez'in elinde iki silah dururken biri Melek'in başına dayalıydı, biri de Demir'in başına dayalı halde duruyordu.

"Yeğenin kız olacakmış Marin Milan, ilk sen öğren istedik. Aha bu sarı oğlan senden gizlemiş söylemek bana düştü." derken silahın namlusunu Melek'in karnına doğru tutmuştu. Emniyeti açık bir halde, parmakları tetiğe yaslıydı.

"Şimdi, ya kendi isteğinle bana gelirsin. Ya da ikisini de öldürürüm. Cevap vermen için yedi saniyen var. Süren çoktan başladı hanım ağa... yedi, altı, beş, dört, üç, iki, bir." dedi Hayrettin Sönmez. Dudağımdaki eller çekildi. Gözlerimi kapatmış bir halde dururken duymak istediği cevabı ona verdim. Bu tünelin sonunda hiç ışık yoktu. Karanlık izbe bir yolda ölüme yürüyorduk.

"Tamam," dedim pürüzlü bir sesle. "Tamam kabul ediyorum. Yeter ki onlara bir şey yapma. Sorun çıkarmadan geleceğim."

"Kimseye bir şey yapmayacaksın." dediğimde düşünmeden hareket ediyordum. Namlunun ucunda tek canım olan Demir Yıldırım yoktu, karısı Melek ve karnındaki kızı vardı.

"Doğru seçim." dedi Hayrettin, gözüktüğü ekrandan bana alaycı bir ifadeyle baktı. Yüzündeki sırıtış midemi bulandırıyordu. "Yanlış kabloyu kesmedin. Yanlış kabloyu kesip bu sarı oğlanla kara kızı öldürmemi istemiyorsan sorun çıkarmadan buraya gel. Seninle daha çoook işim var."

"Allah'ın belası pislik! Ne istiyorsun bizden?" dedim kızgınlıkla, korku bütün bedenimi kaplamışken bütün duyguyları en üst seviyede yaşıyordum. "Geleceğim, geleceğim ama seni bin pişman edeceğim!"

"Getirin onu," dedi Hayrettin bakışlarını benden çektiğinde doktorum Burçin'e bakarak konuştu. "Siz de onunla birlikte geliyorsunuz. Kapıda adamlar olacak, tek bir hatanızda hepinizi yok ederim ona göre."

Burçin elindeki telefonu kapattığında yanındaki asistanıyla birlikte bana doğru adım attılar. Yarı oturur pozisyonda olduğum sedyenin üzerinden kendimi kaldırdığımda ayaklarımı yere bastım. Karan'ı bayılttıkları için yerde yatıyordu.

"Hayır dokunmayın bana!" dedim, endişeyle. Burçin bana elini uzatmak üzereyken, "Hele sen! Sakın bana dokunma! Allah seni bildiği gibi yapsın! Bunu bize nasıl yapabildin?" derken sesimdeki hayal kırıklığı baş göstermişti. Kendisi benim ilk önce yumurtalıklarımdaki kisti almıştı, süreci en başından beri takip ediyordu. Neler yaşadığımı çok az biliyordu çünkü piskoloğumla iletişim halindeydi.

"Mecburdum..." dedi Burçin hanım, kısık bir sesle. Gözleri bana acıyla bakıyordu. "Beni de tehdit ettiler Marin hanım, yapmak zorundaydım. Çocuklarımı okul çıkışı almışlar bana hiçbir şans tanımadılar, lütfen daha da zorlaştırmayın."

"Hayır mecbur falan değildin! Bize gelseydin eğer en başından söyleseydin biz zaten seni korur kollardık! Ama bu ihanet... Bu ihanetin bedelinden beni senden kimse koruyamayacak!" dediğimde sinir seviyem en üstteydi. Cinsiyetleri öğrenecektim. Birazdan karnımdaki iki bebeğimin cinsiyetini öğrenecek sonrasında onlar için alışverişe çıkacaktık. Hayatım tepetaklak olmuş gibi hissediyordum. Karan'ı kendi elleriyle, tırnaklarıyla kazıya kazıya yaptığı her şey üstüne yıkılmıştı. Başa dönmek istemiyordum, her şeyi baştan yaşamak istemiyordum.

DÜŞLER AĞIDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin